Breannen, sırtındaki çocuk ve yanındaki ihtiyarı, beraberinde suyun daha sığ bir bölümüne sürükledi. Mannis'in karaya çıkması için ellerini uzatan İzsürücü, çalılıkların arasından Macmain bandralı gemileri görünce okkalı bir küfür savurdu. Açığa demirleyen gemilerde henüz bir hareket görünmüyordu, bir şeyi bekliyor gibiydiler ancak filikalar denize hızlıca indirilecek konuma getirilmişti. Kildraen'in kuzey tarafı devasa falezlerden oluşuyordu, normal şartlarda buraya asker çıkarmak onları ölüme göndermekle aynı şeydi çünkü Mckenzie okçuları onlar daha tırmanışa geçmeden düşmanlarını keklik gibi avlıyordu. Dahası falezlerde oluşan dev dalgalar iyi yüzücüler için bile bir sorun teşkil ediyordu. "Normal şartlarda" diye düşündü Breannen "Ama şu an hiçbir şey normal değil, kalenin efendisi burada yok dahası..." İzsürücü çenesini sıkarak dişlerini gıcırdattı.
Sırılsıklam haliyle kazayla suya düşen kedileri andıran Mannis, bu sefil görünüşüyle Kadim Büyücü olmaktan fersah fersah uzaktı. Genç savaşçının tepkisini görünce o da başını gemilerden yana çevirdi ve buz gibi bir sesle "acele etmemiz gerek vaktimiz kalmadı" dedi. Onu başıyla onaylayarak sudan çıkmasına yardım eden Breannen, nedense gerçekleri Druid'in ağzından duyduğunda felaketi kendilerine bir adım daha yaklaşmış gibi hissetti... Mannis'le ne kadar anlaşamıyor gibi görünse de, İzsürücü'nün de herkes gibi kabul ettiği bir gerçek vardı; O İskoçya'nın Merlin'den sonra gördüğü en iyi büyücüydü ve Malcolm Kildraen'in kalbiyse, Mannis ruhuydu...
Çalılıkları kendilerine siper yaparak suyun sığlaştığı bir yerden kara çıktılar, başını devasa faleze çeviren Breannen "Benim için bile oldukça fazla bir yükseklik" diye söylendi "Zor bir tırmanış olacak sakın seni de taşımamı bekleme ihtiyar!" ancak Mannis'in ona aldırdığı yoktu. Kadim Büyücü yine için için bir şeyler mırıldanmaya başlamıştı, gözlerini bir kez daha kısarak onu izleyen İzsürücü "Yine mi iskelet yolu!" diye inledi "Tanrı Aşkına Mannis ne işler çeviriyorsun sen?" Onun sorusuna cevap vermeyen Druid "Beni takip et" dedi ve kendisinden beklenmeyecek bir çeviklikle, falezin etrafını gittikçe darlaşarak çevreleyen keçi yoluna saptı. Bu yol, onlarla gemiler arasına epey bir mesafe koyuyordu ancak öyle bir yere geldiler ki artık falezlere elleriyle tutunmalarına rağmen gidecek yerleri kalmadı. Derin bir iç çeken Breannen "Mannis işine karışmak istemiyorum ama sence de yolun sonuna gelmedik mi?" diye sordu. "Çabuk pes ediyorsun evlat" diyerek bir kez daha onu eleştiren Druid, önlerindeki dev kayayı işaret ederek "Çocuk sırtındayken oraya atlayabilir misin?" diye sordu. Gözlerini kısarak aradaki mesafeyi ölçen Breannen, tereddütsüz bir "evet" diyerek yanıtladı onu ve merakla ekledi "Peki sen nasıl?" ancak İzsürücü daha sözlerini tamamlayamadan, Mannis asasını bir cirit gibi kullanarak kayanın üzerine sıçradı. Onu ağzı bir karış açık izleyen Breannen neden sonra kendine gelerek, kendisinden bekleneceği üzere, çevik bir biçimde kayanın üzerine zıpladı. Tam Mannis'e yeni bir soru soracaktı ki sırtındaki çocuğun iniltisi dikkatini dağıttı, göz göze geldiklerinde bakışlarını suçlulukla çeviren Breannen oldu. Derin bir iç geçiren ihtiyar büyücü, adamın sırtındaki çocuğu kontrol etmek için usul usul yaklaşırken "Bazen Breannen" diye mırıldandı "Merhametten maraz doğar..." Onun sözlerine anlam veremeyen İzsürücü başını çocuktan yana çevirmeye çalışırken, Druid çocuğun yaralarına kısa bir göz attı ve "Kaleye girdiğimizde onu derhal şifahaneye götürmelisin" dedi ve itirazını dinlemeden ekledi "Çocuğun boynundan koluna kadar derin bir yarası var ve sen onu tuzlu suyun içine soktun, Breannen, o bir savaşçı değil sadece bir çocuk!" Yaptığı hatanın farkında olan savaşçı, utançla başını öne eğerek "biliyorum" dedi sonra yalvaran gözlerini Kadim Büyücü'ye dikerek "Ama Glenna'nın ismini fısıldadı, yerini biliyor olabilir Mannis! Be...ben bunu görmezden gelemezdim!" Başını iki yana sallayan Kadim Druid "Bunu tartışmanın bir anlamı yok" dedi ve ekledi "Sen seçimini yaptın artık yola devam etmeliyiz." Sessiz kalmayı tercih eden Breannen, olumlu anlamda başını salladıktan sonra taştan inen ihtiyarı takip etti. Kayadan indikten sonra bulundukları yere kısaca göz gezdiren İzsürücü, hayretini gizleyemedi. Kayanın arkasında en fazla beş-altı kişinin sığabileceği büyüklükte taşlık bir koy ve koya açılan dar ağızlı bir mağara bulunuyordu. Ağzı hayretle bir karış açık kalan Finn MacCoul'un torunu "Tanrım" diye mırıldandı "Bu da nedir böyle? Kaleye açılan böyle bir geçit mi var?" Onun şaşırmış bakışlarına yarım bir gülümseme ile karşılık veren Mannis "Kaç yüzyıldır Kildraen'de yaşadığımı biliyor musun Breannen?" diye dalga geçti. Bozularak açık ağzını kapayan savaşçı "Umarım bunun içinde de başka bir iskelet koleksiyonun yoktur büyücü!" diye homurdanarak mağaradan içeri girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Orman Büyücüsü
Fantasy3.YY Bilge Druidlerin zamanı, İskoçya... Kylianne'nin hayatı, sevdiği adamın ablasını öldürüşüne tanık olduğu gece tamamen değişti. Artık ne bir evi, ne bir ailesi ne de bir klanı vardı...Kendisine ait olan her şeyi arkasında bırakarak Uğursuz Orma...