27

1K 92 63
                                    


Keyifli okumalarkalırsa tabi ^.^

Telefondan gelen sese daha fazla tahammül edememiş son cümlelerini duymadan kapamıştım. Gerek yoktu. Tek düze ılerleyen sakin hayatımda bunun yeri yoktu. Ben tırnaklarımla kaziya kazıya sağladığım bu düzenimin bozulmasına izin veremezdim.

Kendime çektiğim dizlerimi sardım kollarımla. Ağlamaktan şişmiş gözlerimi her kırpışımda canım acıyordu. Tıkalı burnumdan nefes almak zor olduğundan ağzım açık duruyordum. Zihnimin içinde bir dünya vardı, yarattığım o sakinliğe zıt; depdebe içindeydi.

Korkuyordum. Iliklerime kadar hemde. Korkumun dallara ayrılması beni daha da korkutuyordu. Zihnimin düşündüğü senaryoların gerçek olma ihtimallerini düşündükçe dehşete düşüyordum. Hiç birinden sağ çıkamıyordum, bahsettiğim durum fiziki sağlığım için değildi. Hiç bir durumda bu sabahki Fırat olamıyordum, olamayacaktım.

Bu işin sonunda birini veya birilerini kaybedeceğim kesindi. Ben kendimden yana oynuyordum bu ruleti. Çünkü gidişin ucu Ümit e değince kalbimi kaybediyordum; babama değince benliğimi.

Hayır! Babam yanlış kişi değildi. Ümit de değildi belki. O bir polisti. Kötü olamazdı. Olmamalıydı. Bakışları yalan olamazdı. Yanımdaki o çocuksu gülüşü yalan olamazdı. Dersaneden çıktığı gibi ac haliyle benimle tanışması yalan..dı.

Göz yaşlarım yanağıma değilde kursağıma iniyordu sanki. Tıkanıklığım sesli bir ağlayışa evrilmişti bile. Neden diye bağırmak istiyordum. Muhatabımı belirlemekten korkarak. Deli gibi korkuyordum. Olacaklardan. Bilincimin çoktan kabullendigi ama kalbimin ısrarla reddettiği konulardan.

Gün aymaya başlıyordu artık. Ne Ümitin ne babamın aramaları kesilmemişti. Neydi ikisindeki bu telaş? Gerçek miydi endişeleri?

Kramp giren bacağımı sarkıttım tüm halsizliğime rağmen. Deprem olmuş gibiydi dünyam. Zihnimde beliren o kadın sesini anımsayınca duraksayan yaşlarım tekrar tekrar indi ama bu kez sancılı değildi. Yolunu bulmuş ve benden izin alma gereği bile duymayan yaşlardı bunlar. Izinsiz, patavatsız yaşlardı. Bunlar bir insanın artık umudu kalmadığında akanlardı, bilirdim. Annemden sonra çok kez tanışıklığımız olmuştu bir çoğuyla.

Yatağıma geçip yorganı çektim üzerime. Güvende hissetmeye ihtiyacım vardı. Hissedemiyordum. Kime sığınacağımı bilmiyordum. Yanan gözlerimi kapatıp bir daha açmak istemedim o an. Annemin saçlarımı okşadığı döneme dönmek istemiştim. Herkes masum ve her şey pırıl pırılken. Kimse kimsenin arkasından bir şey çevirmezken, babam hala benim kahramanımken daha huzurluydum. Uykuya bıraktım kendimi düşünmekten yoruldugumdan anında dalmıştım

Uyandığımda saate baktım anında. Yirmileri aşkın arama ve bir o kadar mesajlar vardı. Bakma gereği duymadan kalkıp mutfağa gittim. Dolapta istiflediğim ne kadar içki vardıysa çıkarıp odaya götürdüm. Yatağa bırakırken camların birbirne çarpıp kırılma ihtimalleri umrumda değildi. Zihnimi dağıtmam lazımdı. Yatağa geçip elime gelen ilk cam şişeyi açtım. Ilk dikişte boğazımı yaksa da bu acı hoşuma gittiğinden bir daha diktim.

Kalkan başım tekrar önüme dönerken gözüm dolabıma çarptı. Elimdeki şişenin dökülmesini umursamadan gelişi güzel bırakıp anında ayaklandım. Dolabı açtığım gibi babamın belgelerinin olduğu kasayı yokladım önce. Herhangi bir zor kullanılma yoktu. Şifreyi girip açtığımda belgelerin nizamlı değil dağınık olduğunu gördüm. Gözlerim tekrar dolarken duygusallığımı bastırabilecekmiş gibi kolumu gözlerime yaslayıp ağlayışım kesilene dek öyle bekledim.

Burnumu çeke çeke belgeleri inceledim. Eksik yoktu. Ama karışmıştı bir hayli. En son babam bir kaç dosya alıp gitmişti. O mu karıştırmıştı yoksa Ümit bir fırsatını bulup girebilmişti bilmiyordum.

İADE-İ İTİBARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin