43

1.9K 118 52
                                    

Medya: Hüsnü Arıkan, Sevda Deniz Karali - Gel Buluta Bakalım

Ben geldim. Öncelikle bu kadar uzadığı için özür diliyorum. Ama ben bir kaç günlük dinlenme planı yaparken bölüm paylaşmamın hemen ardından ufak çaplı yaşanan trafik kazası nedeniyle ciddi bir uzaklaşma oldu. Tekrar üzgün olduğumu belirtip bölüme geçeyim.

Keyifli okumalar♡

"G-- Gı-- dur!"

"Gü--l ce"

"Gülce Dı-- Daa. Dağ lı"

"Aa baba bak! Benim adım soyadım yazıyormuş burada. Gülce Dağlı."

Heyecanlı okuyuşuna eşlik el çırpmasına karşılık huzurla gülümsedim. Zeki kızım benim.

"Baba! Okula gitmeden de okuyabiliyorsam okula gitmesem olur mu?" Diye sordu minik zeka küpüm. Onun için okul sadece harfleri çözme aşamasında kullanılan bir merdivendi şu an için. Yaşı küçük olduğu için okula gitmese de kreşten de dönmek istemiyordu eve. Arkadaşı Miriam'la daha fazla vakit geçirmek için gün içinde hakkı olan çikolatayı bile feda edebilirdi. Evet onun için bu ciddi bi fedakarlıktı.

"Okula sadece okumayı çözmek için gitmiyoruz bebeğim, biliyorsun bunu daha önce konuştuk" dükkanın orta sehpasına gelişi güzel yaşlanmış ayağındaki çizmeler neredeyse tüm bacağını kapatmış gibi dursa da asla vazgeçmediği ayakkabılarından ve duruşundan taviz vermiyordu. Sarıya çalan bukleli saçlarını omzuna atıp "bunu babamla konuşacağım bu kez!" Diyerek çiçeklerle ilgilenmeye başladı.

Bana seslenişi farklıydı; daha kibar ve nezaket dolu bir sesle tiz şekilde 'baba' deyişine nazaran Ümite seslenişi bir o kadar ağız dolusu tok ve kabaydı 'baba' deyişi. Kendince bulduğu yöntemle kimi çağırdığını bize rahatlıkla öğretmişti.

"Baban okul hakkında seninle aynı fikirde olmayacak bebeğim. Hadi bana yardım et" deyip bende ayaklandım. Taze çiçekler gün bitimine doğru solmasın diye özel spreylerini sıkıp dolaba kaldırmam gerekiyordu. Gülce o spreyi hiç sevmediği için benden gizli küçük elleriyle çiçekleri dolaba koyduğunu sanırdı her defasında. Bense o görmeden sıkardım yine. Günlük rutinimiz buydu.

Gelen mesajla telefona bakınca annemin yemeğe çağırdığı görünce istemsizce dudak büktüm. Sedef anne yemeyeceğimizi bildiği yemekleri yapınca eve daha bir hevesle çağırırdı ki yok deme ihtimalimiz azalsındı. O da kendince haklıydı. Sağlıklı beslenmek adına glutensiz ve sebze ağırlıklı beslenmek kulağa güzel gelse de damak tadımın keyfine yaramıyordu.

"Ne oldu baba! Babaannem yine pırasa mı yapmış yoksa!" Büyük bir endişe ve üzüntüyle gözlerimin içine bakan kızıma masumca kafa sallamakla yetindim. Tüm dünyası yediği yemek olan kızıma büyük bir darbeydi bu. Ailesinden sonra sevdiği yegane şey iştahla yemek yemek olabilirdi.

Önceleri hiç kilo almaması beni üzse de korkuyla hastane hastane dolaşmamızın neticesinde sadece çok hızlı bir metabolizmaya sahip olduğunu anlamıştık. Tabi biz bu süreçte epey yıpranmıştık. Keza Türkiye de de, burada da.

Kapının açılmasıyla üzerindeki minik zilin çalması bir olunca ikimizde kapıya döndük ama kızım benden önce gark etmişti het zamanki gibi

"Babam!" Diye şakıyıp diz çöken Ümite koşturan bebeğime bakıp gülümsedim. Bu manzara için neler feda etmiştik, neler neler yitirmiştik bir biz bilirdik. Gülcenin alnına şefkatli bir öpücük bırakınca Ümit icimdeki kelebeklerle yine kalbime uçuşmuştu. Yıllar önce aldığım bir kararın ömürlük mutluluğa kapı açtığını bilemezdim o zamanlar. Ama şimdi o gün attigim her adımıma şükürler ediyordum.

İADE-İ İTİBARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin