42

1.4K 98 68
                                    

Düzelmiştir umarım.

Keyifli okumalar♡

Kucağımda minik bedenle salona doğru adımladım. Kalbimin ağırlığı çekilince yeniden doğmuş gibi bakınıyordum etrafa. Bir kaç haftada unuttuğum renkleri yeni yeni tanıyor gibi hissediyordum. Her şey daha canlı gibiydi. Odadaki bir tarafı kitaplık olan televizyon ünitesini görene kadar.

Odanın tam ortasında durup baktım bir müddet. Televizyonu olmayan üniteye. Onun yerine bir gazete sayfası çerçevelenmişti. Büyük harflerle 'başsavcı Daglı'nın iade-i itibari yapıldı. Şehit Savcının mezarı bayraklarla donatıldı' yazan başlığa bakakaldım. Yutkunamadım.

Ümit anında önüme geçip görüş alanımı kapatınca yüzümü çevirdim oradan. Kitaplığın bir kaç bölümünde rulo rulo gazeteler vardı. Sararmışlardı. Eski gazetelerdi belliydi. Ümit her gün evde bunlara bakıyordu. Her gün babası hakkında ıleri geri yazılan satırları okuyup her gün babamın başarılarını dinliyordu. Eğdim kafamı. Sakinlikle oturdum koltuğa ama kafami kaldırıp evi inceleyecek cesareti bulamıyordum kendimde. Kalbim inciniyordu.

Daldığım düşüncelerden sıcacık bir elin yanağıma konmasıyla sıyrıldım. Ümit yüzümü kaldırıp gözlerimin içine baktı. Alnımdan öpünce dudaklarının sıcaklığı kalbime değmiş gibi hissetmiştim. Dudaklarımı ıslattım konuşmak için ama cümlelerimi toparlayamadigim için sustum yine.

"Güzel kalbinden öptüğüm" dedi hala uzaklasmamisken benden "evine gidelim mi?" Öyle sakin ve ılımlı konuşmuştu ki yok demek gelmemişti içimden ama o eve gitmek de istemiyordum. Bu ev o gazetelere rağmen daha sıcak hissettirmisti bana. Kafamı iki yana sallayıp Gülce'ye  baktım. Yine kıskandım onu. Dünyadan bi haber uyuyordu sadece. Onun için en büyük problem zamanında verilmeyen sütü ve altının değişmemesiydi. Bende eğilip mis kokusunu içime çeke çeke boynundan öptüm yumuşacıktı.

Sedef Hanım yaklaşıp Ümitin saçlarını öptü aniden. Ikimiz de şaşkın bir şekilde ona dönünce muzip bir gülüş verip "herkes kendi bebeğini öpüyordu" deyip omuz silktiği an ümit bozarmış suratla yanıma oturup "anne!" Dedi utancını gizlemek maksadıyla sert bir tonda.

"Yorgunsun uyu istersen" diyerek bana döndü hemen. Konuyu uzatmak istememişti anlaşılan. Kafa sallayıp nerede uyuyacağımı düşünürken "yemek yiyelim sonra hemen uyu sen oğlum, sen Ümitin odasında uyursun benle gülce benim odamda. Ümit de burada uyur" diyerek bölüşürdü Sedef Hanım odaları.

"Anne niye ben burada uyuyorum!" Itiraz etmek için hazırda bekliyordu sanki, öyle hızlı ve atikti. Bu hâline gülünce bana dönüp baygın şekilde gülümsedi ama annesi aklına gelince tekrar kaşlarını çatıp kadına baktı.

"Fırat senle uyumak istiyor mu bir sor!" Dediği gibi iki gözün muhattabı olmuştum. Bana kalsa hiç ayrı uyumayız derdim ama annesi kas göz edip itiraz etmemi istiyordu. Benden ses çıkmayınca, daha doğrusu der görmüş tavşan gibi bakakalınca "o kadar üzdün oğlumu, seni affetti ama hemen boynuna sarılacak değil ya! Değil mi Fırat!" Diyerek bana imayla bakıyordu kadın. Şaşkınlıktan ağzımı dahi açamamıştım. Beni oğlu sayıp hakkımı savunması kalbimde tarumar olan vitrini tek tek onarıyordu sanki. Kırık camlarımı süpürüp yenilerini takıyordu adeta.

"Öyle.. öyle" dedim kendimi toparlayabildiğim ilk an ama hala gözüm Sedef hanımdaydı. "Annen haklı, seni affettim diye koynuna.." dediğim gibi kendi cümlemi kesip boğazımı temizledim "boynuna sarılacak değilim ya" kızardığımı hissediyordum. Yüzümdeki ısıyı soba niyetine Gülceye vermek için yüzümü göğsüne gömdüm. Belki de saklanmak içindi.

Neyse ki kimse daha fazla uzatmamıştı.

Kafamı kaldırıp kitaplığa bakamadıkça kafam eğik gülceyle ilgileniyordum sürekli.
Ümit fark etmişti, gidip o çerçeveyi kaldırdı. Sorun gazeteler değildi. Sorun bunu aşmış olsam da utanıyordum onların haklılığının yanında. Izin vermeyip yerine koydursam da üzerime yapışan gerginlikten sıyrılamıyordum.

İADE-İ İTİBARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin