30

1.2K 104 90
                                    

Suavi- Tükenme

Keyifli okumalar ♡

Uykusuzluk, açlık daha bir duygusal düşünmeme sebep oluyordu. Başka zamanlarda beni kontrol eden inadım ve öfkem şimdilerde köşesine sinmiş derin bir uykudaydılar.

'Düşünmeme' politikam ise beni çepeçevre sarmış bomboş bir zihinle hareket ediyordum.

Haftasonu gelmişti. Bu süreçte kimseyle konuşmamıştım. Ümit bir daha dönüş yapmamıştı, zaten gelse ne konuşulur nasıl konuşulur onu da bilmiyordum. Evden gidişinden sonra ona olan korkum bir nebze azalmıştı ama yaşanacaklar hakkında zihnimde dönen senaryolar daha bir gerilmeme sebep oluyordu.

Bir çok kez babamı arayıp durumu bildirmek geçmişti içimden ama olabilecek ihtimalleri düşünmek bile beni korkuttugundan ondan da vazgeçmiştim. Bu ihtimaller canımı yakmıştı. Babamı herhangi bir ihtimal içinde düşünmek kaba bir tabir ile tüm doğrularımı, benliğimi yerle bir ediyordu.

Zilin çalmasıyla daldığım derin düşüncelerden sıyrılıp ağır adımlarla ilerledim kapıya. Kahvaltı yapmamış olmam bana ekstra yorgunluk katmaktan başka hiç bir işe yaramıyordu ama yapınca da midem bulanıyordu.

Kapıya gelip gözümü bir kaç saniye kapatıp nefeslendim. Kapıyı açıp onun konuşmasını beklemeden dışarıya adımlayıp kapıyı çektim kendimle. Tavırlı hallerimin sadece ben farkındaydım. Onun umrunda bile değildi.

Niyetim bana baktığında onu görmezden gelmekti ama şu an bana bakmaktan ziyade sert ifadesiyle boşluğu izleyen Ümitle tüm tavırlarım çöpe yuvarlandı. Bakmıyordu. Gözü değil yüzüme, gölgeme dahi değmiyordu. Burnumun direği sızladı o an.

Ben bu nefreti hak etmemiştim.

Ağır adımlarla ilerleyince yüzünü kaldırıp bir kaç saniye baktığı gözlerime anında çekip elini uzattı "anahtarı ver, ben kullanırım"

Buz gibi cümleleri göğsümün orta yerinde yanan yangını söndürmek yerine daha da alevlendirmisti. Bilerek miydi bana bu hıncı yoksa asıl kimliği bu muydu bilmiyordum ama iki ihtimal de beni incitmişti.

Afallamış olmamı aldırmadan sol elimde duran anahtarı alıp arabaya yerleşti. Öyle olağan ve haklı tavırlar sergiliyordu ki ben yabancı kalıyordum ona. "Ben kullanacağım" dedim peşinden ilerlerken.

Beni duymadan koltuğa yerleşip kontağı çevirdi. Sinirle yanına oturup öfkeli gözlerimi ona çevirdim. Bahçeden çıkarken yaptığı narin ve sakin manevralar ana yola çıkınca rutine bağlayıp daha hızlanmamıza sebep olmuştu. Geçen o süreç boyunca tek yaptığım çatık kaslarla onu izlemekti. Onun yaptığı tek şey ise bazen ifademi görüp ruhsuz yandan gülüş verip sert ifadesiyle pür dikkat yolu izlemekti.

"Sonunda gerçek duygularını çıkarabildin Fırat Çağdaş?" Ben bu Ümiti tanımıyordum. Tanıdığım, gözlerinde ışıltılar olan adam o değildi. Sıcacık gülüşü olan küçük sevgilim o değildi. Yanımda eli ayağı birbirine dolanan kişi o değildi. O, o değildi ama ben hep bendim.

Ona cevap vermeden yüzümü çevirip yan taraftan akan yolu izledim. Ne o konuşuyordu ne ben. Geçen bir kaç saat benim iyice acıkmama sebep olsa da ona bir tesiste dur diyemeyecek kadar kendimi ondan uzak hissediyordum. Bir yabancıyla, bir iş üzerine yaptığımız bir hafta sonu programı gibiydi.

Arabanın benzini bitince bir benzinlikte durdu. Ben ihtiyacım olmasa da lavaboya gidip bekledim onun işi bitene kadar. Yanında durmak istememiştim. Çıkıp kontrol ettiğim zaman arabayı kenara çekmiş bekliyordu eli direksiyonda. Hızlı adımlarla ilerleyip bindim tekrar yerime ona bakmadan. Oturduğum an kucağıma bırakılan şeylerle irkildim önce. Istemsizce verdiğim tepkiye duraksayıp direksiyondaki ellerini sıktı. Kasılan çenesini dudaklarını ıslatma amacıyla açtı "ye!" Dedi sadece.

İADE-İ İTİBARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin