Önümde boş duran bardakla uzunca bir süre bakıştıktan sonra ayaklandım. Üst kata geçip kapıyı gören bir köse de bekledim.
Ümit gelince muhtemelen içeri almayacaklardı. Buraya ismi, daha doğrusu hatrı sayılır soyismi olanlar girebiliyordu. Paranın yüzü sıcaktı. Ne olduğun önemli değildi. Yani bir mekana girmek için bile hatır gönül işleri gerekiyordu. Yüksek güvenlik hasebiyle böyle yaptıklarını düşündüğümden çok da üzerinde durmazdım bu mevzunun. Ama şimdi Ümit i içeri almazlarsa hoşuma gitmeyeceğinden olsa gerek farkında olmadan çatık kaşlarımla kapıdaki güvenlik elemanlarına bakıyordum.
Ümiti çağırmaktaki niyetim tekrar aklımda belirince bir nebze kendimden utandım. Gereksiz yere Ümitle Fuatı kıyaslıyordum. Zihnim bana yanaşan herkesi önce Fuatla sınıyor ardından kendince kategorilere koyuyordu. Fuattan daha çok seven, Fuattan daha kıskanç, Fuattan daha az seven... böyle böyle devam ediyordu. Doğru değildi yaptığım ama kendime engel olamıyordum.
Sevgi kıstasım Fuat olduğu için delirmiş gibi hissediyordum ama buna bir çare bulamıyordum.
Ümit gelince bana göstereceği tavrı tepkiyi merak ediyordum. Yanında dans edince yüzünde oluşacak o çizgileri merak ediyordum; kıskançlıktan mı mutluluktan mı oluşacaklardı diye. Beni engellemeye mi çalışacaktı yoksa mekandan çıkmak mı isteyecekti. Içimdeki bu meraka yenik düşüyordum. Ümitle bir geleceğimiz yoktu ama onunla yaşayabileceğim kısıtlı zamanları bile dolu dolu yaşamak istiyordum.
Kendi düşüncelerimde boğulurken kapıda belirdi Ümit. Keskin ve sert bakışı içeriyi bir kaç saniye süzdükten sonra önüne döndü. Kapıdan geçip adımlayacaktı ki güvenlik elini göğsüne koyup durdurdu. Adım atıp yanına gidecekken Ümitin sert bakışıyla bir kaç saniye duraksadım. Bu ifadesiyle sokakta yanımdan geçen bir adam olsaydı adres sormaya dahi çekinirdim. Elini hızlı bir hamleyle pantolonun arka cebine atıp cüzdanını çıkardı. Dibindeki güvenliğe bir şey gösterdiği gibi adam elini çekip Ümit e eliyle içeri geçmesi için yol gösterdi. Bir şeyler de söyledi ama yüksek sesten dolayı duymam imkansızdı.
Çatık kaşlarımla yanına ilerleyince beni fark etti. Yüzündeki değişimi saniye saniye izledim. Önce ufak bir afallama ve elindeki cüzdanı hızla yerine koyma ardından minik bir gülümseme ve gözlerindeki o ışıltı. Beni görür görmez yerini alan o parıltı her defasında beni hazırlıksız yakalıyordu.
Flört yeteneği kötüydü hatta berbattı diyebilirdim. Kitaplardan belki de filmlerden öğrendiği bir kaç kelimeyle, onun için şans olduğumla, beni kazanınca en büyük başarısı sayacagina vs. Diye devam eden iltifatlari vasat olsa da beni etkiliyordu. Belki de samimiyetinden dolayıydı. Dediğim gibi yüzünde altından maskesi yoktu.
Yanıma geldi, elini birbirine sürmesinden ve minik minik kımıldamasından heyecanlı olduğu anlaşılıyordu, ya da gergin. "Selam"
Düz duran ifademle yapmacık bir gülüş sunup bende onu selâmladım.
"Seni almazlar sanıyordum!" Diye sorduğumda önemsiz bir detay verir gibi "yaşımı sordu kimliği gösterince aldılar" yanıtladı.
Elini nereye koyacağını bilemiyordu. Bir ensesine gidiyordu bir belli belirsiz çıkan sakallarına varıyordu. Ama asla yerinde durmuyordu. "Burada mı konuşalım" deyip ortamı gösterdi. Haklıydı konuşulacak ortam değildi.
"Şimdilik konuşmayalım" deyip göz kırptım. Yüzümde ne zaman belirdiğini anlamadığım gülümsemem genişleyince elimi bileğine sarıp peşimden çekiştirdim. Merdivenin başına gelene kadar bana ayak uydursa da orada beni durdurmak için diğer eliyle elimi tuttu, nazikçe.
Dönüp ne olduğuna baktım. Bana yaklaştı. Kulağıma doğru yanaştı iyice. Yanağı çene kemiğime değiyordu. Bu temas bende ufak bir nefes kesintisi oluştursa da belli etmemeye çalışıp dinledim dediğini "Aşağısı daha gürültülü gibi"
Geri vekildiginde üzerimdeki anlık etkisini kaybettiğinden kendime gelip bu kez ben yanaştım ona. Aramızda yedi sekiz santimlik boy farkı olsa da fırsat değerlendirmesi yapıp iki elimle omzuna tutunup kulağına yaklaştım. "Konuşmayacağız demiştim."
Merdivenin basında durduğumuzdan, sırtım basamaklara dönüktü. Muhtemelen dengemi kaybedip düşmemden korktuğu için tek elini belime doladı ama temas etmiyordu. Kıyafetlerime değen elinden anlamıştım. Aniden geri çekilip belimi eline oturttum. Hoşlandığım kişilerle teması severdim. Ümitle temasımız benim normallerime göre fazlasıyla gecikmişti bile.
Dönüp ilk basamağa adımlayıp ona baktım. Memnun bir ifade vardı. Özrünü kabul etmeyip onunla tartışıcağımı sanıyordu, gerginliği silinmişti.
Inerken hemen bir üst basamakta beni takip ediyordu, eli beni sararcasina diğer koluma temas ediyordu. Karşıdan bakan biri onu benim manita sayabilirdi bu görüntüyle.
Bar taburesine oturdum, hemen yanıma geçip bana bakacak şekilde oturdu o da. Barmene yaptığım işaretle önümüze iki bardak bırakıldı. "Dans etmeyi biliyor musun" eğilip omzuna tutunup kulağına yaklaştım. Sigara içtiğini bilmiyordum ama üzeri ağır olmasa da kokuyordu. Hiç istifimi bozmadan cevap bekledim.
"Seni rezil edebilecek kadar biliyorum" deyip kısık şekilde güldü. Hafif geri çekilip yüzüne baktım. Anlamadığımı fark edince o eğilip "bilmiyorum, hiç dans da etmedim zaten" diye açıkladı. Tekrar hafif geri çekilip yüzüne baktım. İmkanım varken yakından inceledim tüm yüz hatlarını. Kesinlikle 21 yaşında durmuyordu. Oturmuş hatları, hatta minik de olsa çizgileri olgun duran bakışı ben 21 yaşında değilim diye bağırıyordu.
Biraz daha inceleyince bakışlarım dudağına kaydı. O fark etmiş gibi iki dudağını da içe çekip dişleriyle sıkıştırdı. Ona yükselişim anlık olarak içime içime kaçınca usulca geri çekilip dans eden insanlara baktım.
Tekrar ona baktığımda pür dikkat beni izlediğini gördüm bakışında derin bir his vardı. Saniyelik olarak fark ettiğim bakışı benim gözlerimle temas edince sıcacık haline geri döndü. Bardağına dokunmamıştı. Kendi içkimi dikip ayaklandım. Bu noktada Fuat olsaydı anında koluma yapışıp oturmam için çekerdi. Ümit sadece izledi yüzünde minik bir gülümsemeyle. Platforma ilerlerken bakışım onun üzerindeydi. Herhangi bir tepki vermiyordu sadece beni izliyordu. Yavaş yavaş ortama ayak uydurunca sınırsız bakışmalarımız kesintiye uğruyordu. Ben iyice müziğe kapılmışken belimde hissettiğim bir elle gözlerimi açtım. Tanımadığım bir adam benimle dans etmeye çalışıyordu. Alışkındım. Çok küçük bir adımla ondan uzaklaşıp tekrar devam etsem de adam ısrarla yanaşıyordu. Tam şu anda Ümitin tepkisini merak ettiğimden dönüp ona bakınca yerinde göremedim. Kalabalığın içine baktığımda ona çarpan insanları aşıp bana yaklaşmaya çalışıyordu. Tekrar gözümü kapatıp müziğe bıraktım kendimi. Geliyordu işte. Fuat gibiydi. Ani bir çekilme hissedecektim en başta. Sonra beni peşinden sürükleyerek çıkaracaktı. Belki öfkelendiği için bağırma hakkı olduğunu düşünüp üzerime üzerime tüm öfkesini kusacaktı. Bekliyordum.
Belki bu sayede soğurdum ondan. Çünkü başımda yeterinde bir takıntılı aşığım vardı ikincisine katlanamazdım.
Bir süre daha dans edince bekledigim hiç bir eylem gerçekleşmemişti. Hâlâ dans ederken gözümü açıp ona baktım. Yanımda durmuş hafif hafif sağa sola sallanıp eliyle bana yanaşanları kibar şekilde uzaklastiriyordu.
Benim dans edişime engel olmuyordu.
Benim eğlencemi bölmüyordu.
Benim dışımda gelişen sarkıntılıklardan beni sorumlu tutmuyordu.
Bana özgürlük alanı sağlayıp beni orada rahat ettirmeye çalışıyordu.
Yaşadığım farkındalıkla dans edişim sekteye uğradı. Zihnimde çatışan düşünceler yüzünden durdum. Sadece onu izliyordum. Hâlâ minik bir gülümsemeyle bana ayak uydurmaya çalışıyordu sallanarak. Benim durulduğumu fark edince o da durdu. Anlamaz gözlerle bakıp kulağıma eğildi "bir problem mi var"
Yutkunamadım. Kafamı iki yana salladım hafifçe. Kalbim benden izinsiz karşımdaki adamın göğsüne konmuştu bile.
Oyunun sonunu artık ben bile göremiyordum. Yine sayılar, günler doluştu zihnime. Bu kez üç günler beş günler değildi. Hatta gün kelimesi yoktu bile. Aylar, yıllar diye çanlar çalıyordu. Süresini kestiremediğim bir ömür diye fısıldıyordu kalbim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İADE-İ İTİBAR
Ficção GeralSaygın bir bakanın; hovarda ama kendi halinde yaşayan, kimsenin hayatında iz bırakmayan oğlu ve aniden onun hayatına giren bir genç! 'Fırat♡Ümit'