Bölüm şarkısı sizden gelsin bugün de^.-
Keyifli okumalar♡
Günün aymasını bekleyemeden çıkmıştım otelden. Derin bir sessizliğe ihtiyacım vardı ve ben bunu sağlamak için düşünmüyordum bile. Arabayı tekrar Istanbula sürerken ne düşünüyor ne de dışarıdan gelecek herhangi bir sesi istiyordum.
Arabanın asfaltta kayan ugultusu bir süre sonra kulaklarımda basınç oluşturup tamamen kör sessizliğe mahkum etmişti beni. Durmadan, dinlenmeden eve sürdüğüm için daha erken varmıştım. Belki de hız sınırını aşmıştım bilmiyordum.
Arabayı park edip eve girdim. Dudaklarım birbirine kenetlenmiş hiç bir suretle açılmıyordu. Açma gereği de duymuyordum açıkçası. Ilk önce duşa girip gerilen bedenimi gevşettim. Giyindikten sonra bir kahve ve ufak bir kurabiyeyle kahvaltı yapmış saydım. Fazlasını şu an için bünyem de midem de kaldırmıyordu.
Telefona baktığımda Fuatın attığı mesajlar aramalar normalden fazlaydı. Girip baktığımda üç mesajda bir nerede olduğumu sormasıyla ve devamında beni merak eden cümleleriyle bitirmişti her mesajını. Burnumun direği sızlarken elimdeki sigarayı küllüge bırakıp derin bir nefes aldım. Fuat da bana hiç yalan söylemiş miydi acaba?
Evet çok bencil biriydi, sorumsuz biriydi, asabi öfkeliydi ama bunların hepsini gösterir yansıtmaktan çekinmezdi. Yalan söylememişti hiç bir zaman. Hayatımdaki en karakteri bozuk dediğim adam şu an diğerlerinden daha düzgün geliyordu gözüme. Neden herkesi onunla kıyasladığımı bilmesem de bu huyum tekrar gün yüzüne çıkıyordu.
Işin en incitici noktası ise bu kıyaslamanın Fuat ve babam arasında olmasıydı.
Haftasonuna bir kaç gün vardı ve ben Ümitten nasıl uzak duracağımı bilmiyordum. Uzak durmalı miydim onu bile bilmiyordum. Psikolojik zararını hiçe sayarak fiziksel zararını düşünüyordum aptal gibi. Ümit beni yaralar mıydı ya da daha ilerisini düşünür müydü? Bilmiyordum.
Çalan telefonla irkildim, iki elimin arasında sıktığım kafamı kaldırıp hemen yanında duran telefona baktım. Arayan Ümitti. Görmezden gelerek sesini kısıp çalmasını umursamadım. Bu çalışlar sınırı aşınca telefonu tamamen kapatıp sessizliği sağladığımı düşündüğüm an çalan zille öfkelendim. Gelen Fuat ise ciddi bir tartışmaya sürükleyeceğini bildiğimden hırsla kapıyı açıp gardımı aldım.
Ama..
Gelen Ümitti. Gözlerinde ince bir telaş yoğun bir endişe vardı. Bu huyumdan da nefret ettim o an. Birinin ilk gözlerine bakmak beni incitiyordu artık ya da Ümitin yalan dolu hislerini gözlerinden görmek beni incitmişti bilemedim. Insan sarrafı saydığım tarafım köşeye geçmiş kıs kıs gülüp benle dalga geçiyordu.
Gözlerimi çekip yutkundum. Elleri anında omzumu bulup beni belli belirsiz sarstı. "Bu ne hal?" Dedi sadece.
Ne haldeydim bilmiyordum ama baş ağrım pek de iyi görünmediğimi fısıldıyordu bana. Yamuk bir gülüş verip omuz silktim. Kapının önünden çekilmiyordum. Eve girmesini istemiyordum ama içeri adımlarsa cesur ve yüzsüz hislerim ona başla göz çekecekti emindim. Kendimi tanıyordum.
Bir süre durdu öyle gözlerimin içine bakarak. Kursağında bir lokma kalmış gibi yutkundu sert şekilde. Gözleri saçlarıma, vücuduma değdi. Ne düşünüyordu ne hissediyordu anlamıyor, anlamadıkça sinirlenip kırılıyordum. Bu bakışlarının altında kim bilir yine neler vardı. Telaşlı sözlerinin altında yine hangi çıkarı vardı.
"Gülüm beni korkutuyorsun" dedi bana doğru bir adım daha atıp. Tek kolumu kaldırıp omzumdaki eli nazikçe ittirdim. "Iyiyim" dedim yalancı bir gülüşle. Az önce bakmaktan korktuğum gözlerine diktim gözlerimi. Görmek istiyordum vicdanını da vicdansızlığını da.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İADE-İ İTİBAR
General FictionSaygın bir bakanın; hovarda ama kendi halinde yaşayan, kimsenin hayatında iz bırakmayan oğlu ve aniden onun hayatına giren bir genç! 'Fırat♡Ümit'