11

1.5K 118 42
                                    

Dün gece cesaretimin bana verdiği yetkiye dayanarak zihnimdeki soruları sormuş, kendimce en mantıklı cümleleri kurmuştum ama nedense çıtır çerezimden net cevaplar alamamıştım. Koltukta üzeri açık uyumuş olmak kadar kötü bir şey vardıysa koltukta içki içip uzeri açık uyumaktı.

Zihnim şu an acı çekiyordu. Ben değil başım değil zihnim. Iğneler batıyordu sanki. Gözümü ovuşturup telefona baktığımda öğleyi epey geçmişti. Fuattan başka ne arama ne de mesaj vardı. Oflayıp telefonu tekrar bıraktım

Hayir hem hoşlandığını söyleyip hemde bu şekilde umursamaz mı davranacaktı. Bir günaydın iyi misin mesajı çok mu zordu. Tatlıses gibi kaç para ulan bir mesaj diye bağırıyordum kendi içimde.

Telefonu elime alıp tekrar okudum. Evet bazen saçmalamış, bazen konudan sapmış bazen de alakasız konuşmuş olabilirdim ama bu sorduğum sorulara neden yanıt vermediğini açıklamıyordu.

Yine kendi kendime verdiğim bir kararla ona darılma hakkını bulmuştum kendimde. Mesaj atsa cevap vermeyecektim. Ya da soğuk cevaplar verirdim emin olamıyordum kendimden. Bu belirsiz ruh halim canımı iyice sıkınca aniden ayaklandım. Duş alıp kendimi meşgul edecek şeylerle uğraşacaktım. Niyetim her dakika telefonda olan ilgimin dağılmasıydı ama dusa bile girerken telefonu asla yapmayacağım şekilde banyo lavabosuna bırakmak olunca bu uğraşlarımın boş olduğunu anlamıştım.

Ben Ümit e ulaşamadıkça daha fazla istiyordum onu. Elde etmek değildi iç güdüsel olarak benden hoşlanan birinin ilgisini istiyordum. Hemde fazlasıyla.

Evde yaptığım her iş, meşguliyet beni daha fazla düşünmeye teşvik edince akşam takıldığım mekanlardan birine gitmeye karar verdim. Huyum değildi zaten birine bu denli takılmak. Gereksiz uzamıştı mevzu. Çıtır çerezim bayatlamıştı.

Saat geceye gelirken güvenliğine güvendiğim bir mekânın önüne gelişi güzel park edip içeri adımladım. Beni tanıyanlar hemen elpence olurken ufak bir göz kırpmayla hepsini geçiştirip kafa dağıtacağım alana doğru ilerliyordum. Müzik sesi iyice çığrından çıkınca düşüncelerimin sesini duymamaya başladım. Bu iyiydi.

Ortam beni sarmayınca mekanın asıl eğlenceli yeri olan alt kata yöneldim. Gay bar değildi ama farkı da yoktu. Kimse kimseyi umursamazdı burada. Her türden her cinsten insan vardı. Sabahlanacak nadide mekanlardandi.

Merdivenlerden inerken yüzümde çapkın bir gülüşle gözüme birilerini kestirmeye çalıştım. Gözüme ışıldayan kimse olmayınca bar taburesine yanaşıp oturdum. Hâlâ yalnız takılmak canımı sıkınca önümdeki sek içkiyi devirdim. Aniden kolumda belli belirsiz dokunmalar hissedince baktım. Epey güzel bir kız yanaşıyordu. Belli ki o da benim gibi takılmak istiyordu.

Güzelce gülümseyip dans ederek iyice yanaşınca gülümsedim. Kafası güzeldi. Hafifçe eğilip yanağını yanağıma değdirip "dans edelim" dedi.

Bardağı tutan elimi çekip dümdüz tuttum kizin önüne. Ilk önce anlamsizca baktı, yüzük gösterdiğimi sanıp inceledi. Anlamadığını fark edince tek tirnagimdaki siyah ojeyi gösterdim. Malûm bizim ülkemizde her şeyin bir cinsiyeti vardı. Renklerin bile. Ojenin de cinsiyeti olduğundan bir erkek sürdüğünde o artık erkek olmuyordu. Bu sebeple kendi camiam buna tepki diye sürerdik, severdik. Çünkü hiç bir delikanlı erkek sürmezdi, yakışır miydi erkek adama. Feminen bir yanım yoktu ama yine de hoşuma giderdi bazen. Evden çıkmadan sürmem hem beni meşgul etmiş hemde hoşuma gitmişti.

Kız yeni yeni anladığından önce kaşları havalandı, sonra masumca dudak büküp üzgün bir ifadeyle baktı bana. Yargılayan bir ifade yoktu yüzünde. Daha çok yakışıklı birini jaybetmenin uzuntusu gibiydi. Göz kırpıp gülümseyince o da sevimli şekilde gülüp yanağıma öpücük kondurdu. Tek elini sallayıp uzaklaştı benden. Seviyordum böyle insanları. Yormayan, dusundurmeuen.

İADE-İ İTİBARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin