Keyifli okumalar♡Her şeyin bittiği noktada yeni umutlar yeni başlangıçlar yapılabilir miydi? Bunun cevabını bilmiyordum ama Alperin bana söylediği cümle kafamın içinde dönüp duruyordu; mutluluk gerçekten sadece seçim miydi? Her şey bitmişti. Her şey sona ermişti. Derin bir sessizliğe gömülmüş, sükûnet içinde acılarımızla kırvılmamız gereken yerde ufak bir tercihle mutluluğu seçebiliyor olmak biraz ütopik gelmişti bundan bir kaç saat önce.
Şimdi gecenin bilmem kaçında adını zihnimde dahi tutamadığım üçüncü sınıf bir otelin yatağında kıvrılmış bunu düşünüyor olmak çok da ütopik olmadığını fısıldıyordu bana. Göğsüme vura vura zihnime kazıdığım cümleye sıkı sıkıya bağlanmıştım. Ben kimsenin yükünü taşımayacaktım. En az Gülce kadar habersizdim tüm olanlardan, yaralardan.
Yükünü taşımıyorsam neden acısını çekiyorduma evriliyordu düşüncelerim. Masum isem eğer, mutluluğu seçebilme hakkım da vardı, Alper de böyle demişti.Uykusuzluğum baş ağrısı yapınca gözümü kapatıp uyumayı denedim.
Gözümü açtığımda öğleyi epey geçmişti. Dün ağlamadan uykuya dalmış olmam sabaha daha dinç uyanmama sebep olmuştu. Ya da verdiğim karar bedenime enerji veriyordu. Duşumu aldığım gibi çıktım otelden. Arabaya binince yarim kalan simite bakakaldım yarim ağız gülümseyerek. Gülümsediğimi aynadan fark edince utanmıştım bir nebze.
Utanmaktan utanıp dudaklarımı dislerimin arasına aldım. Hislerim o kadar çok birbirine girmiş ve hızla değişmişti ki, ne yapmam gerekiyordu ya da ne hissetmem gerekiyordu bilemiyordum. Şu an gülümsemekten utanmak gibi. Bir cenazede kahkaha atmakla eşdeğer geliyordu hala dudaklarımda ki tebessüm öyle yersiz ve hadsiz.
Sürdüm gerisin geri geldiğim yere.
Ben tercihimi yapmıştım.
Uzun süren yol acıktırınca bir kaç atıştırmalıkla halledip utanmaz bir yüzsüz gibi kahvaltı sofrası talep edecektim gittiğim yerden. Bu heyecanla bir nebze daha hevesle ve hızla sürdüm eve. Ben tercihimi yapmıştım.
Vardığım gibi inip kapıya ilerledim bahçeye göz atarak. Ne Ümitin ne de Alperin arabası yoktu. Karanlıktı ama evin ışıkları yanmıyordu. Dalgınlıkla elimi cebime atıp anahtarı çıkarmaya çalışırken buruk ve zoraki bir gülümseme verip sildim dudaklarımdan. Elimi zile atıp bekledim. Evet hazırdım ben tercihimi yapmıştım.
Zili çaldım. Kapı açılmadı. Zili çaldım. Sessizlik karşıladı beni. Oysa ben tercihimi yapmıştım. Oysa ben tercih yapınca her şey yoluna girer sanmıştım. Gözlerim dolsa da yumruk yaptığım elimi dudaklarıma bastırıp bu yersiz duygusallığı kapı dışarı ettim.
Bahçede oturup bekleme fikri sıcak gelse de o an, sonraları daha fazla beklemeye tahammülüm kalmamış olacaktı ki Fuat üzerinden Alpere ulaştım. Aldığım adresle benim evden hayli uzak bir mahallede sıradan bir apartmanın önünde durdum. Ümit her gün bu yolu geliyordu.
Binaya girip bozuk asansörden medet ummadan dördüncü kata kadar çıktım. Havanın soğuk oluşu vücudumun umrunda değil gibiydi yoksa terlememin başka açıklaması olamazdı.
Elimi kapı tokmağına koyup koyu kahverengi kapıyla bakıştım. Mutluluk bir seçimdi ve ben tercihimi yapmıştım. Ben bizden yana kullanmıştım bu hakkımı. Ümiti affedemem diye düşünürken babamın o iğrenç mağrur bakışları yüzünden Ümitin her adımına hak vermiştim. O, onca yıl bu haksız güçle, gülüşle baş etmeye çalışıyordu. Her yıkılışında o iğrenç bakışları görüyordu, hemde her yerde. O an ben bile onu orada öldürmeyi düşünürken Ümitin sadece onu adalete teslim etmesi bile büyük bir erdemdi. Beni ezmesi kabul edilebilir bir durum değildi ama ben bile babama olan nefretimi bir kaç günlük bebekten çıkarıp onu kovduysam evden, bir ismi bile çok görüp babası koysun diye inatla direttiysem Ümitin bunca vahşetin içinde bana gaddar olması pek de anlam ifade etmiyordu artık. Çünkü ben kararımı vermiştim. Tercihim mutluluk değildi, tercihim Ümitti.
Kapıyı tıklatınca anlık bir umutsuzluk belirse de içimde ince dudağımı dişimle yoklayıp tekrar çaldım. Bir kaç saniye sonra kapı açılınca heyecan ve korkuyla baktım. Ben tercih yapmıştım, Ümit bilmiyordu bile.
Kalbimin çırpınışı görünüyor muydu bilmiyordum ama titreyen ellerim bariz belliydi. Ümit kafasını kaldırıp bana baktığında var olan tüm mutluluğum kursağıma dizilmişti. Bir gün, 24 saat sandığım kadar az değildi. Az değildi ki karşımda eskiden dağ gibi olan adam bir çocuk gibi küçülmüş, hiçe dönmüştü. Gözleri kan çanağı olmuş, göz altları mosmordu.
Ifadesiz bakışıyla neden geldiğimi sorgulamıştım.
Yutkundu, eli hala kapı kolundaydı. Düşük omuzları, üzerinden neredeyse sıyrılacak olan pijaması... Ümit kesinlikle bıraktığım gibi değildi.
Bu ifadesiz bakışa cesaret edip konuşamayacaktım ama yumruklarımı sıkıp kim bilir yerin kaç kat altına çekilen sesimle konuştum "Ben.. tercihimi yaptım"
Ifadesi değişmedi ama bütün vücudumu baştan ayağa süzdü. Gözlerimde durunca kızarmış gözleri titredi ama durgun halinden sıyrılmadı. O an fark etmiştim Ümitin savunma mekanizması çok başka çalışıyordu. "biliyorum, yaklaşık 37 saat önce yaptığın tercihle yaşamayı seçmiştin" kısık sesi kalbimi incitmişti. Tekrar konuşacakken kapıdaki elini hızla tutup ayakkabımı çıkardığım gibi eve ittirdim onu. Bir gün içinde o kadar zayıf düşmüştü ki bünyesi itmemle koridor duvarına yaslandı.
Kapıyı ardımdan kapattığım gibi cesaretsiz tarafımı unutmuş olmalıydım ki yüksek sesle "Ben tercih yaptım, seni seçtim. Sana geldim" dedim son kelimemde utandığımdan fısıldayarak.
Önce anlamadı. Donuk bakışları kırıldı sonra. Dudaklarını aralayınca fark etmiştim, kupkuruydu. "Yaşamak istedin?" Dedi aksini söylemek ister gibi. Dolan gözleri yüreğinin ateşinin dışa vurumuydu. Tedirgin, korkak ve utansam da elini tutup belli belirsiz kafa sallayarak onayladım
"Yaşamak istiyorum, senle; Gülceyle. Kabul ederse annenle." Düşüncelerim kalbime ağırlık verince yükünü gözlerim taşıyordu her defasında. Nemlense de akmalarına izin vermeden devam ettim. "Sen yanıldın, yanılıyordun!. Nefrete sığınarak yaşanmaz Ümit. Ben sevgiye sığınmaya geldim." Elimi kalbinin üzerine koyup titreyen sesime aldırmadan konuştum tekrar "burada yasamaya geldim. Sevginle beslenmeye geldim. Ben tercihimi yaptım Ümit. Ailemi bulmaya geldim"Karşımda herbir cümlemle açık açık ağlayan Ümit sarsılan bedenine sardı beni. Ateşi vardı. Burnunu çekip daha da sokuldu ondan biraz daha kısa ve sıska olan bedenime. "Seni seviyorum" diye boğuk sesiyle fısıldıyordu genzinin izin verdiği kadarıyla.
Sarıldım, bir daha bırakmamak üzere. O ağladıkça dolan kursağıma izin vermedim ta ki Gülcenin ağlayışını duyana kadar. Kafamı kaldırıp baktığımda Sedef Hanım kucağında Gülce ile bize bakıyordu gözleri dolu dolu. Gülce olabildiğince gür ve sesli ağlıyordu. Ümit biraz sakinleşince ona izin ister gibi bakıp gülümsedim. Başını sallayınca küçük adımlarla ondan uzaklaşıp Gülce'ye ilerledim. Onun ağladığını görünce kalbimde biriktirdiğim tüm ağır yükler bir bir yıkıldı. Ben günahsız bir bedene neyin öfkesini duymuştum. Bu kez de yaptığım haksızlığa ağladım.
Elimi uzatıp parmağımı tutmasını sağladım hala ağlarken. "Özür dilerim meleğim." Fısıltımı ben bile duymuyordum belki ama Sedef Hanım bebeği kucağıma vermek isteyince utandım. Neyin utancıydı bu bilmiyordum.
Uzun zaman sonra kalbim ilk defa sıcak bir hisle kanat çırptı, kucağımdaki minicik bedenle. Kucağıma geldiği gibi susup uyuklaması belli belirsiz güldürünce beni, kafamı kaldırıp hala göz yaşlarını akıtan Ümite baktım. Yarım ağız gülüyor fırsat buldukça da istemsizce akan göz yaşlarını siliyordu. Ümit dayanamamış olacaktı ki gelip kucağımda bebek varken ikimizi sarmıştı. Eliyle yaşlarımı da sildi. Saçlarıma kondurduğu öpücük eksik olan huzurumu tamamlamıştı o an.
Sedef Hanıma bakınca ışıltılı gözlerle üçümüze bakıp gülümsüyordu. Ümit onu da diğer kolunun altına aldı, çenesini başıma yaslayıp yukarıya baktı iç çekerek "rahat uyu baba" dedi fısıltıyla, muhtemelen kimsenin duymadığını sanıyordu. Minnet dolu bir sesle. Içten içe teşekkür ediyordu belki de bana ya da annesine.
Alper haklıydı. Mutluluk bir seçimdi ve ben tercihimi yapmıştım.
♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İADE-İ İTİBAR
General FictionSaygın bir bakanın; hovarda ama kendi halinde yaşayan, kimsenin hayatında iz bırakmayan oğlu ve aniden onun hayatına giren bir genç! 'Fırat♡Ümit'