Keyifli okumalar ♡Gelen geçen insanları izlemeye başladım dershanenin önünde. Ümiti beklemek bile zevkli geliyordu artık. Günün sonu ona bağlanıyorsa ona giden her bir adımım mutlulukla atılıyordu.
Günün bu denli huzurlu geçmesini akşam üzeri Ümitle buluşmama bağlıyordum. Sabah koşu yaparken; insanlar neden uyandığını bile anlamlandıramazken ben yüzümde bir gülümseme ile sporumu yapıyordum. Çünkü akşam üzeri Ümitle buluşacaktım.
Normalde sırf iki ders diye çoğu zaman sitemlerimi yola dizip gittiğim okula, bugün keyifle gidip derse girmiştim dersten sonra ona koşacağım için.
Fuat son zamanlardaki halinden sıyrılmamış hala bıraktığım gibiydi. Durgun ve içe kapanık. Dersin ortasında durup durup bende özür dilemesi onda da bir şeylerin değiştiğini gösteriyordu. Bana yaşattığı şeyler için özür diliyordu.
Cevap verememiştim o an. Önemli değil demek gelmemişti içimden, önemliydi çünkü. Unuttum boşver diyememiştim, unutamıyordum çünkü, Fuat benim en yakın arkadaşımı elimden almıştı. Lise yıllarımı kabus gibi anmamın yegane sebebi olmuştu. Bu yüzden cevap vermemek çok daha iyi bir tepkiydi benim için. Yine de 'ne olursa olsun yanındayım' diyerek çıkmıştım sınıftan. Çünkü ben yalnızlığın ne demek olduğunu iyi bilirdim. Fuatın yalnız olmadığını bilmesini istemiştim.
Sevgilimin dersinin bitmesine çok vardı daha. Erkenden gelip onun olduğu binayı izlemek evde oturmaktan daha cazip geldiğinden erkenden tünemiştim buraya.
Vakit geldiğinde gençler birer ikişer dağılıyordu. Yine çok kalabalık değildi herkes birbirini tanıyor gibi samimiyetsiz de olsa ufak selâmlaşmalar küçük vedalasmalarla uzaklaşıyordu birbirinden.
Ümit hızlı adımlarla çıkıp direkt benim tarafa yöneldi. Bu kez yağmur yağmıyordu ama yine aceleci tavrı beni nedense geriyordu. Kapıyı açıp kendini yan tarafta bıraktı, elindeki notları önüne gelişi güzel bırakıp, diger elindeki ufak el valizini hemen arkaya atıverdi "Selam güzellik" deyip gülümsedi sıcacık ifadesiyle. Gözleri parlıyordu yine.
"Selam bebeğim. Neden koşturuyordun?" Arabayı çalıştırıp ona bakındım.
"Seni görünce ağır adımlar işkenceye dönüşüyor, napayım" deyip tatlı tatlı gülümsedi.
Yola çıkıp markete sürdüm, rutin günlük konuşmalarımızla. Onunla sıradan eylemler bile özel oluyordu. Onunlayken ben her adımımın, her nefes alışımın farkındalığıyla doluyordum. Ben Ümitle yıllar önce kaybettiğim günlük telâşları animımsıyordum, sıradan hayatın minik mutluluklarını yaşımın en kârlı kazancı sayıyordum.
Marketin önünde durunca o inip yavaş yavaş ilerledi. Bende pesinden gidip yetiştim. Market arabası alıp alışverişe başlayınca gördüğüm pastayla sıradan olan muhabbetimizi bölüp "benim haftaya doğum günüm" deyip şirince ona baktım. Elindeki arabayı ittirmeyi kesip duraksadı. Yutkunup "ne zaman tam gün?" Diye sordu.
"Haftaya perşembe"
"Hmm on gün sonra gün ışığım mı dünyaya geliyormuş "
Normalde aldığım iltifatlara alışkın olduğumdan utanmazdim, daha doğrusu hiç bir duygu hissetmezdim ama bunlar Ümitin dudaklarından dökülünce istemsizce utanıyordum. "toplu alandayız, bu kadar açık konuşma" diye fısıltıyla konuyu çevirdim kendimce.
Yüz ifadesi katılaştı aniden. Üzülmesini beklemiyordum ama şu an bariz şekilde yüzü düşmüştü. "Ümit, biri bizi duyar diye... evde istediğimiz gibi konuşuruz zaten hm?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İADE-İ İTİBAR
قصص عامةSaygın bir bakanın; hovarda ama kendi halinde yaşayan, kimsenin hayatında iz bırakmayan oğlu ve aniden onun hayatına giren bir genç! 'Fırat♡Ümit'