28

1.1K 89 60
                                    

Bölüm şarkısı: dedublüman- belki.

Keyifli okumalar ♡

Gözümü şiddetli baş ağrısıyla açtığımda bir süre algı problemi yaşamıştım. Odağımı kazanınca etrafa bakınıp oturmaya çalıştım. Aniden başıma giren keskin sancıyla tekrar uzandım olduğum yere. Kapı açılıp içeriye avukat girince önce uyandığımı fark etmemiş elindeki suyu yanıma bırakacakken açık gözlerimi görüp konuştu
"Iyi misiniz?" Dedi endişeyle.

Yapabildiğim kadar kafamı sallayıp cevapladım. Üzerimdeki yorgunluk tüm kelimelerimi tüketmişti. Elimi gözlerime atıp ovusturdum bir süre. Zihnime doluşanlar yüzünden tekrar gözlerim dolunca kolumla kapadım. Derin bir nefes aldım ağlamamak için.

"Fırat bey, hastaneye gidince babanıza açıklama yapmak zorunda kalırsınız diye burada dinlenmenizi uygun gördüm"

Kolumu çekip onunla göz teması kurdum. Bakışında hüzün vardı. Muhtemelen ne için kriz geçirdiğimi anlamıştı. Ama babam patronu olduğu için bir şey demeyecek hakkı savunmayacaktı elbette. "Burası neresi?" Diye sordum.

"Personel odası. Evime götürmeyi düşünsem de bundan hoşlanmazsınız diye.." deyip sustu. Samimiydi ama şu an herkese her şeye kırgındım.

"Iyi yaptın." Dedim sadece. Öğrendiklerime ne tepki vermem gerekiyordu bilmiyordum. Kapatılmış bir dosyanın haklı tarafını nasıl öğrenebilirdim bilmiyordum. Babam gücü eline alıp.. devamını düşünmekten korkuyordum. Ortada ölen bir can vardı. Haklıyı haksızı bilmiyordum ama hiç bir canlı ölmeyi hak etmezdi, etmemeliydi.

Ortada gençliğinin başında yaşamın güzelliklerine vurulması gereken bir çocuk olmalıydı, babasının intikamı için hayatını hiçe sayan biri değil. Ümit bunları hak etmemişti babası haklı ya da haksız fark etmeksizin.

Ben bunları hak etmemiştim, babam haklı ya da haksız fark etmeksizin.

"Bana bir otel ayarlar mısın? Kendi adına ayırt. Faturayı şahsına kessinler. Ben öderim sana" deyip savsak şekilde ayaklandım. Kısa bir onay cümlesinden sonra ne o konuşmuştu ne de ben.

Ayırttığı odaya geçip buz gibi suyla duş aldım önce. Düşüncelerimi toparlayamıyordum. Zihnimde dönenlere makul bir açıklama bulmadıkça nefesim daralıyor derin nefesler alıyordum yetecek sanarak. Yetmiyordu. Aklıma Ümit düştükçe nefessizliğime bir de kalp sancısı ekleniyordu.

Çıkıp üzerimi giyindim odanın derin sessizliğinde. Burun çekişlerimden başka hiç bir ses yoktu. Zaten hıncahınç doluyken dışarıdan gelebilecek herhangi bir gürültüye tahammülüm de yoktu. Yatağa oturdum sırtımı başlığa yaslayarak. Dizimi kendime çekip sarındım. Ne yapmam gerektiğini bulmaya çalışıyordum. Elim kolum zehir içindeydi ve ben yemek yemeye zorlanıyordum. Tüm ihtimalleri yok sayabilir miydim? Yoksayıp babama koşup sarılabilir miydim içimdeki şüpheleri silerek? Gülümserken aklıma Ümit düşer miydi? Mağazaların birinden örme kazak alırken gözlerim dolar mıydı. Ümitin bir yabancı olduğunu varsayıp yalanlarını yanına katıp kapı dışarı edebilir miydim ? Bilmiyordum.

Aslında.. biliyordum. Tüm soruların cevaplarını biliyordum. Kabul etmek istemesem de bir gerçek vardı. Gözümü kapatarak karanlığa gömerek örtemezdim bunları. Yıllar önce yapılan yanlışa çanak tutamazdım.

Kafamı dizime yaslayıp gözlerimi kapadım bir süre. Aklıma Ümit in cümleleri düşüyordu tek tek.
"Bazen.. yolumun çıkmazına vardığımı düşünüyorum aklıma sen geliyorsun, dediklerin geliyor. Bana yol gösteriyorsun farkında olmadan." Deyip buruk bir gülümseme belirdi yüzünde. "Bazen bitti diyorum. Buraya kadarmış diyorum. Sonra aklıma seninle kazanacaklarım geliyor daha bir hırslanıyorum" gözünü bir noktaya odaklamış sadece konuşuyordu. "Bana üç gün beş gün hesabı yapma. Elimi bırakma, her türlü şartın başım üstüne." Deyip bana baktı. "olur da bir gün uzaklaşmak istersen benden; bugünü hatırla olur mu? Çünkü ben bu günü bu dediklerini unutmayacağım"

İADE-İ İTİBARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin