27.Bölüm: "Seni Sevmeme İzin Ver"

163 19 16
                                    

Medya: Carla Morrison - Disfruto

27.Bölüm:
"Seni Sevmeme İzin Ver"








Seni sevmekten memnunum.
Seni kucaklamaktan hoşlanıyorum.
Ve seni yatırmaktan
Büyülü.
Seninle baş başa olmak.
Seni gülümsetmek.
Her şeyi veririm,
Hep bu kadar zarif
Ve burada olmak için.
Tüm bunların arasında
Seni sevmeme izin ver.
Kendini bana teslim et.
Seni yüzüstü bırakmayacağım. Seninle yaşlanmak istiyorum.

Seni öpmek istiyorum.
Seninle vakit geçirmek.
Sırlarını tutmak,
Her anınla ilgilenmek.
Sana sarılmak,
Seni beklemek, sana tapmak.
Sana sabır göstermek istiyorum.

...

Hoşlanıyorum, sana bakmaktan.
Her hareketin
Benim bir zaafım.
Sana değer vermek bir zevk
Seni hiç unutmamak
Zamanımı sana vermek
Seni yüzüstü bırakmayacağım. Seninle yaşlanmak istiyorum.

Seni öpmek istiyorum.
Seninle vakit geçirmek
Sırlarını tutmak.
Her anınla ilgilenmek.
Sana sarılmak,
Seni beklemek, sana tapmak.
Sana sabır göstermek istiyorum.

~

Arabada başbaşa oturuyorlardı. İkisi de çalan şarkının naifliğine kaptırmışlardı kendilerini. Arabanın camına vuran yağmur damlalarını seyrediyorlardı sessizce. Bir şey konuşmaya gerek yoktu birbirlerini anlamak için. Anın büyüsü ikisi için de eşsiz bir armağan gibiydi. Bozmaya korkuyorlardı bu mükemmelliği.

Bedeninin derinlerine inen hissi... Kalbinin ritmine karışan müziğin sesi...

Jungkook'un kalp atışları artmaya başladı. Biliyordu, hissedebiliyordu içindeki karşı konulamaz arzuyu. Yanındaki adamın varlığı ona huzur veriyordu. İliklerine kadar hissedebiliyordu, ona olan aşkını.

Hiç böyle güçlü bir duygu hissetmemişti şimdiye kadar. Onun yanında olduğu zaman sürekli gülümserken buluyordu kendini. Yanında olmadığı zaman kokusunu bile özlemesi bu yüzden miydi yani? Sürekli onu düşünüyordu. "Şimdi ne yapıyor acaba?" diye gün içerisinde devamlı olarak onun için endişe duyması normal değil miydi?

Taehyung'un geçmişini deli gibi merak ediyordu. Neden bu halde olduğunu, onu neyin bu hale getirdiğini. Gün içerisinde ne yaptığını, neleri sevdiğini, nelere gülümsediğini, neye sinirlendiğini, yürüdüğü her kaldırım taşını merak ediyordu. Bütün bunlar onun aşık olduğunu ispatlamaz mıydı aslında?

Ama yine de niye emin olamıyordu içindeki fırtınadan? Korkuyor muydu? Onu sevmekten mi yoksa onu inciteceğini düşünmekten mi ödü kopuyordu bu kadar?

Arabanın içini dolduran müzik sesi bittiğinde ikisi de bunun farkına varamamıştı bir süre. Sessizliği yırtan, yalnızca kalp atış sesleri vardı kulaklarını çınlatan. Hangisinin kalbi bu kadar çırpınıyordu delirircesine? Jungkook'unki mi yoksa Taehyung'unki mi?

Birbirlerine bakamıyorlardı. Biri dönüp konuşmaya kalksa rüya bitecek, ikisi de sonsuza kadar bu şekilde kalmak istedikleri bu tatlı uykudan uyanacaklar diye korkuyorlardı sanki.

Jungkook, yavaşça elini Taehyung'a doğru yaklaştırıp elinin üzerine koydu. Taehyung, korkmadı. Geri çekilmedi. Tiksinme duygusu uzun zaman önce gitmişti ondan. Şimdi bu sıcacık elin teması ona o kadar güzel bir his yaşatıyordu ki. Ağlamak istedi mutluluğuna. Onu hissetmek, onun dokunuşuna sahip olmak çok güzeldi. Sevdiğinin sıcaklığını hissetmek gerçekten güzel bir histi Taehyung için. Mutluluktan ölebilirmiş insan gerçekten de.

ObsessedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin