Medya: Can Ozan- Toprak Yağmura~
Bir kadın gelir değiştirir seni
Alıştığın o sert kararlı şeklini~
40.Bölüm:
"Ve Yağmur, Toprağa Aşık Olur""Öyle bir havada gel ki, vazgeçmek mümkün olmasın. Orhan Veli Kanık."
Ezberlenen dualar gibi diline dolanan aşk sözcükleri, anlamsız birer satır arasından başka bir şeye dönüşemiyordu artık. Bilindik, eskimeye yüz tutmuş şiirler gibi havada asılı kalıyordu edilen tüm yeminler.
Aşk, yenilmeye mahkûmdu.
Buraya gelmeden önce duyduğu endişe yerini kat be kat eklenerek çoğaltmıştı. Onu bu kadar hasta görmek, içini sızlatmış, perişan halini görmek onun için atan kalbine ağır bir pişmanlık vermişti.
Kendisi hiç ilgi görmemişti hayatı boyunca. Hiç şımartılmamış, kimseye nazı geçmemişti. Kendini bildi bileli hastalığıyla boğuşurken bile kimsesi olmamıştı Taehyung'un. "Acı çekmemiş bir ruh mutluluktan ne anlar." sözünü ilk duyduğunda hayatı boyunca yaşadıklarını düşünmüştü o zamanlar. Aklında hiç güzel bir anısı canlanmamıştı. Hep acı vardı hayatında, o yüzden de mutluluğun ne demek olduğunu asla anlayamamıştı.
Ta ki Jungkook'a kadar...
Gece gözlü adam, Taehyung'a asla hayal edemeyeceği bir mutluluk yaşatmıştı o kısacık zamanda. Kimse onu şımartmazken, o hep sürprizler yapmış, onu özel hissettirmişti. Herkes hastalığından dolayı Taehyung'tan kaçarken, bir tek o yanında kalıp ona normal biriymiş gibi hissettirmişti. Sırf bu minnet duygusuyla bile bir ömür boyu bu adamın kölesi olabilirdi Taehyung. Şimdi Jungkook hastayken, Taehyung arkasını dönüp gidemezdi.
"Jungkook." diye seslendi hasta yatağında boylu boyunca uzanmış adama. Elindeki çorba kasesini sehpanın üzerine koyarak, yere çökerek gözleri kapalı adamın yanına daha da sokuldu. Bu kadar çabuk uykuya dalmasına hayret etti. Daha yanından ayrılalı yarım saat bile olmamıştı.
Tekrar seslendi. Gözlerinin kıpırdanışından ne kadar yorgun uyuduğunu anlayabiliyordu. Burnu tıkalı olduğu için, ağzından alıp verdiği kesik nefesini dinledi. Yüreğinde yoğunlaşan hisler, tüm bedenini ele geçirirken, biraz daha sokuldu adamın üstüne doğru. Alnına düşen saç telleri terden dolayı yapışmıştı. Vücudundan yayılan ateşin ısısı Taehyung'un tenini yakıyordu.
"Jungkook..." Bir kere daha seslendi güçsüz bir sesle. Onu hem uyandırmak istiyordu hem de sonsuza kadar bu şekilde oturup izlemek...
Uyurken melek gibi görünüyordu. Dünyadaki en masum varlık gibiydi... Korunup, saklanması, üzerine titrenmesi gereken bir şeydi Jungkook bu haliyle.
Beraber uyandığı sabahlarda onu uyandırmadan dakikalarca seyrettiği anlar geldi aklına.
Jungkook'un üzerine biraz daha eğildi. Dudaklarından tanıdığı o hafif kokunun, o nemli, hafif menekşe kokusunun, ilk günden beri başını döndüren o tanıdık etkisine kapıldı yeniden. Buna karşı koyacak gücü kendinde bulamıyordu Taehyung. Ona dokunmak için yanıp tutuşuyordu. Elini uzatıp, örtünün üstünden kolunu okşadı. Kanı oradan ateşlenerek bir dev dalgası gibi tüm bedenine yayılırken, Jungkook'un teni bir mıknatıs gibi onu çekimine alıyordu. Delirmeye yüz tutmuş kanı, tüm vücudunu ele geçiriyordu.
Ter içinde kalmış, narin ve beyaz eli kavrayıp dudaklarına götürmek, öpmek için yanıp tutuşuyordu. Bir kere sarılsa, tüm yaraları iyileşecekmiş gibi hissediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obsessed
FanfictionSen bilmiyorsun ama biz her gece seviştik Jungkook... (OKB) Bu hikayenin yazarı 'winoyizm' olup, hikaye ile ilgili tüm haklar kendisine aittir.