Medya: Perdenin Ardındakiler- DerdimeSeni özlemiştim
Eline dememişti elim
Yüzünü görmemiştim
Ağzını öpmemiştim henüz..*
Bir yol bulsam kendime
Kaçsam geçmişimden yine
Bu dünyadan uzaklaşsam
Bir çare olsan derdime....~
"Uzak ve imkansız gözüken bir şey, bir anda yakın ve mümkün olabilir." -Tolstoy
10.Bölüm:
"Değişim Rüzgarları"[Ben her şeyi hazırladım. Bunu yapmak istediğine gerçekten hazırsan, iş çıkışı seni bekliyor olacağım klinikte.]
Saatlerdir aynı mesajı tekrar tekrar okuyup duruyordu. Kediyi sahiplenmek istediğini söylediği akşam, Jungkook kapısını çalmış, ciddi olup olmadığını sormuştu ona. Taehyung ise ne kadar tereddüt etse de geri adım atmamıştı kararından. O gün numaralarını alıp, haberleşeceklerine dair anlaşmışlardı. Jungkook, bir kedinin bakımı için gerekli her şeyi temin edeceğine dair bir şeyler söylemiş, iyileşir iyileşmez de kendisine haber vereceğini söylemişti. Demek o gün, bu gündü.
O gün, klinikten çıkıp gittiğinden beridir gözüne uyku girmiyordu. Acaba doğru bir karar mı vermişti? Daha kendine bile bakmaktan aciz bir insanken, başka bir canlının mesuliyetini üzerine alabilecek miydi?
Yoongi de boş durmuyor, o günden beri sürekli olarak başının etini yiyordu bıkmadan usanmadan, bu işten vazgeçmesi için. Ne kadar korksa da verdiği karardan vazgeçmek Taehyung'a göre değildi. O kediyi orada tek başına bırakmaya gönlü razı gelmezdi. Üstelik Jungkook'a da söz vermişti.
Alıştığı yalnızlığına bugün bir yabancı dahil olacaktı. Evine bir misafir gelip yerleşecek, tüm düzenini alt üst edecekti. Ödü kopuyordu, tüm bunları düşündükçe.
Jungkook'un attığı mesajı son bir kere daha okuyarak, derin bir nefes aldı sakinleşip, cesaretlenebilmek adına. Kapatıp, cebine atmadan önce Yoongi'ye mesaj yazıp attı. Jungkook'un yanına gideceğini, onu orada bekleyeceğini bildirdi. Bugün tüm kurallarını yıkarak işten biraz erken çıkmaya karar verdi. Her gün yaptığı gibi kimseyle konuşmamaya, göz göze gelmemeye çalışarak binayı terk etti.
Hem işyerinde hem de evde Jungkook'a bu kadar yakın olmak çok büyük bir şanstı Taehyung için. Onun yanına giderken her adımda biraz daha da heyecanlanıyor, bir an önce onu görmek için sabırsızlanıyordu. Daha bu sabah evden çıkarken görmüş olmasına rağmen, onu şimdiden çok özlemişti. Gülümsemesini, kokusunu, sesini her şeyini özlemişti. Her geçen gün ona daha da bağlanıyordu.
Kapısının önüne geldiğinde nefes nefese kalmıştı koşmaktan dolayı. Bir süre soluklanmak adına kendine zaman tanıdı. Kalbi çok hızlı atıyordu. Ona bu kadar hızlı geldiği için mi, yoksa sadece ona gelmesi bile yeterli olduğu için mi bu kadar hızlı atıyordu kalbi?
Saatine baktı telaşla, kaç olduğunu öğrenmeliydi bir an önce. 17.00 olmasına daha 3 dakika olduğunu görünce sıkıntıyla ofladı. Jungkook'u görebilmesi için 3 dakika daha beklemek zorunda mıydı yani şimdi? İçinden kendi lanetine küfürler etti. Kendini ne kadar zorlarsa zorlasın, o kapıdan asla vaktinden önce giremeyeceğini bildiği için beklemeye başladı o da mecburen.
Sürekli saatine bakıyor, sabırsızca, her geçen saniyeyi sayarken bir yandan da ayağıyla ritim tutuyordu yere vurarak. Güneşi, bu kapının ardındaydı ve onu göremiyordu. Onu görmesine engel olan bir çok şey vardı. Neden bu kadar çok zor olmak zorundaydı ki? Çok anlamsızca. Sadece kapıyı iterek açacak ve güneşine kavuşacaktı oysa ki. Neden kapının önünde durup saniyeleri saymak zorunda kalıyordu ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obsessed
FanfictionSen bilmiyorsun ama biz her gece seviştik Jungkook... (OKB) Bu hikayenin yazarı 'winoyizm' olup, hikaye ile ilgili tüm haklar kendisine aittir.