39.Bölüm: "Seni Çok Özledim, Gece Gözlüm Benim"

103 15 13
                                    


"Al ekmeği benden istersen havayı da; Ama gülüşünden mahrum etme beni.
Pablo Neruda"

~

39.Bölüm:
"Seni Çok Özledim, Gece Gözlüm Benim"







Yeni bir gün, yine aynı sabah... Değişen tek şey takvimdeki günün değişmesiydi. Ha Salı, ha Çarşamba olmuş olması Taehyung için çok da bir şey ifade etmiyordu artık. Her gün aynıydı onun için. Yan dairedeki adama duyduğu özlemi bastırarak, kimsesiz yatağından çıktı sessizce. İçindeki burukluğu görmezden gelerek koşullu bir şekilde hareket ederek, kıyafetlerini giyinmeye, saçını düzeltmeye başladı aynanın karşısında. Kahverengi gözlerinin altındaki morlaşmaya başlayan çukurları es geçerek, banyodan çıktı. Eskisi gibi görünüşüne önem vermiyordu artık. Kim için güzel görünmeye çalışacaktı ki zaten?

Ame'nin tatlı mırıltılarına kayıtsız kalamıyordu bir tek. Ayaklarına dolanıp, kendisine sevgisini gösteren kediyi kucağına alarak "Günaydın kızım." diye öptü yumuşak tüylerini. Kabına mama ve su doldurduktan sonra, son bir kere daha öptü hayatının prensesini.

"Ben gelene kadar uslu bir kız ol tamam mı? Baban seni çok özleyecek tüm gün."

Geri geri giden ayakları dışarıdaki karmaşık dünyaya çıkmak istemiyordu. Kendini eskisi kadar güçsüz hissetmese de hala çekinceleri vardı Taehyung'un. Ne kadar inkâr etse de her anında yanında birinin desteğini istiyordu hep, özellikle de gece gözlüsünün ona verdiği cesaretin inanılmaz rahatlığına ihtiyaç duyuyordu her seferinde. Bir şey yapacak olduğunda hep aklına onun gece karası inci gözlerini getiriyor, kalbine dolan huzurla birlikte atıyordu her adımını. Bunu asla inkâr edemezdi Taehyung. Jungkook, ona çok iyi gelmişti iyileşmesi konusunda.

"Biraz yorgunum... Biraz kırgın... Biraz da kirletti sensizlik beni... Özdemir Asaf."

Taehyung, sıkıntıyla kapıya baktı. Derin bir nefes alarak, kapının kulpunu çevirdi. Dışarı çıktığında istemsizce yan dairenin olduğu tarafa baktı. Dün olduğu gibi, bugün de kapı duvardı. Onu görmemeye alıştırmalıydı kendini, onsuz yaşamaya... Aslında tam alışmaya başladığını düşündüğü anda tekrar çıkıp gelmesi tüm dengelerini alt üst etse de kendini koyuvermemek konusunda daima uyarıyordu kendini Taehyung, bir daha aynı hataya düşmemek için.

O geceki konuşmalarından sonra bir daha konuşmamışlardı. Dün hiç görmemişti onu. Onu tamamen hayatından çıkarmaya niyeti olsa da, arada sırada onu etrafında görmenin verdiği huzuru hissediyordu Taehyung. Çünkü içten içe onun hiç gitmemiş gibi, hâlâ yanında olduğunu hissetmeye ihtiyacı olduğunu da biliyordu aynı zamanda. Kafa karışıklığı, duygularının yoğunluğu benliğini kaosa sürüklüyor, onu deli ediyordu. Sağlıklı düşünemiyordu artık. Uyku uyuyamıyor, yemek yiyecek hali kendinde bulamıyordu.

Ona karşı gardını indirip, bu savaşı kaybetmek istemiyordu. Ama içten içe de ona yenilmek için can atıyordu aynı zamanda. Yanında olduğu anlarda o çok özlediği menekşe kokusu burnunun direğini sızlattığında, her an onun kollarına atılıp, dudaklarına yapışacağından korkuyordu. Güçsüz olmaktan ödü kopuyordu deli gibi.

Onun için çıldırıyordu hâlâ... Her gece kendisini ziyaret eden rüyaları bırakmamıştı yakasını. Gündüzleri ona düşman kesilse de geceleri onunla sevişiyordu hala.

Gözlerini, açılmayan yan dairedeki kapıdan çekip, gitmesi gereken yöne doğru çevirdi. Kapısını kapatıp, koridorun sonundaki merdivenlere doğru yöneldi. Olduğu katta duran asansörün sesi yüzünden bir anlığına dikkatini o yöne verince, içinden çıkan ufak tefek kadını görmesiyle ayakları olduğu yere sabitlendi. Bir asır geçmiş gibi hissetti bu yüzü görmeyeli.

ObsessedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin