24.Bölüm: "Touch Me"

176 20 9
                                    

Bilgilendirme

Dokunulmaktan korkma fobisi, Haphephobia, az görünen ve bu fobiye sahip insanlara çok ağır ve yıkıcı duygular yaşatan bir fobi. Haphephobia'sı olan insanlar çevresindekilerin onlara dokunmasından korkuyor. Fakat, bazı insanlar da sadece karşı cinsle fiziksel temasa geçmekten korkuyor.

Haphephobia'yı geçmişte yaşanan bir travma veya cinsel taciz tetikleyebiliyor.

Bu fobiye sahip insanlar, çevrelerindeki insanlarla yakın bağlar kuruyor ama bir noktadan sonra fiziksel etkileşime geçemedikleri için bu durumun ilişkilerini etkileyeceklerini düşünüp, korkuyorlar.

Haphephobia'nın semptomlarının ağırlığı korkunun şiddetine göre değişiyor. Bazı insanlar, fiziksel teması kendileri başlatırsa dokunulmaya dayanabiliyorlar. Bazıları ise, bir ya da iki insanla uzun bir süre görüşüp, yeterince güvenirlerse fobilerini onlara karşı yenebiliyorlar.

*

Medya: Kaan Boşnak - Bırakma Kendini

Bilmem kime gücendin
hadi gel anlat bana
Değişmem gülüşünü
tüm dünya benim olsa da
Her kimse seni üzüp
üstüne ağlatırsa
Bir damla su vermem
çöllerde kavrulsa da

~

24.Bölüm:
"Touch Me"






Durgun denizin usulca kıyıya vururken çıkardığı sesi dinliyordu içinde yeşeren huzurla birlikte. Dakikalar önceki üzüntüsü gitmiş, yerine çok başka bir duygu gelip yerleşmişti. Bunun en büyük sebebi de, yanında oturan adamın varlığıydı.

Gözleri denizin üstüne düşen ay ışığına odaklıyken, yanındaki adama dönüp bakmasına gerek duymadan, burnuna dolan menekşe kokusuyla beraber, yaşadığı anı özümsüyordu doya doya.

"Je Na adına özür dilerim." dedi yanındaki adam bir suçlu edasıyla. "Onları söylememeliydi. Çok utanıyorum. Senin kırılmanı asla istemezdim, özellikle de benden yana bir durum yüzünden."

"Senin bir suçun yok Jungkook." gözlerini yakamozdan çekip, güneşine çevirdi. "O beni kırabilecek kadar önem verdiğim biri değil." dedi siyah incilerin derinliklerine bakarken.

"Aslında yalan da değil söyledikleri. Sevdiğim adama verebileceğim hiçbir şeyim yok." hayıflanır gibi hafif bir tebessümle, nefesini dışarı saldı sıkıntıyla.

"Sen bundan daha fazlasının Taehyung. İnsanlar sevgisini sadece dokunmayla göstermez ki. Bazen bir bakış, bir söz, bir hareket bile yeter aşkı anlatmak için."

Anlatırken bir hüzün çöküyordu sanki Jungkook'un üzerine. Taehyung bunu fark ettiğinde içine daha da korku düştü. Bu yüzden mi ondan uzaklaşmıştı yani Jungkook da. Kendi aşkını gördüğü için mi ondan uzak duruyordu?

Siyah saçlı oğlan aynı heyecanla devam etti konuşmasına. "Ben mesela aşk romanlarını okuyamam. Uzun gelir, sıkılırım. Ama şiirler öyle değil. Bir kelime binlerce anlama gelir bazen. Şiirleri daha çok sevmemin nedeni de budur."

Derin bir sessizlik oldu Jungkook'un söylediklerinin üzerine. İki adam yan yana oturdukları sırada Jungkook, inci gözlerini denize döndürüp, az önce Taehyung'un huzur bulduğu manzaraya bakmaya başladı. Ama Taehyung en sevdiği manzaradan gözlerini çekemiyordu bir türlü. Onun muhtaşem güzelliğine bakarken içinde dolup taşmaya yüz tutmuş duyguları dökülüverdi sözcüklere.

"Gözlerin sevgilim!
Benim tek tesellim...
Bir çift siyah inci tanesine feda ettim ömrümü.
Bana bakınca duruveriyor tüm hayat.
Susuveriyor bütün cümlelerim.
Bir tek sana böyleyim ben...
Hem sana muhtaç,
Hem aşkına korkak."

ObsessedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin