Medya: Sezen Aksu- Unuttun BeniTolstoy der ki: "Sevgiyi gerçek kılan şey mücadeledir. Sevdiklerini kadere bırakamazsın."
~
37.Bölüm:
"Sildin Mi Bütün İzlerimi?"
Birine kendinizi aşık etmek kolaydır. Peki ya tekrar aşık etmek? O insanın size tekrar güvenmesini sağlamak ne kadar sürer? Sizin için hayati önem taşıyan bir insanın geri dönmesini nasıl sağlarsınız?
Jungkook, bu soruların cevabını bir türlü bulamıyordu. Tek yapabileceği her şeyi zamana bırakıp, sabırla Taehyung'un sevgisinden önce tekrar güvenini kazanmak olduğunu biliyordu.
Ne zaman pes edecek gibi olsa onu ayağa kaldıran Taehyung'un gözlerine baktığı zaman tekrar o gözlerde eskiyi görmek istemesinin verdiği inanılmaz istek oluyordu. Bu yıldız parlaklığındaki gözlerde tekrar aşkı göreceği günün umuduyla çıkıyordu soğuk, yalnız yatağından.
7'de kapı önünde olmuştu. Jungkook için çok erken bir saat olsa da gidecekleri yerin uzaklığı hesaba katılınca, Taehyung'un tam zamanında iş yerinde olması için bu saatte çıkmaları gerekiyordu evden.
Bir kaç gündür sabah ve akşam beraber gidip geliyorlardı nihayet. Ama eski sohbetleri gitmiş, yerine iki yabancı gelmiş gibi sessizce yol alıyorlardı her seferinde. Jungkook'a
yetmiyordu bu. Hele de eski zamanlara kıyasla bakınca şimdi elinde neredeyse hiçbir şey yoktu.Bu sabah da çok farklı değildi. Taehyung, yine yanında sessizce oturmuş tek kelime etmiyordu. Onun, bu uzak duruşu Jungkook'u öldürüyordu.
Kırmızı ışıklarda durdurdu arabayı, yanıbaşındaki adamı seyredaldı uzun uzun. Yarayla dolu kusursuz yüzüne, aslında o kadar da uzak olmayan ama bir ömürmüş gibi uzun zamandır öpmeye hasret kaldığı dudaklarına, ince uzun kirpiklerinin her açılıp kapandığında esen rüzgarına... Uzun uzun baktı canı acırken. Ona bu kadar yakınken, ona dokunamamak Jungkook için işkencelerin en dayanılmazıydı.
"Yeşil yandı Jungkook. Hadisene." diye uyardı onu uzun uzun süzdüğü adam. Kapılıp gittiği rüyasından arkalarında küfür misali bağıran korna sesleri yüzünden koptu. Arabayı tereddütle tekrar yola sürdü.
"Aklın nerede senin?" diye soran adama "Sende tabi ki de. Aklımın ve kalbimin başka yerde olma ihtimali var mı?" dedi.
"Jungkook, bunları konuşmuştuk. Bu arabada olmamın tek bir koşulu vardı unuttun mu?" dedi kumral adam gözlerini kısarak.
"Konu sen olunca ben her şeyi unutuyorum. Senin yanındayken adımı, geçmişimi, kim olduğumu unutuyorum. Lütfen bana kızıp da arabadan inme. Seni izlemek için bahanem olsun istiyorum en azından." Kumral adam bir şey demeden gözlerini kaçırdı. Camdan dışarıya bakarken aklından neler geçirdiğini merak etti Jungkook içten içe.
Yolu uzatmak isterdi, onunla daha fazla başbaşa kalabilmek için. Ama Taehyung'un doğuştan gelen kuralları bunu yapmasına engel oluyordu. Tam 8'de iş yerinin önüne bırakmak zorunda kaldı onu. Şehrin dışında yaşamalarının tek faydası beraber oldukları süreyi olabildiğince uzun tutmasıydı.
Şimdilik veda etmek zorundaydı kumral adama. Akşam çıkışta nasıl olsa tekrar görebilecekti. Şimdilik elindekilerle yetinmeyi öğrenmeliydi Jungkook. Onun varlığının etrafında olması bile lütuftu.
"Akşam beni almana gerek yok." dedi adam arabadan inmeye hazırlandığı sırada. Başından aşağı kaynar sular dökülmüşçesine afallayan Jungkook, "Neden? Ne oldu ki? Demin söylediklerim yüzünden mi yoksa?" diye paniğe kapılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obsessed
FanfictionSen bilmiyorsun ama biz her gece seviştik Jungkook... (OKB) Bu hikayenin yazarı 'winoyizm' olup, hikaye ile ilgili tüm haklar kendisine aittir.