Dikkat: Bu bölüm Smut sahne içerir ama düşündüğünüz gibi TaeKook değil.
~Medya: Spice Girls- Viva Forever
Önceden nasıl olduğumuzu hala hatırlıyor musun?
Duygularımız birdi, aşkımın söylediği her şeye inanırdım. İkimiz de hayalperesttik, güneşin genç aşıklarıydık.~
Ve şunu anladım ki ben, bunca zamandır seni beklemişim...
35.Bölüm:
"Hasta Mañana (Görüşmek Üzere)"🔞18 Gün Önce
Yalnızlığın dibine vurduğunda anlıyordu insan ne kadar zavallı bir yaratık olduğunu. Yanında destek alabileceğin biri olmadan kanadı kırık kuş misali uçamıyordun. Daha dün koşarken bugün düştüğünde onu ayağa kaldıracak kimsesi olmadığında anlamıştı bunu Jungkook.
Havada asılı kalan güneşin bile fayda etmediği bir üşümeye kapılıp gitmişti bedeni. Yokluktan üşüyordu. Ruhuna nefes olan adamın varlığı yanında yokken dipsiz kuyularda can çekişiyordu. Denizin kokusu, huzur vermesi gereken mavi dalgalar bile içindeki huzursuzluğu silip atmaya yetmiyordu. Denize bakarken kaşları çatıldı. Elinden alınan mutluluğunun yasını tutuyordu. Ölüm fermanına vurulmuş bir mühürden farksızdı bu şehrin her bir sokağı. Onunla aynı havayı bile solumasına bile izin vermemişlerdi.
"Bilinmedik bir hüzün var içimde, bir gariplik... Anladım ki ya ben fazlayım bu şehirde ya da biri eksik... Can YÜCEL."
Uğradığı haksız yargıya boyun eğmiş, sevdiği adamı, arkadaşlarını, işini terk edip gelmişti bu şehre... Ondan kilometrelerce uzaktaydı. Ne yapıyordu acaba şu an? O da kafasını kaldırıp aynı gökyüzüne bakıyor muydu? Kendi içini ısıtmayan güneş Taehyung'a merhem oluyor muydu? Ailesinin yanına dönünce belki her şeyi düzeltebileceğini düşünmüştü. Onlarla konuşursa oğullarının ne kadar mutsuz olduğunu görüp insafa gelirdi ailesi. Ama olmamıştı. Ağzını her açtığında kelimeleri tıkamışlardı boğazına. Onun kendisini açıklamasına bile müsaade etmeyecek kadar gaddarlardı.
Günler sonra tüm ümidi tükenen Jungkook, kaderine razı gelip susmayı, acısını içinde yaşamayı tercih etmişti. Ölmeden kendini öldürmüştü. "Neden burada tek başına oturuyorsun?"
Kendisine yaklaşan adım seslerine aldırış etmeden önündeki sonsuz maviliğe bakmaya devam etti. Kendisinden yaşça büyük, kır saçlı adam teklif beklemeden yanına oturdu. Jungkook, onu görmezden gelmeye devam ediyordu, şu an onunla konuşmak için hiç iyi bir zaman değildi. Yalnız kalmasını isterlerken bile onu yalnız bırakmıyordu insanlar.
"Benimle konuşmamaya devam mı edeceksin böyle Jungkook? Ben sadece senin iyiliğini istedim oğlum."
Sustu Jungkook. Anlatacak kelimeleri tükenince susmayı tercih ediyordu insanlar. Nasıl olsa ne anlatırsam anlatayım asla anlamayacaklar diye düşündü.
"Ben seni affettim Jungkook. Sen de artık bu inadını bırak. Tekrar eskiye dönelim oğlum."
"Ben yanlış bir şey yapmamıştım ki beni affedesin baba." dedi adamın yüzüne karşı. Kendini suçlu hissettirmelerine rağmen o haklı olduğunu biliyordu. Adamın suskunluğunu fırsat bilerek döktü cümlelerini dudaklarından bir bir.
"Ben sadece sevdim baba. Çok sevdim. Ama sizin gözünüzde bu çok yanlışmış gibi beni cezalandırdınız." Boğazına takılan sadece kelimelerin ağırlığı değil, yaşadığı haksızlığın verdiği yüktü de. Konuşmaya çalıştıkça, ağrıyan kalbinin üzerine daha da çöküyordu tüm acılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obsessed
أدب الهواةSen bilmiyorsun ama biz her gece seviştik Jungkook... (OKB) Bu hikayenin yazarı 'winoyizm' olup, hikaye ile ilgili tüm haklar kendisine aittir.