_____iki hafta sonra_____
Parmaklarımın arasındaki ipi çekip kucağımdaki yastıkta bir delik daha açtım.İsaac hastaneden çıkalı iki hafta olmuş, bunşki haftada da başımıza gelmeyen kalmamıştı ki tek iyi haber de Stiles'ın artık Nogitsune olmaması. Lydia'nın Aiden adındaki sevgilisi ve Allison öldü. Evet ben de bazen kabullenemiyorum ama gerçekten gitti, hem de Scott'un kolları arasında. O ayrı yıkılmış, İsaac ise ayrı yıkılmıştı.
Chris, onun kızı ölmüştü hiç kimse onun kadar üzülemezdi de. Alışkınım deyip duruyordu ama biliyorduk ki o karısınu kaybettikten sonra bir de kızını kaybedince iyice yıkılmıştı. Ve Fransa'ya gitmeyi planlıyordu.
Ben... Ben de fazlasıyla etkilenmiştim çünkü o ölmeden önceki hafta en çok anlaştığım kişi Allison'du. O da bana alışmıştı biliyorum. Yani bir Lydia kadar olmasa da benimle de iyi anlaşıyordu. Ama benim acım onların ki kadar büyük olamazdı tabi ki.
Şu an benim evimde tam takım toplanmış oturuyorduk sanki hiçbir şey olmamış gibi.
"Chris Fransa'ya gidiyor ve Ben de onunla gideceğim" İsaac'in aniden söylediği şeyle donuk bakışlarımı ona döndürdüğümde bütün gözler bana dönmüş, benim ne tepki vereceğimi tahmin etmeye çalışıyorlardı. Büyük ihtimalle hepsi biliyordu ama bana yeni söylüyorlardı. İsaac aceleyle gelip bana sarıldığında karşılık vermek için kollarımı kaldırmadım bile. İsaac benden ayrıldı.
"Üzgünüm ama gitmek zorundayım" donuk bakışlarımı gözlerine çevirdim
"Hayır değilsin, sen şu anda beni terk etmeyi seçiyorsun. Gitme"
"Gideceğim" kafasını iki yana sallayıp hafifçe gülümsedi ama ben gülümseyerek bir yer görmüyorum bile.
"Neden? zorunda değilsin"
"Zorundayım onu yalnız bırakamam"
"Ama Beni Yalnız bırakabilirsin Değil mi? Ben senin için tüm hayatımı değiştirdim, en son 14 yıl önce gördüğüm biri için okulumu, evimi dahası ailemi bıraktım ama sen? Tanrım, sen ne yapıyorsun şimdi? Gidiyor musun? Ne var biliyor musun? Siktir git!'"
"Ange-" söze başlamasına bile izin vermeden ayağa kalktım.
"Ne dersem diyeyim gideceksin biliyorum ama unutma ki eğer beni terk edip bir daha geri dönsen dahi senden nefret eder ve seni abim olarak kabul etmem. Şimdi gidebilirsin" herkes söylediğim şeylerin şokuyla bana bakarken onları umursamadan merdivenlere doğru yol aldım ki ben odama girdikten birkaç dakika sonra da kapı sesi gelmişti zaten. Evin içinde başka kalp atışı duyulmadığından da evde tek kaldığımı anladım.
Dolabımdan eşyalarımı çıkarıp odamdaki banyoya girdiğimde aynı anda derin bir nefes de almıştım. Şimdi sakin gibi görünsemde sinirim birazfan beynime vuracağımı çok iyi biliyorum. Küveti doldurduğumda hızlıca sıcak suyun içine girip biraz yumuşamayı bekledim ki bir saattimi harcadıktan sonra da odama geri girmiştim.
Gözlerim yavaşça dolmaya başlarken bir kez daha terk edilmiş olmanın verdiği his içime içime dolmuştu. Hızlıca giyindim çğnkü ağlamaya başlar çıplak kalırım.
14 sene! Koskoca 14 sene sonra geldim ben onu bulmaya ama o 5 hafta bile dayanamadı siktir olup gidiyor şimdi. Doğru ya! Neden beni seçsin ki? Ben onun kardeşi olmama rağmen 14 senedir yokum değil mi? Doğru
Allison için değil, sevgilisi için değil sevgilisinin babası için terk ediyor beni! Hah. Beni nasıl bırakabilir? Ben onun kız kardeşiyim, yıllar sonra bulduğu kız kardeşi. Ben onu bırakamıyorken, aramız bu kadar iyiyken o beni nasıl bırakabilir? Tanrım nasıl yapabilir bunu?!
Aynanın karşısına geçip gözlerimi gezdirdim kendi üzerimde, gözlerime çıkardım gözlerimi. Kırmızılaşmış daha doğrusu damarları çıkmış gözlerime. Hızlıca yumruk yaptığım elimi aynaya geçirdiğimde içeride büyük bir gürültü kopmuş her yere parçalar yayılmıştı yüzüme de isabet ettiğini hissedebiliyorum.
Kırılan parçalardan birini aldım ve avucumda sıkmaya başladım ama elim hemen iyileştiği için çok bir acı hissedemiyordum bile. Acı çekmeyi bile beceremiyorum. Hani Aile her şeydi? bana böyle öğrettiler. Hani aileden daha önemli hiçbir şey yoktu?
Aşağıdan gelen kapı sesini duydum, acaba kim geldi? Daha da önemlisi kapıyı nasıl açtı? Elimde olan ayna parçasını derime biraz daha bastırdım düşüncelerimin durması adına ama olmuyor sadece yere kanım akıyordu ama canım acımıyordu bile. Ve buna da biraz daha sinirlenerek elimdeki ayna parçasını kapıya doğru fırlattım ve bu arada da bağırıyordum tam kapıya çarpıp biraz daha kırıldığı anda Kapı açıldı ve içeri Derek girdi. Beni yatağıma sürükledi ve oturduk. Kısık ama bağıran bir sesle -ki bunu nasıl yapıyor bilmiyor bile- konuştu
''Ne yapıyorsun sen?''
''Canımı acıtmaya çalışıyorum ama hiçbir işe yaramıyor. Onu bile beceremiyorum'' kanlı elimi yüzüme çıkardığında gözümdeki yaşları da hissediyorum.
''Neden böyle bir şey yapıyorsun peki?''
''Bir şeyler hissetmek istiyorum, gerçek bir şeyler. Belli ki hissettiğim sevgi gerçek değil''
''O da ne demek?'' demin ki sesinin aksine bu sefer anlayışla sormuştu
''Herkes beni teker teker bırakıyor İsaac'e bak, Allison'ın babasıyla gitmek için bıraktı beni. Gerçekten sevseydi beni, bırakmazdı kız kardeşiyim ben onun. Geri dönmek istiyorum, aileme dönmek istiyorum, sevdiğim sevildiğim yere dönmek istiyorum. Onları özledim."
''Ben seni bırakmayacağım" kaşlarımı kaldırarak ona baktım.
"Ben seni bırakmayacağım, gitme"
''Söz verirsen senin için kalabilirim"
''Söz veriyorum" kollarımı yavaş hareketlerle ona sardığımda beni kendine çekti, onun için kalacak ve mutlu olmaya çalışacağım.
----------
BİR HAFTA SONRA
Derek ile son konuşmamın ardından bir daha ne sesini duymuş, ne de kendisini görmüştüm ki hiç kimse görmemişti zaten ama şimdi bir ip ucumuz var, bunu takip edeceğiz.
Bu arad Malia aramıza katıldığından beri aramızda güzel bir bağ oluşmuştu ama Lydia ile olan başım bambaşka tabii.
"Haydi Angela" Stiles'ın sesiyle ona dönüp hızlıca Jeep e bindim.
-------