Sabah uyandığımda aklıma direkt olarak yaşadığım şeyler dolarken hafifçe gülümsesem de çok fazla sürmesine izin vermedim kendi kendime çünkü ne kadar ondan hoşlansam da ondan emin değilim, belki de beni öylesine öptü. Ne kadar ondan etkileniyor ya da hoşlanıyor olsam da onu tam anlamıyla tanıyor sayılmam açıkçası.
Bugün cumartesi yani tatil o yüzden bugün spor yapacağım. Yataktan gerinerek kalktım, hemen banyoya gidip günlük islerimi hallettim ve banyodan çıkıp dolabımın önüne geldim. Kahvvaltı bile yapmadan spor yapmak istediğim için kıyafetlerimi giyip /multimedya/ elime telefonumu ve kulaklığımı alıp odamdaki pencereden aşağıya atladım.
Ve son hız ormana doğru koşmaya başladım
Ormana geldiğimde ise biraz durup kulaklıklarımı taktım. Ve Rihanna-Diamonds açıp tekrar koşmaya başladım. Koştukça Dereğe daha çok kızıyordum. O kim ki beni öpebiliyor? O hiç kimse. Benim hiçbir şeyim. Daha çok ve daha çok kızmaya başlamıştım. Birden durdum ve yanımda ki ağacı yumruklamaya başladım çünkü bu öpüşme olayının da bir süresi olmalı, değil mi? yani ilk önce sevgili olmalıyız. En sonunda ağaç dayanamadı ve yere düştü sonra bir ağaç daha ve bir tane daha.
Aniden sakinlediğimde etrafıma bakıp pişmanlık içinde yere çöktüm. Ağacın suçu neydi ki şimdi? Ne zaman öfkelensem böyle oluyorum işte. İçimdeki öfke Derek'e karşı değil asla, içimdeki öfke sevildiğimi bas bas bağıran o küçük parçaya. Gözlerim dolmasına karşılık hemen gökyüzüne doğru çevirip yaşlarımın gitmesini bekledim yoksa gerçekten koyvereceğim.
Birden savrulmamla başım dönerken beni tutan kişinin omuzlarına tutundum.
"Ne yapıyorsun? Bağırışını taa çatı katından duydum." Omuz silkip cevap vermememe karşılık ellerini belimden yüzüme çıkardı.
"Angela, konuş ne oldu?" kafamı iki yana sallayıp gözlerimi kan içinde kalmış ellerime yönelttim, muhtemelen çoktan iyileşmiştir.
"Neden buradasın Derek?" çenemden tutup kafamı kaldırdığında bu kadar yakın olmamamız gerektiğini hissediyordum çoktan.
"Sadece sana bakmaya gelmiştim" kafamı sallayıp kolları arasından çıktığımda tuhaf bakıyordu bana.
"İyi, güzel gördüm işte beni, şimdi git." Gözlerindeki ifade birden anlam veremediğim bir şeye dönerken gözlerimi çektim ondan
"Hey ne yapıyorsunuz burada." İsaac'in sesiyle kafamı oraya çevirirken derin bir nefes aldım.
"Hiçbir şey, spor Yaparken karşılaştık" Gözlerimi yalan söyleyen Derek'e çevirsem de mimik dahi oynatmadım.
"Sen kot pantolonla-"
"Sana ne İsaac" daha cümlesini bitirmeden Derek onu terslediğinde ikimizde şaşırmamıştık çünkü onun genel tavrı bu zaten. Gözlerimi devirip İsaac'ın yanında doğru ilerledim.
"Neyse zaten ben de gidiyordum. Hadi İsaac '' İsaac'ın elinden tutup onu sürüklerken derin bir nefes alıp verdim. Kendimi hiç iyi hissetmiyorum. Midem bulanıyor, başım dönüyor ve bunlar fiziksel bile değil.
"Angela, iyi misin?" ona cevap vermeden hızlı adımlarla yoluma devam ederken İsaac'in hızlıca durmasıyla ben de durdum
"Angela, sakin ol. Gel buraya" beni bir ağacın yanına doğru götürmesiyle oraya oturtması bir oldu.
"Angel söyle bana sana ne oldu eskiden bu kadar öfkeli değildin anlat bana ben senin abinim"
"Eskiden dediğin 14 yıl önceydi İsaac. O zamandan beri gerçekten çok değiştim." Ona gözlerimi devirmeme rağmen anlatmam için ısrar eden bakışlarını üzerine yönlendirdi.
"Ne anlatmamı istiyorsun benden?" Derin bir nefes aldı
"Şu anda böyle olmanın nedeni"
"Derin bir konu" omuz silkmesiyle derin bir nefes alıp aklıma ilk geleni dilime döktüm.
''Tamam. Bu olay olduğunda New Orleans'daydım. Yanında kaldığım abilerimden izin alıp dışarı gezmeye çıkmıştım yani ilk defa tek başıma dışarı çıkmıştım. En sonunda ara sokaklardan geçerek evime dönüyordum ki birden önüme bir ayyaş çıktı, vampir bir ayyaş. Bana doğru gelmeye başladığını hatırlıyorum, çıkmaz sokaktaydık İsaac.
Geldi ve geldi. Beni tuttu ve yere attı, daha küçük bir çocuktum. Belki on yaşındaydım. Neyse sonra üstüme çıktı, dudaklarımı, boynumu öpmeye başladı ve yaklaşık 5 dakika öptü ben şoka girmiştim hiç bir şey yapamıyordum o zamanlar hem küçüktüm hem de betaydım zaten. Ben şoka girmişken ve ağlamaktan başka bir şey yapamazken abim geldi ve o adamı öyle bir savurdu ki yan tarafa anlatmam. Sonra beni kucağına aldı ve eve doğru yürümeye başladı. O Sırada ben deli gibi ağlıyordum o da bana 'tamam geçti, sakin ol' gibi şeyler söylüyordu. Tek başıma dışarı çıkmama izin vermesine rağmen bana zarar gelmesin diye takip ediyormuş meğer beni.
Zaten o olaydan önce de onu abim gibi görüyordum ama bu olaydan sonra daha başka bir şekilde bağlandım ona. O bana aile dışında Hiçbir şeyi umursamamayı öğretti, ailenin kutsal ve her şey olduğu öğreti ki ben de Hiçbir şeyi umursamamıştım zaten ta ki seni bulana kadar ve onu New Orleans da bırakana kadar. Dün gece de şey oldu..." Utanarak İsaac'e baktığımda gözlerini devirdi bana
"Derek'le öpüştünüz değil mi?" hafifçe kafamı salladım.
"Sonra aklın travmatize oldu ve suçluyor seni" Hafifçe kafamı salladığımda ellerimi tuttu.
"Angela, bu senin suçun değildi ve asla da olmayacak. Kendi rızanla istediğin herkesi öpebilir istediğin herkesle birlikte olabilirsin ama eğer istemediğin bir şey olursa da başından atacak kadar güçlüsün artık, o küçük kız değilsin. Baktın yapamıyor musun burada da abin var, senin için her şeyi yapabilecek abin" Kafamı hafifçe sallarken bir yandan ona sarıldım.
"Sen İsaac, ben yokken ne oldu sana?" konuyu daha fazla üstümde tutmak istemediğimden ona döndürdüm.
"Derek beni ısırdıktan sonra biz babamla kavga ederken o benim üzerime sürahi attı sonra camı gözümün altından çıkarınca cildim hızla iyileşmişti tabi babam bunu gördü. Ben de evden hızla çıktım ve bisikletime binip kaçtım o ise arabasıyla peşimden geliyordu ben köşeden dönünce o da orada durdu ve aşağı indi ve gelmeye başladı. O sırada bizim o zaman başa çıktığımız canavar kanima onu gözümün önünde öldürdü Angela, gözümün önünde" Hızlıca kollarımı ona sararken babamın ölmesine üzülmemiştim aslında, üzüldüğüm tek yer bir çocuğun babasının gözleri önünde öldürülmüş olmasıydı.
____________________
İşte diğer bölüm de geldi...