4.9

460 30 4
                                    

3 AY SONRA

Cadı gitmiş, biz kalmıştık ne bir eksik ne bir fazla hepimiz aynıyız sadece fazla yıpranmışız, fazla çökmüşüz. 

Çok yara aldık, çok incindik. Daha doğrusu incitildik. Cadı intikamını çok iyi aldı gerçekten. Niklaus'tan farklı olarak birini öldürmedi, en sevdiği kişinin içini öldürmeyi seçti. Belki cadı yüzünden hayatım boyunca kabuslara sahip olacağım.

Bana hem annemin hem de babamın ölümünü gösterdi. Annemin nasıl da benim yüzümden öldüğünü gösterdi. Beni doğururken nasıl acı içinde kıvrandığını, nasıl kan kaybedip bembeyaz kaldığını gösterdi. Hem de en ince ayrıntısına kadar. 

Babamın Jackson tarafından nasıl parçalandığını göstermişti ki bu görüntü karşısında sabaha kadar kusabilirim. Ruhum hala derin yaralarla dolu. Bu hayatta genç olmama rağmen birçok şey yaşadım ve gördüm. Her şeyi atlatabilirim ama bu görüntüleri. Hiç sanmıyorum. Onlar benim ailemdi, her şeye rağmen ailemdi onlar benim. 

Derek, ona da aynen bana yaptığını yaptı. Biliyorum. O evin içini gösterdi ona, annesinin ablasının nasıl canlı canlı yandığını gösterdi. Çok göstermemeye çalıştı belki ama içindeki o küçük çocuğun en büyük yarayı aldığını biliyorum, sadece benim gördüğüm küçük çocuk büyük bir yara aldı ve bu yarayı unutması imkansız, bu yaranın iyileşmesinin imkânsız olması gibi.

Arkadaşlarıma ne gösterdiğini tam olarak bilmiyorum ama eminim ki onlar içinde fazlasıyla yara verici şeylerdi çünkü Derek ve ben kadar olmasalar da onlar da bizim gibi olmuşlardı o gecenin sabahında. Ama cadı gerçekten de dediğini yapıp Niklaus'a dokunmayıp en sevdiğinin hayatını mahvetmişti, sağ olsun.

O günün sonunda ben değiştim, Derek değişti. O sustu ben bağırdım, ben sustum o bağırdı. Artık birbirimizi dinleyemeyecek noktaya geldik, bir barışıp bir küstük. Zihnim gibi ilişkim de yıprandı, gerçi yıpranmış iki zihin bir ilişkiyi ne kadar sağlıklı yürütebilir ki? Önceden az konuşur çok severdi beni, şimdiyse çok konuşup az seviyor gibiydi. Ben de gittim. Bana git dedi, arkasını döndü ben de dediği şeyi ikiletmeyip gittim. Ardımda bıraktım onu, gerçekten isteği bu diye düşündüm ve ayrıldım oradan.

Niklaus hepimizde oluşan bu yaraların iyileşmesi için balo yapmayı düşünüyor ki işe yarayacak olma olasılığı sıfıra yakın falan ama Mikaelson ailesi işte. Klaus baloya kimi çağırırsa çağırsın gelmek zorunludur ki bu bütün New Orleans demek. Bütün New Orleans ve bizimkiler. Klaus onları bir kez daha görmem için ve biraz da olsun onları artık sevdiği için gelmelerini istedi. Senelerdir burada, onlarlayım çağırılıp da gelmeyeni hiç görmedim, göremeyeceğim de.

Şimdiyse New Orleans'taki evde onu bir kez daha görecek olmanın verdiği heyecan ve stres dönüyor içimde. O olmadan bir ay çok iyi gittiğimi düşünüyorum ama son iki aydır artık adım atacak halim bile yok ve bunun fiziksel hiçbir şeyle alakası yok, onu istiyorum sadece. Onun eksikliği benliğimi bu hale getirdi, zayıf düşürdü beni

Girdiğim büyük koridordaki duvara yaslanıp yavaşça yere kaydırdım kendimi. Geceleri uyuyamamak beni fazlasıyla vururken nasıl oluyor anlamıyorum bile. Ben her halükarda her yerde uyuyan ben Derek'i düşünmekten uyuyamıyorum bile. Uykularım adım adım kaçıyor benden.

Bilmiyorum belki de artık beni o kadar sevmiyordur gözlerindeki ışık aynı ama bilmiyorum işte. Gözlerindeki ışık aynı mı? Gözlerine her baktığımda kendimi görmeme rağmen ya beni sevmiyorsa eskisi gibi, gözlerindeki ışık yoksa da ben fark edemiyorsam, ben var sanmak istediğim için var sanıyorsam? Ne yapacağım? Onsuz nasıl devam edeceğim?

Neden devam edemeyeyim ki? Bu zamana kadar o mu vardı? Kimseye ihtiyacım olmadığını daha 6 yaşımdayken öğrenmedim mi zaten? Niklaus'un öğrettiği ilk şeyi hatırla! 'Kimseye, ben dahil kimseye ihtiyacın olmayacak. Tek başına kaldığında dahi ne yapman gerektiğini hep bileceksin.' derin bir nefes alıp ayağa kalktım ve odama yöneldim. Her şeyi halledebiliriz. Ben güçlü bir kızım ve her şeyi halledebilirim. Problem değil.

×××××××××××××××

DARK { Derek Hale }Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin