Yürüyordum sanki sonu gelmeyecek bir yoldaydım. Yürümeye devam ettim. Tam biraz daha gidiyordum ki önüme bir şey düştü yapılı büyük bir şeydi. Sırttan Derek'e benziyordu ama emin olamıyordum. Lütfen tahmin ettiğim şey olmasın Lütfen! Yavaşça eğildim ve önümdeki bedeni ters çevirdim. AMAN TANRIM. BU... BU DEREK AMA O ÖLMEMİŞTİ Kİ SADECE BAYGINDI HATTA BAYGIN BİLE DEĞİLDİ. Bu... Bu İmkansız Derek' in yanından kalktım ve etrafıma bakındım. Herkes buradaydı. Niklaus, Bon, Damon, Car, Elena, İsaac, Lydia, Malia ve diğerleri ama ölüydüler hepsi ölü.
*************************
Derin bir nefes alarak kalktım yataktan ve etrafıma bakındım. Hastanedeydim. Hiç kimse yanımda değil. Yataktan hızla kalktığımda başım döndü ama umursamadan odadan çıktım ve olayların rüyamda ki gibi olmaması için Tanrı'ya yalvarmaya başladım. Az ileride gördüğüm Niklaus'la içim biraz da olsa rahatladı. Koşarak gidip ona sarıldım, ölmemiş. Teşekkür ederim Tanrım
"İyisin, iyisin değil mi?" Hafifçe kafasını sallayıp beni kendinden ayırdı.
"Hayatım ben Niklaus Mikaelson, aksi bile düşünülemez" yüzünü tutup dikkatlice baktım. Gerçekten iyi.
''Derek nerede Niklaus? Derek nerede?'' Ellerimi yüzünden çektim.
''Sakin ol, odasında" kafamı hızlıca sallayıp endişeyle derin bir nefes alıp işaret ettiği tarafa döndüm. Hızlıca Derek'in odasını girdiğimde Derek'i uyurken buldum ve içimde tuttuğum nefesi rahat bir şekilde verdim. Yavaşça yatağın yanına yaklaşıp oturdum. Ellerimi Derek'in solmuş yüzünde gezdirdim, saçlarını düzelttim. Yavaşça gözlerini açmaya çalıştı. Ben de uykum oluğundan oturduğum yerden kalktım ve yanına yattım. O da yanına yatanın ben olduğumu anladı ve beni iyice sardı. O rahatlıkla derin bir uykuya dalmayı diledim.
***********************
Yanağıma değen yumuşak dudaklarla yavaşça gözlerimi açtım. Kafamı çevirip gözlerine baktığımda yüzündeki gülümsemenin genişlediğini görmek benim için Dünyaya bedel. Geri çekildiğinde elinde duran tişörtü ve çıplak vücudu gözüme çarptı. Utançla gözlerimi ondan çekip sedyeden kalktım ve tuvalete girdim.
Aynanın yanından geçerken gördüğüm canlıyla bir iki adım geri gelip tekrar baktım, Ah Tanrım bu benim! Hızlıca yüzümü yıkayıp saçlarımın düzgün durması için ıslattığım elimle saçlarımı ve kaşlarımı düzelttim. Bir tık daha iyi göründüğüme ikna olduğumda işlerimi halledip çıktım ve Derek'i giyinmiş olarak bulmak beni utanmaktan kurtardı.
Derek'in yanına gidip ona sarıldığımda kendimi tamamen güvende hissediyorum ki müthiş bir his. Dudaklarını kafama bastırdığında gülümseyip ondan ayrıldım ve dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Onu öpmek bu Dünyada beni en güzel hissettiren şey. Ayrıldığımızda ondan ayrılıp büyükçe gülümsedim ona.
"Giyinmeye gidiyorum" beni onayladığında hızlıca çıktım odadan ve odama geçtim ki geçerken de kimseyi görmedim. Hepsi çoktan gitti mi yani? Her neyse. Aksi bir şekilde ağrıyan sırtımla yavaş yavaş giyindiğim ama hızlıca aşağıya inip Derek'in arabasını buldum ki o anda da sürmeye başladı zaten
"Kime Gidiyoruz?"
"Bana" soğuk bir biçimde konuştuğunda nedenini anlayamasan da camdan dışarı döndürdüm yüzümü. Ondan ayrıldığımda fazlasıyla iyi olmamıza rağmen neden şimdi sinirli?
Apartmana vardığımızda diğerleri bizden önce gelmişti ve Dolayısıyla bizden önce davranıp bizden önce girmişlerdi eve. Arabadan inip apartmana yöneldik, asansörleri oldum olası sevememiştim ama mecburen biniyordum. Nasıl çıkayım çatı katına kadar? Tamam çok yorulmuyoruz kurt kadınız falan ama bu da boru değil yani çatı katı kim olsa yorulur.