Y İ R M İ B İ R (+18)

695 23 1
                                    

"Anne, şimdi bu yöntem işe yarayacak mı?" diye soran Eylül'e bacaklarıma takılı cihazlara baktım. Devied dosyama baktıktan sonra henüz çok meşhur olmayan ama çok güvendiği Biyomedikal mühendisi bir arkadaşının üretimi olan sinir uyarıcı aleti Türkiye'ye gönderdi. Oğuz ve Yeliz abla baktığında gerçekten işe yarayabileceğini düşündüklerinde hemen uygulama için başına geçtik.

"Bilmiyorum annecim. Hadi sen Nesrin babannenle eve git. Ben de tedavi bitince geleceğim." dediğimde yanaklarıma iki sulu öpücük bırakıp odadan çıktı. Oğuz bacaklarıma bağlanan bütün aparatları tek tek kontrol etmekle meşguldü.

"Oğuz tam dört kez kontrol ettin. Gerçekten yeter. " diyerek sitem ettiğimde elleri diz kapağımdaki alette asılı kaldı. Bakışları haklı olduğumu inkar etmiyordu. Elindeki cihazı bırakığında yanıma geldi.

"Hiçbir şeyin gözden kaçmasını istemiyorum." dediğinde güldüm. İyiliğimi istediğini biliyordum ama yaptığı sadece gereksiz bir gerginlikti. Ben dahi o kadar gerilmemiştim. Yanıma gelip elimi sıkıca tuttu. Bir saat için onlarca açılan kapı bir kez daha açıldı. Ama bu kez çok farklı bir yüz vardı.
"Merhaba Selin Hanım. Uçağım rotör yaptı. O sebeple bu kadar geç kaldım. Lütfen kusura bakmayın." diyen mahçubiyetle bana bakan adama tebessüm ettim. Amerikada ki klinikte bir kaç kez gördüğüm bir mühendisti.

"Sorun değil. Siz kusura bakmayın bir haftadır gelmeniz için sizi sıkıştırıyoruz. Tedaviye bir an önce başlamak istediğim için çok sıkıştınız sizde." dediğimde bana güldü ve yatağın ucundaki makineye ilerledi.

"Hayır bana zaten Devied başlayacağını bir hafta sonra taramanın yapılması gerektiğini şöylemişti. Hata sizin değil. Dilerseniz işleme geçelim." dediğinde hevesle gülümsedim. Bakışları o an sol yanında kalan Eylül ve Yeliz ablayı fark etti.

"Küçük hanım dışarı da beklese daha iyi." dedi Rusça olarak. Bakışlarım Eylül ile kesişti. Anlayabiliyordu. Bana doğru gelip gülümsedi. "Ben Yeliz halamla beklerim annecim kantinde." dediğinde ona gülümseyip Yeliz abla ile çıkmasını izledim.

"Şimdi Selin Hanım. İlk baştan söylemeliyim ki canınız çok yanacak. Ama bir haftadır düzenli devam ettiğiniz için %93 başarılı olacak bir işlem." dediğinde Oğuz tuttuğu elimi hafifçe okşadı. Ben adamı sadece kafamla onayladığımda Oğuz elimin dış yüzeyini dudakları ile buluşturdu.

Bacaklarıma takılı aparatları bir kez de o kontrol ettikten sonra bana baktı. "Beyninde oluşan problemden dolayı bacaklarında sinirsel bir iletim sorunu olmuş. Bu makine sayesinde bacaklarındaki sinirsel iletimi canlandırıcaz. Hazırsan vakit kaybetmeden başlayalım." dediğinde bakışlarım bacaklarıma kaydı. Yavaş yavaş oynayabiliyordum bir haftalık fizyoterapiden sonra. Ama hala tam anlamıyla üzerine basamıyordum. Elimi tutan Oğuz'dan güç alarak "Ben hazırım. " dedim.

Gözleri gözlerime uzun uzun baktığında bir an bana acıdığını gördüm. Nedenini ise tüm vücudumu yavaş yavaş saran karıncalanmanın ani bir tutulma yaşamasından sonra kavradım. Elimi tutan elin sahibi gerildiğimi anladığında hafifçe elimin üzerini okşadı. Vücuduma hükmeden acı yavaş yavaş artıyordu. Kafamın içinde geçen zamana odaklanmaya çalışıyor canımın yandığını belli etmemeye çalışıyordum.

"28, 29, 30..." fısıltımı kesen ani kasılma ile bağırmamak için dudaklarımı ısırdım. Gözlerimi sıkıca yumduğumda boynumdan omurgama inen keskin tutulma ile gözlerim buğulandı.

"Selin kendini serbest bırak. Acı katlanılmaz geldiğinde söyleyebilirsin." diyen sese odaklandım dikkatimi dağılmak için.

"Sorun değil. İyiyim ben." Derken kafamı Oğuz'un olmadığı tarafa doğru yatırıp gözyaşımın düşmesini bekledim. Elimi sıkan el karışamamak için kendi kendine çatışıyor ama aynı zamanda yanımda olduğunu haykırıyordu.

Kader  (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin