"Hadi dönelim artık merak ederler." dediğimden durdu at. Orman yolunu bittiği yerdeydik. Tam yolun bitiminde bir kazık vardı. Oraya yaklaşıp kendini attan attı. Boşlukta kalınca ne yapacağımı bilemeden öylece kalakaldım. O kazığa ipi bağlarken ona baktım.
"Hey ben böyle kaldım." dediğimde küçük bir çocuk gibi çıkan sesime güldü. Bir eli belimden tuttu diğeri de iki bacağımın altından. Beni kucakladı. İki elim otomatik olarak boynuna sarıldı.
"Sabah yarım kalan bir işimiz var." dediğinde güldüm. "Ormandayız farkında mısın?" dediğimde güldü. "Ormanda olmasak devam edeceğiz yani." dediğinde ondan aldın bakışlarımı.
"Beni indirsene. Niye durduk burada?" dediğimde Oğuz güldü.
"Bugün benim doğum günüm. Pınar annemlerin sürpriz hazırladığını bir süre kaçmamı söyledi." dediğinde ona şaşkınlıkla baktım. "Bugün senin doğum günün mü?" dediğimde beni yavaşça indirdi. Elleri belime giderken gülümsedi.
"Yaşlanıyorsun yani? Kendime hemen daha genç birini bulmam lazım." dediğimde gözleri gözlerimi merakla sorguladı. Şaşkın haliyle dudaklarına minik bir öpücük bıraktım.
"Şaka yapıyorum şöyle bakma bana." dediğimde bana daha sıcak bakmaya başladı.
"Selin." dedi dudaklarıma bakarken.
"Oğuz." Bende aynısını yaptım.
"Senden iki dakika uzak kalınca özlemem normal mi?" dediğinde hafifçe gülümsedim.
"Bilmem aynı sorunu bende yaşıyorum." dediğimde santimle boşluk kaldı. Bir adım geri çıkmaya çalıştığımda sırtım bir ağaca yaslandı. O da üzerime yürüdü. Sıkışıp kaldığım alanda bana meydan okur gibi baktı.
"Bir şey söylicem. Aynı oda da kalsak olur mu?" dedim bir odada, böyle yabancı bir odada, yanlız kalmak istemediğim için.
"Neden?" dediğinde güldüm aklıma kesin pislik bir şey gelmişti.
"Ya Oğuz aklın hemen farklı yerlere kayıyor. Yanlız kalmak istemediğim için" dediğimde bana kaçlarını çatarak baktım. "Bu konuda bir rakibim var." dediğinde bende şaşkın baktım ona.
"Pınar ablama seninle kalıp kalmayacağını sorup duruyor." dediğinde güldüm. "O halde onunla kalırım sana ihtiyacım kalmadı." dediğimse beklenen hamleyi yaptı.
Ellerim yerini buldu. Onu özlemle sanki yıllardır görmüyormuş bastırdım kendime. Ayaklarımı yerden kesen de, ayaklarım üzerinde durmamı sağlayan da bu duyguydu. Nefes olan da nefessiz bırakan da buydu.
Nefessizliği yaşayınca onu uzaklaştırdım kendimden. "İyi ki doğdun sevgilim." dedim fısıldayarak. Beliren gamzelerini öptüm birer birer yumuşak ama oldukça uzun soluklu.
"İyi ki doğdun yakışıklı doktor." Onu uzaklaştırmayıp ayakkabımın üzerinde yükselip gözlerinin hemen yanını öptüm yine yavaş ve uzun. "İyi ki doğdun Oğuz. " ve o daha fazlasına izin vermeden tekrar kesti nefesimi bu kez daha sert. Ondan kısa olmam sorundu. Beni kalçamdan tutup hafifçe havalandırdı. Bacaklarım beline sarılırken bu kez yukarıda kalan bendim. Ağaca yasladım sırtımı bir tık acısa da dert etmedim. O dudaklarımı bırakıp çenemdeki gamzeye giderken nefes nefeseydim. Ormanda olduğumuzu unutmuş gibiydik. Kasktan dolayı kafamı tam ağaça yaslayamadım ama bu ona engel olmadı. "Oğuz." dediğimde "Hı?" dediğini duydum. Kendinden geçişine gülerken köprücük kemiğimin üzerinde durdu.
"Ormandayız." dediğimde "Hıhı" dediğini duydum.
"Sevgilim gitmemiz gerekiyor. Bak biri görecek." dediğimde söylediğim şeyle bana döndü. Gözlerindeki arzu ve tarifsiz duyguları görmemek elde değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kader (+18)
Storie d'amore-DÜZENLENİYOR- "Durmalısın..." dediğimde nefesim titredi. Gözlerim zevkten kapandı. Dudaklarım dişlerim altında ezilirken bu durumdan asla rahatsız değildim. "Bir sorun mu var?" diye sorarken işkence ettiği boynumdan ayrıldı. Nefes nefese bana b...
