"Farklı dönemlere farklı anlamlar yüklüyor insan beyni. Sinir sistemimizin yapısal olarak sadece görevlerini yerine getirdiğine inanıyoruz ama daha fazlası. Duygularımızın yönetimi de az da olsa sinir sistemine dayanıyor. Hormonal dengenin sağlanması sinir iletimini tetikliyor ve ilişki karşılıklı olarak devam ediyor." diyerek tüm dikkatleri üzerine çekmiş adamı gülümseyerek izlemekten alamıyordum kendimi. Onlarca meslektaşına kendi alanında yaptığı araştırmayı anlatırken çok etkileyici duruyordu. Anlattıklarını anlamaya çalışıyor araya giren tıbbi terimlerle sadece mimiklerine odaklanıyordum.
Sunumu için hazırladığı animasyon videosu oynamaya başladığında kendisi için hazırlanmış masaya ilerledi ve suyundan bir yudum aldı. Koltuklar arasında gözleri arka koltukları, geldiğimizde oturduğum yeri tarıyordu. En öne oturudğumu bir süre sonra fark etti. Yüzünde samimi bir gülümseme varken kendimi daha geniş gülümserken buldum. O gülümseme ile onu izlemeye devam ettim. Söylediği şeyleri anlamasam da onu dinlemekten bir an olsun sıkılmadım. Saatlerce konuştu, üç şişe su içti. Verilen arada dahi bir yere gitmeden kendisine yöneltilen soruları cevapladı. Üniversite öğrencileri de bu semineri kaçırmamış en önlerde kendilerine yer bulmuştu.
Onu izlediğim saatler boyunca fark etmediğim onlarca şey olduğunu fark ettim. Öncesinde de insanları detaylı inceledim. Ama onda dikkat ettiğim tek şeyin yüzü olduğunu fark ettim.
Alnındaki damar çok konuştuğunda kabarıyordu, bazı geceler olduğu gibi.
Cümleleri bittiğinde yeni cümleyi düşünürken alt dudağını yalıyordu.
Boğazı ne kadar kurumuş olursa olsun suyu küçük yudumlarla içiyordu.
Hareket etmeden durarken sadece sol ayağına ağırlık veriyordu.
Bir şeyi düşünürken bir noktaya odaklanıyordu.
Öğrencilere, meslektaş adaylarına, meslektaşlarından daha iyi davranıyordu.
Çok fazla gülümsüyordu. Ve ben kendimi ona tekrar kapılmış buluyordum.
Slayt bittiğinde toplantı salonundan çıkmaya başladı herkes. Oğuz'un etrafını öğrenciler sararken ben abime seminerin harika geçtiği ile ilgili mesaj atıyordum.
"Merhaba." Telefon ekranıma düşen ışığı uzun boyuyla gölgeleyen kişiye döndüğümde karşılaşmayı beklemediğim Can'a gülümsedim. O da ne tepki vereceğimi kestiremiyor gibi dikkatle bakıyordu bana. Gülümsememi görüp gülümsedi.
"Merhaba." dediğimde oturduğum koltuktan kalktım. Yan koltuğa bıraktığım çantamı alırken konuşmasını dinliyordum.
"İş yoğunluğundan dolayı Amerika'ya gitmiştim. Yeni döndüm sayılır." Ne tepki vereceğimi bilemediğim onunla girdiğim haller, düşüncesiz hareketlerim aklıma geldiğinde utançla gözlerimi kaçırdım. Oğuz'a bakındım. Hala etrafı çok doluydu. Onu göremedim.
"Amcan için çok üzgünüm Selin. Çok severdim Rıza amcayı. Başın sağ olsun. " dediğinde gözlerim gözlerine tırmandı. Samimiyetine tebessüm ettim.
"Teşekkür ederim." derken derin bir nefes aldım. Belki orada girebileceğim en son konuya o an girdim.
"Bende senden özür dilerim. Farklı bir durum yaşadık ve ben seni bir anda arka plana attım. Bu durum için gerçekten nasıl özür dilerim bilmiyorum. Projene dahil olup bir anda çıkmam da aynı şekilde. Yarı yolda bıraktım seni. " dediğimde aramızdaki mesafeyi bir anda yok etti eli. Kolumu okşadığında ne yapacağımı bilemedim.
"Özür dilenecek bir şey yok. İnsan bazen doğru kararlar veremiyor. Ve başına ne geleceği belli olmuyor. Senin adına çok mutluyum." dediğinde ne diyeceğini bilemez halimi hala kulaklarımda yankılanan ses böldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kader (+18)
Romance-DÜZENLENİYOR- "Durmalısın..." dediğimde nefesim titredi. Gözlerim zevkten kapandı. Dudaklarım dişlerim altında ezilirken bu durumdan asla rahatsız değildim. "Bir sorun mu var?" diye sorarken işkence ettiği boynumdan ayrıldı. Nefes nefese bana b...