Sabah saat 9.00 olmadan evimin önündeydim ve Andy'nin bana mesajla bildirdiği lüks araç kapıdaydı. Şirkete girer girmez şoför beni binanın en üst katına çıkardı. Katın yönetim kadrosuna ait olduğunu anlamak için alim olmaya gerek yoktu. Odalardan birinin kapısını gösterip "Andy Beyin odası, kendisi sizi bekliyor," dedi ve selam verdikten sonra yanımdan ayrıldı.
Kapıyı çalıp içeri girdiğimde Andy'den başkabir adam daha olduğunu gördüm. Andy beni görünce ayağa kalkıp kocaman adımlarlayanıma geldi. Atmış olduğu kendine özgü o adımlarla oldukça büyük olan odayıufaltmıştı bir kere daha. "Hoş geldin Ada, seni sağ kolum ve aynı zaman damenajerim Jung Ha-Jun ile tanıştırayım." dedikten sonra "Toplantıya geçmedenönce bilmen gerekenleri konuşalım. Lütfen oturur musun?" dedi.
O kendi koltuğuna otururken ben de JungHa-Jun'un karşısındaki koltuğa oturdum. Otururken bir yandan da bana sertbakışlarını dikmiş olan Ha-jun'u inceliyordum. Hali ve tavırları beni rahatsızetmişti. Üzerindeki şık takım elbiseden aldığı güçle burada her şey bendensorulur havası vermeye çalışıyordu. Oysa gerçek güç, karakter ve kişiliktenyayılırdı.
Ha-Jun'un benim gibi okuldan yenimezun, iş bilmeyen biriyle çalışmaktan rahatsız olduğunu zaten daha oturmadanayakta el sıkışırken anlamıştım. "Daha önce iş tecrübeniz olmadığı içinzorlanabilirsiniz," dediğinde bu düşüncemi doğrulamış oldu.
"İş tecrübesi ancak çalıştıkçakazanılır Ha-Jun şimdiden moral bozmaya gerek yok," diyen Andy'nin sesindeuyarı vardı. Bu da demek oluyordu ki hakkımda konuşulmuştu. Aslında söyleyecekiki lafım hep olurdu fakat sustum. Bazen susmak, konuşmak kadar etkilioluyordu.
Andy, "Ada, senin katkı sunacağın filmprojesi epeydir kafamdaydı. Bitişi tamamen değişecek olsa da çıkış noktası veolayların gelişiminde fazla bir değişiklik olmayacak. Çünkü senin ortayaçıkardığın son, senaryonun baştan birkaç bölümünü etkileyecek. Onun içinkendini sıkıntıya sokma ama gelinlik tamamen senin sorumluluğunda olacak. Vefilm tamamen bu sona bağlı çekileceği için senden son derece iyi, perspektifigeniş bir bakış açısı istiyorum."
Şaşırmıştım."Yani gelinliği yeniden tasarlamamı mı istiyorsunuz?"
"Hem evet hem hayır. Gelinliktasarımın gerçekten o dönemin değişkenliklerini, duygularını ve en önemlisikarşılıklı bir aşk bile olsa kavuşmak için bunun yeterli olmadığını anlatıyor.Mesele işlemelerinde, onların daha geleneksel ve filmde kullanılacak isimlerleyeniden tasarlanması lazım. Eğer bu konuda yardım almak istersen birilerinibulabiliriz," diyen genç adam bana baktı.
"Ne demek istediğinizi anladım fakatyardıma ihtiyacım yok. Bu beni daha fazla yorar. Şifreleme sistemini yaparkenzaten o döneme ait geleneksel motiflerden esinlenmiştim. Eğer filmde kullanılanisimleri ve yaptıkları işleri bana liste olarak verirseniz yeniden yaparım."
"Ne kadar zamanda taslak olarak hazırlayabilirsin?"
"Bir haftayı bulur diye düşünüyorum."
"Bir hafta?"
"Uzun bir süre biliyorum fakat yeniisimlere göre ilave etmem gereken şifre harfleri olabilir."
Andy, "Bir haftada tamamlayabilirsengerçek bir tebriki hak edersin," derken hafifçe gülümsemişti.Yetiştirebileceğime inanmamıştı. Düşüncemi belli etmeden ben de gülümsedim."Umarım yetiştiririm."
"Şimdi geçelim diğer konuya.Gelinlikle ilgili ne kadar titizlendiğimi biliyorsun. Onun için aramızda birsözleşme imzalayacağız. Gizlilik sözleşmesi."
Bu adamın kesinlikle güven sorunuvardı. Haklıydı da. "Diyelim ki ben bu gizlilik sözleşmesini imzaladım bu filmiçin çalışan herkes imzalayacak mı?"
"Senin haricinde herkes imzaladızaten. Nakış için tutacağımız kişiler de o şartla işe alınacak.""Peki o zaman ama imzalamadan önce avukatımdan onay almalıyım."
Andy, "Avukat?" diye sorarken o da en az Ha-Jun kadar şaşırmıştı.
"Bakın bunu size güvenmediğimden yapmıyorum, tıpkı sizin gibi kendimi garantilemek için yapıyorum. Bu tür bir sözleşme yüzünden canım çok yanmıştı. Türkiye'de bir laf vardır aynı hatayı iki kere yaparsan aptal, üç kere yaparsan süzme salaksındır."
"Okurken bir sözleşme mi imzaladın?" diye soran Ha-Jun'un sözlerine "Seul'da bir firmayla sözleşmen mi var?" diye soran Andy'nin sesi karışmıştı. Merakları sadece sorularından değil hallerinden de belliydi.
"Şöyle izah edeyim. Mimarlık fakültesi son sınıftayken bir mimarlık bürosunda yarı zamanlı çalışmaya başlamıştım. Oradaki patronum almak istediği bir iş için proje hazırlattı fakat bunu hazırlamadan önce gizlilik sözleşmesi imzalattı. Neyse benim hazırladığım proje kabul gördü fakat benim ismim hiçbir yerde geçmiyordu. En azından bir teşekkür bekledim, o da gelmeyince ben de neden diye sordum. Meğer imzaladığım sözleşmede öyle bir madde varmış ki projenin benim olduğunu söylediğim zaman büyük bir yasal sorunla karşılaşacaktım. Bir ay gece gündüz çalıştığım proje bir imzayla elimden alınmış oldu."
Andy yine şaşkınlıkla bana bakıyordu. "Sen mimar mısın?"
"Evet. Girmesi çok zor bir okuldan bölüm birincisi olarak mezun oldum. Neden burada olduğumu merak ediyorsunuz farkındayım ama uzun hikâye. Konumuza dönersek bu nedenden dolayı benimle çalışmak istemezseniz anlarım. Tasarımımı almak zorunda da değilsiniz zaten başka tasarımcılarla görüştüğünüzü biliyorum. Eğer tasarımımı alacaksanız ona da tamam, alırsınız istediğiniz gibi kullanırsınız. Eğer benim de bu işin içinde olmamı istiyorsanız o sözleşmeyi avukatıma danışmadan imzalamam. Tek şartım bu."
Jung Ha-Jun, "Şart koşacak durumda mısın? Mimar olsan da tasarım konusunda yeni mezun bir çömezsin," derken yine sert bakıyordu.
"Haklısınız Bay Jung Ha-Jun, Yeni mezun bir çömezim ama bu da benim ilk işim değil. İnternet üzerinden 'K'iz' oynadınız mı hiç? Eğer oynadıysanız oradaki karakterlerin üzerindeki kıyafetlerin bir gücü simgelediğini bilirsiniz. İşte oradaki karakterlerin kıyafetlerinin tasarımcısı ve o kıyafetlere eklenen güçlerin fikir annesi benim."
"Yok artık," diyen Ha-Jun yalan söylediğimden emindi. Hemen çantamdan çizimler için özel olarak kullandığım I-Pad' imi çıkardım. Oyundaki karakterlerden bazılarının ilk hallerinin fotoğraflarını ikisine de gösterdim. Hızlı geçtiğim için bir gece önce ekibe gönderdiğim fotoğrafı da gören Andy, "Bu yeni karakter mi?" diye sordu. Ha-Jun ise fark etmediğine göre oyunu oynamıyordu.
"Görmemeniz gerekiyordu... Evet yeni karakter lütfen bu konu oda dışına çıkmasın," dedim.
Andy, "Çıkmaz merak etme. Onun gücü ne? Ara sıra oynuyorum," derken yüzünde beliren çocuksu merak hoşuma gitmişti.
"Kusura bakmayın söyleyemem ama oyundaki kötü karakterlerden birini on ya da on bir level sonra yok edecek güce sahip olacak. Ağzımdan daha fazla laf almanıza izin vermemek için konumuza yeniden dönmek istiyorum. Evet ne karar verdiyseniz söyleyin ben de ona göre yoluma devam edeyim. Aslını söylemem gerekirse bu iş hiç aklımda yoktu. Benim şimdi İstanbul'da olmam gerekiyordu. Fakat hikâyeyi duyduktan sonra heyecanlandım. Hikayesi olan bir gelinlik çizmek apayrı bir bakış açısıyla düşünmemi sağladı. Hatta üç ay sonra evlenecek kuzenime çizdiğim gelinlik tasarımları bana yavan geldiği için yeniden farklı bir bakış açısıyla çizmeye başladım."
"Çok yönlü tasarımcımız Ada, sana sözleşmeyi avukatınla görüşmen için vereceğim. Toplantıyı öğleden sonra ikiye kaydıracağım o zamana kadar avukatınla görüş ve kararını ver. Eğer toplantıya katılmazsan bizimle çalışmak istemediğini düşünürüm. Tasarımını alıp almamaya o zaman karar vereceğim," diyen Andy masasının çekmecesinden bir dosya çıkarıp bana uzattı. "Tanıdığın iyi bir avukat var mı?"
"Dayımın arkadaşı birini önerdi."
"Kim?"
"İsmini mesaj attı," derken Andy, "Dayının buradaki arkadaşı kim?" diye sordu.
"Ülkenizdeki Türkiye Büyükelçisi. Buraya geldiğimden beri eşi ve kendisi beni sık sık ararlar. Vakit buldukça Kore'nin en güzel restoranlarında birlikte yemek yeriz.""Dayın ne iş yapıyor?
"Kahire Büyükelçisi."
İki adamın da gerçeklerim konusunda şaşkınlıkları belliydi, "Şimdi izninizle, Tahir Bey'in ismini gönderdiği avukatla görüşeyim," dedikten sonra çıkmıştım.
Kapıyı kapatıp daha bir adım atmadan Ha-Jun'un sesini duydum. "Gerçekten onunla çalışmak istiyor musun? Bizim kültürümüzü doğru dürüst tanımayan bir çömezi bu projeye dahil etmene çok şaşırdım."
"Neden bu kadar karşısın? Konuya bakış açısı, yaptığı tasarımın konu bütünlüğü hepsi istediğim gibi."
"Bunları düşünerek mi işe alıyorsun?" diye soran Ha-Jun'un sesinde kinaye vardı.
"Ne demek istedin?" diye soran Andy'nin sesi sinirli çıkmıştı.
Ha-Jun ise alttan almaya başlamıştı. "Acemi demek istedim dostum. Baştan söyleyeyim onun yaptığı hiçbir işin başına beni getirme."
"Ada, dikişten sorumlu olacağına göre istediği her şeyi sen temin edeceksin. Beni bu aralar çok zorluyorsun," dediğini duyduğumda hemen asansöre koştum. "Bu işi kabul edersen, Ha-Jun gibi bir düşmanla iş başı yapacaksın Ada Hanım," dedim kendi kendime.*
Andy, gelen bir telefon yüzünden odasından çıkan Ha-Jun'un arkasından bakıyordu. Onun Ada'nın projesinin kabul edilmesiyle başlayan itirazlarına bir anlam veremiyordu. Oysa genç kadını ilk gördüğünde hayran olduğuna kendi gözleriyle şahit olmuştu. Onun gibi çapkın birinin bunu fırsata çevirmeye çalışmaması oldukça garipti.
Tasarımları ilk önce annesiyle açmışlardı. İçlerinden iki tanesi oldukça güzeldi fakat hiçbiri Ada'nın tasarımı kadar değildi. Gelinliği andaç yapmak gerçekten çok iyi fikirdi. Annesi de kendi gibi hem fikri hem tasarımı görür görmez karar vermişti. Ha-Jun ise korktuğu annesine bile itiraz edecek kadar ileri gidebilmişti ki bu onların beraber çalışmaya başladıkları zaman diliminde bir ilkti. "Benim Ada'dan etkilenebileceğimi düşündüğü için böyle davranıyor olabilir ama bunun imkânsız olduğunu en iyi onun bilmesi gerekir," diye düşünen genç adam, masasının üstündeki bir dosyayı alıp çalışmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GELİNLİKTEKİ SIR
Ficção Geralİstanbul'dan Güney Kore'nin başkenti Seul'e okumak için giden Ada'nın yolu, Asya ülkelerinde tanınmış oyuncu, şarkıcı ve şarkı sözü yazarı Andy ile kesişir. Bu kesişme ikisini de farklı şekillerde etkileyecektir. Aralarındaki farklılıklar dil, din...