Bölüm-34

9 0 0
                                    


Düğüne bir hafta kala, Can'la vals çalışmaya başladık. İkimizin uyumu rezaletin tepe noktasıydı. Vals öğrenmek için dans öğretmeni tutmak zorunda kaldık. Ben ufak yaşlarda annemin zoruyla bale ve modern dans eğitimi aldığım için fena gitmiyordum ama Can isteksiz yaptığı için batırıyordu.



Mina'nın gelinlikleri, gece kıyafetleri ve bu kıyafetlere uygun ayakkabıyla çanta tasarımlarını göstermek için gelen yakın arkadaşım Levent, benim basılmaktan şişen ayaklarımı görünce halime çok üzüldü. "Can, Ada sakat kalmadan şu işi öğren. İstersen ben öğreteyim," demesiyle birlikte kendi başını yakmış oldu. Can hemen "Açılışı ben yaparım sonrası sen de Levent," dedi.
"Vay anasını iki yakışıklı dans partneri şansa bak," dediğimde herkes neşeyle gülmeden duramadı. Uzun zaman kalbimin buz tutan kısmı sanki daha iyi ve neşeliydi. Eski halim yavaş yavaş geri geliyordu. Bunda Ayaz'ın katkısını unutmak mümkün değildi.

Düğünden önceki gece Mina odama geldi. "Teyzem yine Minik'le konuşuyor. Kadın bu yaştan sonra Mi-Anneyle konuşacak kadar Korece öğrendi resmen. Düğünden sonra beraber Seul'a gidecekmişsiniz."
"Gideceğiz. Ben de annem gibi onları çok özledim. Biraz önce telefonla görüntülü konuştum, ne gülücükler atıyor."
"Sadece onları mı özledin?"
"Mina!" diyen sesimde uyarı vardı.
"Doğruyu önce kendine söyle sonra bir ara bana da söylersin Ada. Pislik herifi unutamadığını ikimiz de biliyoruz."
"Evet unutamadım," dedikten sonra attığı mesajları okuttum.
Mina hayretler içinde kalmıştı. "Yuhhh kızım ya bizim oralarda buna mobing derler haberin vardır umarım. Ama ne yalan söyleyeyim romantik bir şerefsizmiş... Ada kızma ama bu adam seni gerçekten seviyor."
"Bilmiyorum Mina."

"Geçmişinde âşık olmuş... Eğer gerçekten o ... neyse o kadına aşkı devam etseydi..."
"Ne diyeceğini bile bilmiyorsun Mina"
"Biliyorum. Ada, ben olay gününün videosunu seyrettim. Oradaki halini gördüm. Doğruca senin yanına koştu. Eğer o kadına en ufak bir şey duymuş olsa en azından yaşayıp yaşamadığına bakardı. Seni yakalamak istiyor yakalayamıyordu sonra deli gibi aşağıya inip senin yanına koşuyordu. Aslına bakarsan Mehmet'le ikimizin de ona hayat borcu var."
"Bunların hepsini biliyorum. Ama o kadının söylediklerinden sonra hissettiğim o ihanet duygusu var ya onu unutamıyorum."
Mina, "Biraz daha zamana ihtiyacın olabilir. Zamana bırak canım," dedikten sonra gitti.

 Zamana bırak canım," dedikten sonra gitti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sonunda düğün günü gelmişti. Evdeki hummalı çalışmaların yanı sıra annem ve dayımın mahzun halleri hepimizi üzüyordu. O zamana kadar iki kardeşin kaderlerinin ne kadar benzediği hiç aklıma gelmemişti. Sonuçta ikisi de erken yaşta eşlerini kaybetmişlerdi. Yakın zamanda annelerini de toprağa vermelerinin onlar için çok zor olduğunu daha yeni anlıyordum.


Mina ise gelin değil düğün organizatörü gibi davranıyordu. Can'a "Şu Mina'yı durdur yoksa adamlar işleri bitmeden kaçacaklar," dedim.
"Onu durduracak kadar yürek yemedim. Sen asıl babamla teyzemle ilgilen gamlı baykuş gibi anneannemin odasının penceresine bakıp duruyorlar," dediği sırada yardımcımız kuaför ve makyözün geldiğini söyledi.
"Oh sonunda! Mina onları deli ederken annemlerin yanına gidip biraz neşelendirelim," dedim.
Ondan sonra akşam o kadar hızlı gelmişti ki kıyafetimi bile ilk misafirler gelmeye başladığı sırada giyebildim.
Mina muhteşem bir gelin olmuştu. Mehmet'in Mina'yı anneannemin gelinliğiyle gördüğü anı ölümsüzleştirmek için yüzlerce fotoğraf çektim. İkisinin bakışlarından aşk akıyordu. İlk önce nikah kıyıldı arkasından yemek faslı ve daha yemek bitmeden danslar başladı.
Bu düğün ne bir kır ne bir bahçe ne bir salon ne de bir ev düğünü olmuştu. Bu düğün karışık meyve salatası gibiydi. Valsler de vardı, darbuka ve klarnetli oyun havası da vardı, rock müzik ve en sonunda halay bile vardı. Bir ara altmış yaşlarındaki ünlü bir iş adamının ceketine beline bağlayıp roman havası oynadığını bile gördüm. Son misafirlerimiz gittiğinde -çoğu benim, Mina'nın ve Can'ın arkadaşlarıydı- hava aydınlanmıştı.

İstanbul'da yapılan nikah ve düğün hepimizin istediği gibi tüm dünya basınında da yer aldı. Boy boy fotoğraflar tüm medya haberlerindeydi. Can ve Levent'le yaptığımız vals bile günün konuları arasındaydı. Hemen hemen tüm basında manşet aynıydı. "Anneannemin Vasiyeti Temalı Düğün Medya Dünyasını Salladı."
Almanya'daki düğün ise hem katılan ünlüler bakımından hem de Mina'nın gelinliğiyle basına malzeme olmuştu. Medya başlıklarından bazıları ise beni gururlandırmaya devam ediyordu. "Her Geline Böyle Tasarımcı Kuzen Lazım." Daha düğün esnasında bile pek çok iş teklifi almaya başlamıştım.
Mina ufaklığından beri peri masalı gibi bir düğün isterdi, o kadar istemiş olmalıydı ki iki tane peri masalı gibi düğünü olmuştu.
Düğünden birkaç gün sonra Almanya'da bir dergiden röportaj teklifi gelmiş ben de kabul etmiştim. Bu röportajda söylediğim 'Duygularını iyice özümsediğim birine gelinlik tasarladığımda onun gelecekten beklentilerini çiziyorum,' sözü, beni moda dünyasında daha tanınır ve aranır hale getirmişti. Evlenecek pek çok ünlü çiften gelinliklerini tasarlamam için özel istekler gelmeye başlamıştı.

Talep edilir olmak beni ne kadar onurlandırsa da önceliğim asla değişmeyecekti. Minik... 

GELİNLİKTEKİ SIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin