Bölüm-29

13 1 0
                                    


İstanbul'a dönerken Mina ve annemin uyuduğunu, Can'ın ise elindeki dosyayı incelediğini görünce çantamdan not defterimi çıkardım. Hastanede bol bol düşünmeye vaktim olmuştu. Hayata anlam katma adına yapacak ne çok şey vardı ve ben onları hastalığım nedeniyle yapamamıştım. Senelerce dikkatli yaşamıştım ama son hiç beklemediğin yerden gelebiliyordu.

Kısa kısa notlar alırken Can yanıma gelip, "Daha iyileşmeden çizime mi başladın?" diye sordu.
"Hayır, yapmak istediklerimi not alıyorum. Hayatın kaypak olduğunu düşünüyorum artık. Mesela istediklerini yapmak için imkân bulduğunda, hastalıklar imkânsız hale getirebiliyor. Ya da hiç ummadığın anda hiç beklemediğin bir şey yüzünden ölebiliyorsun. Bir hayatım var neden istediklerimi yapamayayım?"
"Bu kadar yapmak istediğin ne?"
"Ehliyetim var yalnız araba kullanamıyorum çünkü bayılabilirim babam gibi. Ehliyetim var uçak kullanabilirim ama ya bayılıp uçağı düşürürsem? Motosiklet kullanmak istiyorum. Su kayağı yapmak istiyorum. Bungee jumping yapmak istiyorum. O kadar çok şey yapmak istiyorum ki..."
"Tatlım biliyorsun."
"Biliyorum ve artık bilmek yeterli gelmiyor. Seul'a gidiş hikayemi biliyorsun, annemin aslında bahanesiydi tasarım okumam. Asıl düşüncesi yalnız idare edemeyeceğimdi. Neden? Çünkü bayılıyorum...Ben ölümden döndüm Can. Ve kendime ne kadar dikkat edersem edeyim ölüm geliyor, üstelik hiç çalışmadığın yerden geliyor. Biraz kendimi toparlar toparlamaz istediğim her şeyi yapacağım."
"Beraber yapalım o zaman canım."
"Olur beraber yapalım. Çıkaralım kendi dünyalarımızın çivilerini artık."
Gülmeye başladı. "Teyzem o çivileri çifter çifter yerine takar kardeşim."
Ne yapalım biz de bir kere daha çifter çifter çıkarırız. Can, beni korumanı değil yardımın gerekirse sadece bana yardım etmeni istiyorum. Ben itinayla korunması gereken bir vazo değilim, ben bir bireyim ve her şeyden önce özgür bir kadınım."
"Bana ne zaman ihtiyacın olursa yanındayım bebeğim," diyen Can saçlarımdan öptükten sonra yeniden işine gömüldü.

Eve döndüğümde en büyük özlemime kavuşmuştum, Anneannem. Onu görmediğim bir yıl boyunca bu kadar yaşlanması içimi burkmuştu. Yaş ilerledikçe yaşlanmak hızlanıyormuş onu anladım. Dimdik omuzları kamburlaşmış, sert basan adımları yavaşlamış ve ağırlaşmıştı. Ama kokusu hiç değişmemişti.

Başıma gelenleri ondan saklamıştık ama o bir şeyler olduğunu hissetmişti. Yoğun bakımdan çıktıktan sonra görüntülü konuşmuş kaza geçirdiğimi söylemiştim. Ona sağ salim kavuşmanın huzuruyla kollarına atladım. Kokusunu içime çekip saçlarını öperken sarıldık birbirimize ve doya doya ağladık. "Hep söylerim torun ölmüş ağacın meyvesidir, tadından yenmez diye. Sen son meyvemsin güzel kızım, sana bir şey olsaydı yaşayamazdım," dediğinde herkes ağlamaya başlamıştı. O gece anneannemin koynunda yattım.
Huzurluydum. Bu huzurda yatmadan önce gelen, "Benden vazgeçme," mesajının etkisi var mıydı bilemiyorum. Bu iki kelimelik mesajın benim için bu kadar çok anlamlı olması inanılır gibi değildi. Aklıma Song-Anne ile olan konuşmalarım geldi, "anne oğul neler yapıyorlar acaba," dedim. Anlamlandırdığım en önemli kısmı ise onun arkasından gelen mesajdı.
'Senin için kendimi değiştiriyorum beni bekle,' yazıyordu. Ya ben o değiştirdiğin her neyse onunla mutlu olabilecek miydim?

                                                                                                            *

   Bir gün önce gece geç vakit Andy ve annesi Kim-Woo'nun restoranında yemek yiyorlardı. Song Yea-Na arkadaşıyla konuşan Andy'nin "Gelinlikteki sır filmin çekimleri bir an önce başlamalı Kim-Woo," dediğini duydu. Oğlunun Ada'ya ulaşmak için bu filmi kullanmak istediği çok açıktı. Buna izin veremezdi. "Oğlum yaraladığın kalbi iyileştirmenin yolu bu film değil. İlacı sen olmadığın müddetçe Ada'ya ulaşamazsın."
"Ne demek istiyorsun anne? Yoksa Ada'yla konuştun mu?" diye soran genç adam sinirle annesine bakmaya başlamıştı.
"Ülkesine dönmeden iki gün önce evine ziyarete gittim."
"Neden bana söylemedin?"
"Şu ana kadar Ada'yı hak edip etmediğine karar veremediğim için söylemedim. Şimdi de söyleme nedenim hak etmiyorsun demek için," diyen Song Hanım, ters ters oğluna baktı.
Andy, annesinin sert konuşmasına önce şaşırdı sonra kızdı. "Ne saçmalıyorsun anne. Ne demek hak etmiyorsun?"
"Ada'ya olan sevgini göstermek için bir filmden medet umuyorsan hak etmiyorsundur. Kız haklı, sen kendi karanlığınla o kadar iyi anlaşıyorsun ki kurtulmak istemiyorsun."
"Ada sana öyle mi dedi?"
"Söylediklerinden çıkan sonuç buydu. Sonuna kadar da haklı... Bak oğlum sen kendine ve sevgine değer vermediğin takdirde başkasının vermesini bekleyemezsin. Geçmişin sana biçtiği karanlık elbiseyi çıkarıp atmadan özgür kalamazsın. Önce kendini özgürleştir bunun için de ilk yapman gerekenler psikoloğa gitmek, kötü anılar biriktirdiğin evini satmak ve kendine huzur bulacağın yeni bir ev almak," dediğinde oğlunun düşünceli gözlerle ona baktığını gördü. "Ben de sana tavsiye ettiklerimi yapacağım hatta yapmaya başladım. Evimi satılığa çıkardım yeni bir ev arayışına girdim ve psikoloğa gitmeye başladım. Çünkü benim de senin gibi iyileşmeye ihtiyacım var. Gönlüm ister ki bütün bunları seninle yapayım ama sen istemezsem ben kendi kendimi iyileştirmeye kararlıyım," diyen kadın, uzanıp oğlunun elini tuttu. "Gel beraber yürüyelim oğlum. Soo-Jin'in bizi böyle görmek istediğinden eminim. O bizim hayatımızın en özel parçasıydı her neredeyse üzülmesine izin vermeyelim."
Genç adam, korkuyordu. "Ya bu süreç uzar onu kaybedersem. Anne ben Ada'ya çok haksızlık yaptım."
"Biliyorum. Onun içinde bundan sonra yapacağın her şeyi kendin için yap oğlum. Kendini bulduğunda ne kadar vicdanlı ve adaletli olduğunu hatırlar bir daha kimseye haksızlık yapmazsın. Umarım zaman seni affetmesini sağlar. Diyelim ki sağlamadı sen sağlıklı bir birey olmazsan önüne çıkacak başka değerleri de kaybedersin. Kendini mutlu edemezsen başkasını mutlu edemezsin."
Kim-Woo söze girdi. "Annen haklı dostum. Aslında bir müddet işten uzaklaşmak sana iyi gelecektir. Evini değiştir, tedavi ol, dağlarda yürüyüş yap, yüz, kitap oku... Yıllardır yapmadığın şeyleri yap. Bu senin içinde biriktirdiğin negatif duyguları atmanı ve huzuru bulmanı sağlar. Kendini huzurlu hissettikçe ne yapman ya da yapmaman gerektiğini daha çabuk anlarsın. Ben de her istediğinde yanında olacağım söz."

Andy uzunca bir süre sessizce onlara baktı. "Ben onun beni unutmasına izin vermek istemiyorum. Sırf kendim için değil, onunla beni birleştiren biz yapan değerler için de. En azından eski ben ve yeni ben arasındaki dengeyi bulana kadar... Tek emin olduğum şey onun mutlu olması için ondan vazgeçecek kadar sevmem. Lütfen bana yardım edin."
Kim-Woo "Sen ister yeter. O zaman ilk tavsiyemi vereyim. Ada'ya sıkça onu özlediğini sevdiğini söylediğin mesajlar at," dedi.
Song Hanım "Sadece o kadar olmaz. Tedavi olduğunu, hayatını baştan tasarladığını belirten birkaç cümle de yaz. Mesajların kısa olsun, ne yaptığını merak etmeli,"
Andy'nin suratında uzun süredir ilk defa bir tebessüm oluştu. "Neden aramıyorum?"
Müttefiklerinin ikisi de aynı anda "Olmaz," demişlerdi.
"Tamam tamam sadece mesaj atıyorum. Sadece onu düşündüğümü bileceği mesajlar."
Song Yea-Na oğlunun gülümseyen kararlı yüzünü gördüğünde içinin rahatladığını hissetti. Onu bu raddeye getirmek için günlerdir plan yapıyordu. "Başardın Yea-Na, umarım inatçı oğlun da başarır."

GELİNLİKTEKİ SIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin