Bölüm-33

13 0 0
                                    


Mina'nın işlerinden çok bunaldığım bir gün Amerika'dan K'iz ekibinin üyesi İnci'nin geldiğini öğrendim. Hep beraber dışarı çıkmaya karar verdik. Ekip olarak çıkacağımız eğlence, onun abisi, bunun sevgilisi, diğerinin kocası derken yirmi kişiye ulaşmıştı. Bunu duyan Can durur mu? Haliyle o da geldi. Önce yeni açılmış bir eğlence mekanına gittik, orası sarmayınca eskiden sıkça gittiğimiz boğazda salaş bir meyhanede bulduk kendimizi.

Darbukalar zurnalar derken hafif çakır keyif olmanın etkisiyle kendimi pistte buldum. Oynamaktan yürüyemez hale gelince, kendimi dışarı attım. Ayakkabılarımı çıkarıp sahildeki büyük kayaların üzerine oturdum. Peri'nin abisi Ayaz da yanıma gelmişti. "Bu gece iyi dağıttın Ada," derken gülüyordu.
"İhtiyacım varmış."
Gelip yanıma oturdu. "Neler yaşadığını biliyorum ama bunun sende ne etkiler yaptığını bilemem. Bunu ancak yaşayanlar bilir. Hep kendimi beterin beteri onun da beteri olabilirdi diye avutuyorum."
"Beterin beteri?"
"Şimdi sana söyleyeceklerimi ailem dışında kimse bilmiyor... Birini hayatını onunla geçirecek kadar çok seversin, sonra onu kendi evinde en yakın arkadaşınla kendi yatağında yakalarsın."
Şaşkınlıkla Ayaz'a baktım. "Gerçekten beterin beteri varmış."
"Hayır canım, bu sadece beter kısmı. Beterin beteri kısmı o an da hissettiklerinle arkadaşını hastanelik edecek kadar dövmüş olman da değil, bunları yaparak onlara hâlâ değer verdiğini göstermen. Onun da beterinin olmaması o sinirle katil olmamam."
"Ya beter kısmı güvensizlik beterin beteri kısmı ölmüş bir kadına olan duyguların devamıysa"
"Canım benim, bence önce kendi kalbine güvenmen gerekiyor. Ölmüş bir kadın diyorsun o kadın gerçekten sevilirken mi ölmüş bilmek istemiyorsun... Peri bana her şeyi anlattı. Sana sağlam erkekler hakkında küçük birkaç tüyo vereyim. Bizler basit düşünürüz. Onun için de çabuk oyuna geliriz. Oyuna geldiğimizi anladığımızda ise çok şeyi kaçırmış oluruz. Yani jeton geç düşer. Sorumluluklarımıza sahip çıkmaya çalışır ve çalışırken çoğunlukla abartırız. Ben de yaşadığım için gönül rahatlığıyla konuşuyorum. Pisliğin baştan beri sende gönlü varmış ama kabullenememiş diye düşünüyorum. Bir de üstüne şeytan akıllılarla karşılaşmış. Bu da sana bomba olarak dönmüş. Olay bu kadar basit aslında."
"Bütün söylediklerini kabul ettiğimi farz etsem de kanayan yarama merhem olmuyor," derken gözlerimden yaşlar uzun süredir ilk defa akmaya başlamıştı.
Ayaz, "Diyelim ki grip oldun ilacı alır almaz iyileşemezsin değil mi? Sana şunun sözünü verebilirim. Yaran zamanla kabuk bağlayacak acın azalacak... Ben senin yerinde olsam sevgime bir şans daha verirdim. Ne kadar kızsam da herif seni aldatmamış. Sadece kendi duygularından emin olamamış. Pisliğin biri olsaydı, senin duygularını kullanır ruhun bile duymazdı," dedikten sonra başımı omuzuna yasladı. "Ağla ağlaya bildiğin kadar," dediğinde hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştım. O kadar çok şey için ağlıyordum ki, anneanneme, ona, Lee Min-Su'ya en çok kendime.
Bir müddet sonra gözyaşlarım azalmıştı, kafamı çektim. "Sağ ol, buna çok ihtiyacım vardı."
"Kıymetini bil, muhteşem omuzlarımı kolay kolay bu iş için kullanmam çıplak ayaklı güzel kadın. Hadi içeri girelim," dedikten sonra ayağa kalkıp elini uzattı.
Tam o an da flaş patlaması oldu. Ayaz gülerek, "Yine paparazzilere yakalandım. Seninki yarın karalar bağlar artık," derken kahkaha atıp bu sefer omuzlarıma sarıldı. "Biraz daha korksun şerefsiz," dediğinde flaş bir kere daha patlamıştı.
Gecenin bitiminde mekândan çıkarken magazin muhabirleri etrafımızı sardı.
Biri, "Yeni bir aşka yelken mi açıyorsun Ayaz?" diye sordu.
Ayaz gülerek, "Lütfen seviyeli arkadaşlığımızı bozmayın beyler," diye cevap verdiğinde gülmemek için kendimi zor tuttum. Çünkü çoğu medyatik kişiler ilişkilerine seviyeli demeyi uygun görüyordu.

Muhabir bana döndü. "Siz bir şeyler söyler misiniz Ada Hanım?"
"Ne söyleyeyim Ayaz'ın dediği gibi seviyesi tavan yapmış arkadaşlığımızı bozmanıza izin vermiyoruz," dediğim sırada Can koşarak yanımıza geldi ve uzatılan mikrofona konuştu. "Aile olarak Ada'nın alacağı her türlü kararın arkasındayız."
Bu söz bomba etkisi yapmıştı. Ertesi gün bütün medyada biz vardık. Ayaz'la ikimizin fotoğraflarının altında ne yoktu ki. Ailelerin onayını aldığımız ilişkimiz, Ayaz'ın bana aşkı, ayaklarımın çıplaklığı ve daha ileri gidip senelerdir gizli aşk yaşadığımız.
Annem bile neler oluyor diye sormaya başlamıştı. Can durumu izah ettiğinde rahatlamıştı yoksa çoktan nişan elbisesi aramaya başlayacaktı.
O gece gelen mesaj ise beni çok şaşırttı. "Ağlamışsın. Yanında ben olmalıydım. Seni seviyorum."

Ağladığımla ilgili hiç haber yoktu. Nasıl anlamıştı? Fotoğraflara bir daha dikkatle baktım. Gözlerimin kızarıklığını fark ettim. Ayaz ve Can'ın oyununu bir tek o yememişti. Yememesinin nedeni güvenle ilgili sorunlarını aşmış olması olabilir miydi? 

GELİNLİKTEKİ SIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin