Bölüm-23

14 2 0
                                    

Sabah erkenden Mehmet'in gönderdiği adamlar geldi. Eşyaları alıp götürdüler. Ben de ufak bir çanta hazırlamıştım. Mina'nın ruh halimi anlamasını istemediğim için kendi tasarımım bir elbise ve üzerine ipek bir ceket giyip, süslenip otele gittim.

Mina'yı görmek o kadar iyi gelmişti ki ona uzunca sarıldım. Ne o beni bırakabiliyordu ne de ben onu.
Mehmet, "Kızlar sizi gören de yüzyıllık ayrılık yaşadığınızı sanacak," derken sevgiyle Mina'ya bakıyordu.
Böyle bakan birisinin sevgisinde asla şüphe edilmezdi. Sevgi dolu bir bakıştı ve gerçekti. "İşte bu, benim aradığım kısmen bulduğumu sandığım sevgiydi. Aslında evime girmesi, restorandaki tavrı, hastaneye gelişi hepsi bir ümitti. O, beni istiyordu ama o kadına aşık. Kendi de arada kalmış. Ben böyle bir şeyi kabul edemem. Kalbimi koparıp atarım böyle bir şey istemem," diye düşündüğüm an kafam netleşmiş, kalbim yeniden parça parça olmuştu. Bu duygularımı Mina'ya anlatacaktım ama şimdi değil.
Mina ve Mehmet'le önce hastaneye gittik. Minik ve Mi-Anneyle tanıştılar sonra akşama kadar Seul'da gezdik. Mina alışveriş yaptı. Akşam otele döndüğümüzde ikisinin mutluluğu manevi olarak rahatlamamı sağlamıştı.
Mina, "Açlıktan bayılmak üzereyim. En son uçakta bir şeyler yemiştik," dedi.
Mehmet onun lafını ikiletmeden otelin restoranına doğru yürümeye başladı. "Mina'nın aç kalmasının dünyalar savaşına neden olacağını nasıl unuttum," dediğinde uzun süredir atmayı unuttuğum meşhur kahkaham dışarı taşmıştı. "Anneannem olsa 'Yine mi acıktın Mina? Bu kızın içinde kurt mu var acaba? Yiyor yiyor doymuyor,' derdi. Mina, otelden çıkınca yedik ya hatta Seul'u gezerken kahve içerken pasta yedin, üstüne dondurma yedin. Soyun da semerini ye diyesim var," dediğimde Mehmet'i tanıdığımdan beri ilk defa bu kadar güldüğüne şahit olmuştum. "Mehmet, senin gülme ile ilgili bir sorunun yokmuş sadece esprisini anlayacağın birine ihtiyacın varmış," dedim.
Mehmet, "Bu durumda o da sen oluyorsun küçük kız kardeş Ada. Cam kenarındaki masaya geçelim," derken bile sırıtmaya devam ediyordu.
Mina söylenmeye başlamıştı. "Çıkar şu üzerindeki ceketi Ada, bana fenalık gelmeye başladı. Mehmet sıkılmadın mı kravatla?"
Mehmet, Mina'nın oturacağı sandalyeyi tutarken, "Tam da bundan bahsediyorduk müstakbel karıcığım," dedi.
Ben ise Mina'nın yemeği gelene kadar söylenmesini engellemek için üzerimdeki ince uzun ceketi çıkarıp hemen karşılarına oturmuştum.

Mina, "Ada, elbisene bittim! Attığın fotoğraftan çok daha güzel olmuş. Neden üzerine ceket giydin ki? Kilo da vermişsin. Son geldiğimde bayağı şişmanlamıştın. Teyzem zayıfladığını görünce çok üzülecek. Ada, Mehmet düğünü babamla yüz yüze konuşmak için İstanbul'da üç gün kaldıktan sonra benimle Ankara'ya gelmek istedi. Ne oldu bili..." diye devam ederken dayanamadım. "Bi sus Mina, nefes al. Yemekler gelene kadar ekmek falan atıştır."

Mehmet elimi tutup öptü. "Mina'yı susturabilen tek insan olarak sana saygılarımı sunuyorum sevgili kardeşim."
Yemeklerin gelmesiyle sakinleşen Mina, biraz yedikten sonra "Oh be dünya varmış!" dedi.
Ben yine dayanamadım. "Sana dünya varmış, bize sükûnet," dediğim sırada "İyi akşamlar," diyen sesi duyunca şok olmuştum. Şok diyorum çünkü şaşırdım kelimesi yeterli değildi. Üstelik kalbim patlayacak gibi çarpmaya başlamıştı. "Andy?" Bu adamın hiç olmadık yerde hiç beklemediğim zamanda ortaya çıkma gibi bir özelliği vardı. Kendimi toplamam birkaç saniyemi almıştı. Buna ben bile hayret ettim. "Seni burada göreceğimi sanmazdım,"
"Bir görüşmem vardı, seni görünce selam vermek istedim," derken Mina ve Mehmet'e bakıyordu.
Onları tanıştırmak zorunda kalmıştım. Tabi eski patronum olarak.
Mehmet'in davetiyle Andy de yanımdaki sandalyeyi çekip masaya oturmuştu. Mina'ya dönüp, "Türkçe konuştuğumuzun farkındasın değil mi?" diye sorduğumda bunun bir uyarı olduğu çok açıktı.
Masum masum "Bu durumda biz de dedikodusunu o gittikten sonra yaparız Ada'cığım," diyen Mina, ben hariç hepsini güldürmüştü.
Güzel sohbetle yenen yemekler daha bir lezzetli geliyordu insana. Ve yine ben hariç herkes bu lezzeti tatmıştı. Yemeğin sonuna doğru yine Mina, "Ada'nın işinin erken bitmesi çok iyi oldu. Daha bana 2 gelinlik, 1 kına kıyafeti ve 10 gece elbisesi hazırlayacak."
"Çüş Mina! Ben sana 5 gece kıyafeti için söz vermiştim."
"9" diyen Mina bana yalvaran gözlerle bakıyordu.
"5" derken erkeklerin şaşkınlık ve merakla bizi izlediklerini fark ettim. Mina bu konuyu özellikle burada açmıştı çünkü hayır diyemeyeceğimi biliyordu. Bu sefer onun numaralarını yemeyecektim. O devam etti. "8"
"Son bir iyilik yapıyorum 6, daha bir fazlası olmaz."
"Tamam o zaman üzerindeki elbiseyi ilk defa bugün giydiğine göre o da benim," diyen Mina'ya ters bir bakış attım. "Şimdi sana bir şey söylerdim ama yeri değil."
"İç çamaşırlarımı da al bari, diyeceksen onlar sana kalsın tatlım," dediğinde ben kıpkırmızı olmuştum.
Erkeklerin ise durumu benden beterdi. Gülelim mi, kaçalım mı, susalım mı, konuşalım mı kararsızlığını yaşıyorlardı.
Konuyu değiştirmek için "Anneannemi aylardır görmedim çok özledim. Anneannem deyince şimdi aklıma geldi mücevherlerim ve bazı taslaklarım kasadaydı onları almadım."
Mina güldü. "Kızım hep aynısın, hep son dakika bir şeyleri unutursun. Sabah gider alır, oradan havaalanına gelirsin."
"Sen de mi gidiyorsun?" diye soran Andy'yi ilk defa bu kadar şaşırmış ve üzgün gördüm.
Vicdan yapıyordu pislik. "Gidiyorum," derken onu üzdüğüm için içim rahatlamıştı nedense.
"Ben birkaç hafta daha Minik için kalırsın diye düşünmüştüm. Düğün için mi kararını değiştirdin?"
"Minik iyi. İstanbul'da yapılacak çok iş var. Biraz önce kulaklarınla duydun."
"Yine de Miniğin iyi bir bakıma, sevgiye ve şefkate ihtiyacı var," derken bana bakışları buz gibiydi.
"Anneannesi yanında, doktoru sık sık kontrole gelecek, yanlarına bir yardımcı tuttum o da gün aşırı gelip temizliktir, yemektir falan halledecek. Eğer anneannesinin sağlık sorunu olmasaydı onları da götürecektim," dediğimde Mina, "Bugün hastanedeydik, çok sevimli yavrum. Hepimiz onu bıraktığımız için üzülüyoruz fakat yapacak bir şey yok. Ada, bugün çok ağladın sen. Bakarsın düğünden önce yeniden geliriz," deyip konuyu kapatmak istedi.
Andy "Haklısınız," derken aklının Mina'nın konuşmasında olmadığını anlamıştım.
Mehmet, "Ada, sen sabah gidip işini hallet canım. Biz seni bekleriz acele etme. Andy, kusura bakmazsanız benim odama çıkıp birkaç görüşme yapmam lazım. İsterseniz siz oturun," dedi.

Onun bu sözleri üzerine hepimiz kalktık. Andy, Mehmet ve Mina'ya mutluluklar diledi. Mina onu düğünlerine davet etti.

   Andy en son benim elimi sıktı. "Görüşmek üzere," dedi ve gitti.
"Sanki bir daha görüşecekmişiz gibi konuşuyor," diye düşündüm. Artık kesin kararlıydım onu hayatıma bir daha sokmayacaktım ve bir daha affetmeyecektim. Bu gece bir istisnaydı, bir vedaydı ve bir bitişti. Aynı zafiyeti bir daha gösterirsem değerlerim dolayısıyla ben yitip gidecektim.
Andy'nin arkasından bakan Mehmet bana döndü. "Ada, bu adama ilgin olduğu belli. Sana bir abi tavsiyesi vermek isterim. Bu adam seni üzer kardeşim, gözlerinde gülerken bile geçmeyen bir acı var. Böyle adamların geçmişlerinde muhakkak bir şey olmuştur."
"Haklısın Mehmet. Benim açımdan vardı ve bir gün bitecek," dediğimde Mina, "Çabuk anlat," dedi.
"Şimdi değil ama bir gün muhakkak anlatırım."

Bunu söylediğimde o günün hemen gelmesini istedim. Biliyordum ki anlattığımda o da kalbimden çıkmış olacaktı. 

GELİNLİKTEKİ SIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin