İn-Su'nun ameliyat gününe kadar benim tüm tetkiklerim yapılmış tahmin ettiğim gibi hiçbir şey çıkmamıştı. Hastanede olduğumu Mina ve yakın arkadaşlarımdan Peri hariç kimseye söylememiştim. Hepsi benim hâlâ şirkette yoğun bir şekilde çalıştığımı sanıyorlardı. Aksi durumda buraya gelmelerini engelleyemezdim. Bilhassa annem kıyametler koparır ve beni kaptığı gibi İstanbul'a götürürdü.Kim-Woo'yu arayıp sonuçlarımı söylediğimde "O zaman hastaneden çıkıyorsun. Bu akşam yemeğe gidelim mi?" diye sordu.
"Olur ama sakin bir yer olsun."
"Benim restoranımda yeriz. Kimsenin kimseyi görüp duyamayacağı bölümler var."
"Senin restoranın mı var?"
"Senin kadar olmasa da ben de çok yönlü sayılırım. Mesela iyi bir aşçıyımdır."
"Gerçekten şaşırdım. Peki yeri mesaj at ben gelirim."
"En çok hangi yemeği seversin?"
"Mantı."
"Menümüzde yok ama senin için yaparım."
"Yap valla gerçi dondurucumda Türkiye'den gelen mantım var ama senin elinden yemek bir ayrıcalık olacak."
Kim-Woo, "Anlaştık. Akşam görüşürüz," dedikten sonra telefonu kapatmıştı.Telefonum yeniden çaldı. Lee Min-Su arıyordu üstelik bu beşinci arayışıydı. Önce açmadım, son günlerde yine taciz derecesinde aramaya başlamıştı. Andy'nin şirketinde çalıştığımı hiç kimseye söylememişken onun nasıl öğrendiği ise muamma olmaya devam ediyordu. Tesadüfen beni şirkete girerken görmüş güya. Geçici bir iş olduğunu anlatmama, Andy'yi nadiren gördüğümü söylememe rağmen aramaya devam ediyordu. Yeniden aradığında açtım. Çünkü açana kadar bıkmadan usanmadan arayacaktı. "Neden telefonlarımı açmıyorsun?" diyen sesi kızgındı.
"Elimi kapıya sıkıştırdığım için hastanedeyim."
"İşe gitmedin mi?"
"Sana söylemiştim. Kısa dönemli bir işti ve bitti. Yakında Türkiye'ye dönüyorum."
"Gitmeden görüşecektik unuttun mu?" diye sordu.
"Yanıma doktor geldi, seni sonra ararım," dedim kapattım. Ondan çok sıkılmıştım.Hastanedeki odamı kapatmadım çünkü Mi-Anne'nin orada kalmasını istiyordum. Dolayısıyla çıkış işlemini yaptırmadım. İçim rahattı ve bu rahatlığın başıma ne dertler açacağını bilemezdim.
Akşam Kim-Woo'nun restoranına gittiğimde beni kapıda karşıladı. Uzun uzun bana baktıktan sonra "Çok güzelsin," dedi.
Mina'nın hediyesi olan çok sade siyah elbiseyi giyip, onu da makyaj, saç, takı, topuklu ayakkabı ve çantayla tamamladıktan sonra aynaya bakmış ve kendimi beğenmiştim. Tabi ki tek elle bunları yapmak güç olmuştu ama önemli olan sonuçtu."Ben de kendimi güzel hissediyorum. Mantı ne durumda sen ondan haber ver," dediğimde gülmeye başlamıştı. "Hazır... Sana bir şey söylemeliyim."
Kalbim bir anda ağzıma gelmişti. Heyecanımı belli etmeden, "Andy mi burada?" diye sordum.
"Lütfen bana kızma. Aranızdaki sorunu çözmenizi istedim."
"Sana kızmak mümkün değil! Madem burada konuşalım bakalım," dedikten sonra bize ayrılmış bölüme gittik. Andy beni görür görmez ayağa kalkmıştı, oturacağım sandalyeyi çekerken. "Hoş geldin Ada," dedi.
Yerime oturduktan sonra "Hoş buldum. Ne söyleyeceksen söyle, yemek yerken tatsız konular konuşmaktan hoşlanmam."
Kim-Woo gelip yanıma oturdu. "Yemeği siz sorunlarınızı konuşarak hallettiğinizde yeriz."
Andy, "Ada, senden özür dilerim."
"Ne için özür diliyorsun?"
"Elini o hale getirdiğim, haksız yere suçladığım, hakaret ettiğim, bağırdığım, kızdığım her şey için," diyen sesi üzgündü. Ama adam dengesizdi üstelik saati saatine de uymuyordu.
"Samimiyetine nasıl inanayım? Şimdi özür dilersin yarım saat sonra kafama tabak fırlatabilirsin. Ki kafama senin ellerinden kumaş yemişliğim var," dedim tüm ciddiyetimle.
Kim-Woo hayretle Andy'ye döndü. "Bu kadarını yapmış olmazsın!"
"Kimseye yalan borcum yok. Yaptı hem de gözlerimin içine baka baka yaptı," derken sanki o anı yaşıyordum.
Andy, "Çok özür dilerim. Hayatım boyunca değil bir kadına hiçbir canlıya o şekilde davranmadım," derken kıpkırmızı olmuştu ve konuşurken zorlanıyordu. Eline aldığı içki bardağını bir yudumda bitirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GELİNLİKTEKİ SIR
Ficção Geralİstanbul'dan Güney Kore'nin başkenti Seul'e okumak için giden Ada'nın yolu, Asya ülkelerinde tanınmış oyuncu, şarkıcı ve şarkı sözü yazarı Andy ile kesişir. Bu kesişme ikisini de farklı şekillerde etkileyecektir. Aralarındaki farklılıklar dil, din...