Sabah terzinin telefonuyla uyandım. İşler bitmişti. Bu onu görmek ve vedalaşmak için son bahanemdi. Kim-Woo'nun anlattıklarından sonra Andy'ye daha anlayışlı davranmaya karar vermiştim.
Heyecanla şirkete gittiğimde gelinliği ve kullanılacak ekstra parçaları kontrol ettim. Düşündüğümün çok üstünde mükemmel bir iş çıkmıştı.
Bitmiş işleri göstermek için Andy'nin odasına gideceğim sırada Ha-Jun geldi. "Andy yok. Gelinliği ben teslim alacağım," dedi.
O an aklıma "Mümkünse sana değil, tayin ettiğin birine teslimini yaparım," dediğim geldi. Kendi ayağına sıkmak böyle bir şeymiş, diye düşündüm.
Teslimi kısa sürede gerçekleştirmiş, odanın anahtarlarını iade etmiştik. Ha-Jun bizi odasına aldı, kahve ikram etti. Nerede olduğunu sormak için deliriyordum ama soramıyordum. Sonunda terzilerden biri "Andy Bey Japonya'dan dönmedi mi?" diye sordu.
Ha-Jun, "Dönmedi," dediğinde dayanamadım. "Hayret seni götürmedi mi?" diye sordum.
"Özel bir nedenden dolayı gitti, yoksa bensiz bir yere gitmez," derken böbürlenen Ha-Jun, patron nidasıyla konuşuyordu. Japonya'ya gitme nedeni o kadar açıktı ki içimin yandığını hissettim. "Kahvelerimizi içtiğimize göre vedalaşalım," dedim.
Oradan ayrılmak çok zor gelmişti. Biliyordum ki bir daha buraya selamlaşmak için bile gelemeyecektim. Terziler, nakışçılar hepsine tek tek sarıldım. Geldiğimde görüşmek için sözleştik.Aradan iki gün daha geçti. Artık bir mesaj bile yoktu. Türkiye'ye götürmek üzere hediyeler almak için dışarı çıkıyor, oradan hastaneye gidiyor, Minik'i görüp yeniden eve dönüyordum. O iki günün en büyük eğlencesi sıkça arayan Kim-Woo ve sahilde konuştuğumuz gece ile ilgili hiçbir şey konuşmadığı eğlenceli sohbetleriydi.
Lee Min-Su'dan ise haber yoktu. Her gün defalarca arayan kadının aramaları bir anda kesilmişti. Şehir dışında bile olsa arayacak bir neden muhakkak bulurdu. Abisini yeniden aramak istiyordum fakat onu da meraklandırmak istemiyordum. Aramamasının nedeni yeni oyun arkadaşı da olabilirdi, beni merak ettirip kendisini aramamı sağlamak için de. En güzeli Türkiye'ye döndükten sonra aramaktı, böylece bana yeniden yapışmasını engellemiş olacaktım. Evime neden girdiği hâlâ muammaydı. "Bunu çözmek artık geri dönüşüme kaldı, tabii dönersem," diye düşündüm.Ertesi gün medya dünyası Andy ve Ah-Reum hakkında yazılan yazılar ve onların fotoğraflarıyla yıkılıyordu. İkisinin havaalanından el ele çıkışları, bir otelde yemek yiyişleri, birbirlerine sarılmış halde deniz kenarında dudak dudağa resimleri...Daha birçok şey bütün sitelerdeydi. Yazıların başlıkları ise -Bitmeyen aşk, Gerçek aşk- gibi şeylerdi. Okudukça ve gördükçe üzülüyor, üzüldükçe kendime daha çok kızıyordum. Çünkü üzülmeye hakkım yoktu.
Bu haber bana, aslında yüksek lisans için geri dönmeyi çok istemediğimi fark ettirmişti. Buna daha fazla kızdım. Çünkü sırf Andy yüzünden yavaş yavaş hayallerimden vazgeçtiğimi düşünmeye başlamıştım.
Minik ve Mi-Anne'yi de bir başlarına bırakacak halim yoktu. Doktoru izin verene kadar birkaç kere daha Kore'ye gelebilirdim.Aradan biraz zaman geçtikten sonra kesin dönüş yapmaya karar verdim. Bu karar üstümden bir yük almıştı. Gitmeden önce son bir kere daha Türk şehitliğini ziyaret etmek için ertesi gün Busan'a gidip orada bir gece kaldım. İlk geldiğimde de aynı şeyi yapmıştım. Yine anneannemi görüntülü arayıp tek tek onun duaları eşliğinde mezarları gösterdim. Onu ne kadar özlediğimi o an daha fazla hissettim.
Eve dönerken yolda Mina aradı. Ertesi gün geleceklerini, bir gece kaldıktan sonra gidebileceğimizi söyledikten sonra, "Mehmet diyor ki, götüreceğin eşyaları hazırlayacakmışsın yarın sabah sana araç ve adam göndertecekmiş. Eşyaları havaalanına gönderdikten sonra otele gelirsin, ertesi gün sabah otelden çıkar gideriz," dedi.Aslında hiç oyalanmadan dönmek istiyordum ama pilotların dinlenmeleri gerektiğini biliyordum. "Tamam," dedim
Busan seyahatimde etrafı son kere iyice görmek için tren yolculuğunu seçmiştim. Eve geldiğimde bu tercihimden dolayı kendimi çok yorgun hissediyordum. O yorgunluğun üstüne bir de paketleme yapınca pertim çıkmıştı. Kendime sıcacık bir kahve yaptım. Artık Andy dahil hiçbir şey düşünmek istemiyordum. Elime uzun zamandır okumak istediğim kitabı aldım. Daha ilk beş sayfayı bile bitiremeden olduğum yerde uyuyakalmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GELİNLİKTEKİ SIR
Fiksi Umumİstanbul'dan Güney Kore'nin başkenti Seul'e okumak için giden Ada'nın yolu, Asya ülkelerinde tanınmış oyuncu, şarkıcı ve şarkı sözü yazarı Andy ile kesişir. Bu kesişme ikisini de farklı şekillerde etkileyecektir. Aralarındaki farklılıklar dil, din...