6. Bölüm

218 25 0
                                    

Koridorda yankılanan ayak seslerinin tıkırtısında, Sanford çoktan geçmişine dönmüştü. Nöbet arkadaşları Olivia ve Harrison'la, Mr. Hipokrat'dalardı. Her zamanki gibi nöbetlerini bitirmiş, dinlenmek ve nöbetin stresini atmak için sohbet ediyorlardı.. Mr. Hipokrat, Portland Hastanesi'nin hemen karşısında, çoğunlukla doktorların tercih ettiği fakat bazı zamanlar doktor ayartma işini kafasına koyan hemşirelerden de rağbet gören bir kafeydi. Sanford, uykusunu dağıtmak için espressosunu yudumluyor bir yandan da Olivia ve Harrison'la gecenin ilginç vakalarından söz ediyorlardı. Saat neredeyse 10'a gelmişti ve güneş tepeye ulaşmak üzereydi. Christin, Kevin'ın da devam ettiği kreşte çalışıyordu. Bu yüzden evde kimse olmadığından dolayı acele etmiyor, oyalanıyordu. Harrison, Lattesinden bir yudum alarak, acile gelen komik vakalardan birisine kahkahalarla gülen Olivia ve Sanford'un gülüşünü bölmüştü.

"Benim başımda bir bela var."

Fısıltıya yakın sesle söylediği bu cümle Sanford ve Olivia'da büyük bir etki yaratmış ve ikisi de gülmeyi kesmişti. Kahvesinden bir yudum daha alan Sanford, meraklandığını belirten bir tavırla, "nasıl yani," dedi. Aklından geçen ilk şey, hemşirelerden birisiyle fingirdeştiği ve karısına yakalandığı olmuştu.

"Birisi benden cinayet işlememi istiyor."

Konuşurken sesini fazla yükseltmiyor, diğer masalardaki kimselerin duymaması için çaba harcıyordu. Son söylediği cümle, Olivia'nın kahkahalarla gülmesine neden olmuştu.

"Ben ciddiyim!"

"Ne diyorsun Harrison, ne cinayeti, kafayı mı yedin? Biz hayat kurtarmak için buradayız. Şizofrene mi bağladın?"

Sanford, Olivia'nın olayı alaya almasına aldırmamış ve Harrison'ın söylediği cümlenin içinde soğukkanlılık gerektiren bir şeyler gevelediğini hissetmişti.

"Söyle dostum dinliyoruz."

"Aslında kimseyle paylaşmamam lazım ama olur ya başıma bir şey gelirse..."

"Olayı ajite etmeden anlatacak mısın," diyerek bir anda üzerine yüklenen tüm gerginliğini boşaltmıştı Olivia.

"Bir mafya babası var. Yani öyleymiş. Yer altı dünyasının ünlülerinden. Kız kardeşinin yeni bir kalbe ihtiyacı varmış ve tetikçilerinden birisinin kalbinin kızkardeşiyle uyumlu olduğunu söyledi."

"Sakın düşündüğüm şeyi söyleme dostum."

"Maalesef dostum, aynen düşündüğün gibi. Adam yedek parça alıyor sanki."

"Peki, adamının bundan haberi var mıymış," diyerek şaşkınlığını gizlemeden sormuştu Olivia. Sanford, elindeki espresso fincanını gürültülü bir şekilde masaya bırakarak, bir damla uykusunun kalmadığını ispatlarcasına kocaman gözleriyle konuşmuştu:

"Sen şaşırmışsın. Böyle bir şeye evet demedin umarım."

"Sence, seçim şansımız var mı?"

"Çıldırdın mı Harrison? Aileni düşün! Eşin, kızların... Böyle bir şey duyulursa alacağın cezayı ve mesleğinden ihraç edileceğini biliyorsun değil mi?"

"Aynen Olivia, ben de senin dediğin gibi ailemi düşündüm. Nora ve kızları, birkaç günlüğüne yalnız kalmak istediğimi söyleyerek Vancouver'a annesinin yanına yolladım."

"Eee, tamam işte. Birkaç gün orada kalsınlar. Sen de polise git direk."

"Öyle kolay değil Sanford. Neyle suçlayacağım onları, henüz bir şey yapmadan. Bazen, senin neden evlenmediğine hayıflansam da Olivia, böyle bir durumda bekâr olmayı o kadar çok isterdim ki."

"E peki ne yapacaksın, adamdan yedek parça almak için canlı canlı öldürecek misin?"

"Sanırım başka çare bırakmayacaklar Oli."

"Sen ciddisin," diyerek tekrar lafa girdi Sanford. "Beni öldürseler böyle bir şeyi kabul etmem.

"Sorun da o zaten, beni öldürseler yapmam ama ailen işin içine girince elin ayağın bağlanıyor işte."

"Ailenle mi tehdit ettiler?"

"Aynen dostum," dedi önündeki yarım kalmış ve soğumuş lattesini masanın ortasına iterken. Ayağa kalkmıştı.

"Fitili ateşledin, şimdi de gidiyor musun?"

"Maalesef Olivia, telefonuma mesaj geldi. Kapının önünde bekliyorlar."

"Saçmaladın iyice, nerede ameliyat edeceksin, bir komplikasyon olursa ne yapacaksın, şaşırdın mı sen?"

"Başka çarem yok Sanford, umarım bir gün böyle bir durumla karşı karşıya kalmazsınız. Dediğim gibi çok güçlüler ve tüm ameliyat ekipmanı falan her şey hazırmış. Bir cerrah ve 2 hemşire daha olacağı da söylendi."

Olivia ve Sanford'un şaşkın bakışları altında, kısaca birkaç isim vermiş ve kendisine veya ailesinden birisine bir şey olursa, kapıdaki kamera kayıtlarıyla birlikte polise gitmelerini rica etmişti Harrison. Üzerinden yıllar geçmişti ve üçünün arasında sıkı sıkıya korudukları bir sır olarak kalmıştı bu olay. Sanford'un ne kadar hayal gücünü zorlarsa zorlasın aklına getirmeyeceği aynı durum, şimdi başına gelmişti.

Sanford, bu olayı hayal meyal hatırlamaya çalışırken, koğuşun kapısına gelmişlerdi bile. Bir karar vermesi gerekiyordu. Bu işi yapacaksa, istekleri olmalıydı. Açılan koğuş kapısının önünde birden durarak, Carlos'un yüzüne döndü.

"Tekrar müdürle görüşmek istiyorum."

"Delirdin mi adamım, şimdi oradan geliyoruz. Ne görüşeceksin tekrar?"

"Götürüyor musun yoksa senin zorluk çıkardığını mı söyleyeyim?"

Carlos, adamın ani çıkışına şaşırmış, bir o kadar da korkmuştu. Doktorun, bu gücü nereden aldığını kestirememişti. Blöf olabileceğini düşündü kısa bir süre. Ama doktorun gözleri kesinlikle çok ciddi bakıyor ve bir robot edasıyla üzerine kilitlenmiş bakışları sanki gözlerini deliyordu. Carlos, bir daha cevap verememiş ve vardiyayı devralan diğer gardiyanın şaşkın bakışları altında, "gidelim," demişti.

OrganizeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin