Organize

29. Bölüm

Cinayet mahallinin delil numaralandırma ve resimleme işlemlerinin bittiğini bildiren bir memurdan sonra Lucas, mezara iki kişinin yardımıyla inerek ilk olarak elindeki fenerle cesedin sağına soluna ışık tuttu ve kimsenin yüzüne bakmadan kafasını sallamakla yetindi.

"Yine bizim Robin."

"Aynı kişi mi efendim," diyerek zar zor konuşmuştu Meg."

"Gördüğüm kadarıyla böbrekler alınmış. Başka hangi yedek parçalarını almışlar bilemiyorum."

Bunları söylerken bir memurun uzattığı pense tarzı bir aletle cesedin sırtına saplı hâlde duran çiviyi yavaşça çekmişti. Çiviyi çıkardığı yerden herhangi bir kan kaynamamış veya çıkmamıştı. Uçmasın diye diğer eliyle kağıdı tuttuktan sonra yüzüne yaklaştırarak ne olduğunu incelemeye başlamıştı. İlk dikkatini çeken altı yazılı cümleyi kendince mırıldandı. Etrafındakiler bir şey söylediğini düşünerek ona doğru eğilerek kulak kabartmışlardı. Onu duymadıklarını düşünerek mırıldandığı cümleyi yüksek sesle tekrarlamıştı.

"Hukukun kuvvetinin azaldığı yerde, kuvvetlinin hukuku geçerli olmaya başlar."

Sayfanın atına bakarak hangi kitaptan koparıldığını anlamaya çalışmıştı.

"Maurice Dueverger'in sözüymüş."

Lucas, yavaşça adamın kafasını çevirerek yüzüne bakmaya çalıştı. Adam kaskatıydı ve boynu zorlukla dönüyordu. Lucas, soğukta kaskatı kesilen adamın boynunu çevirmeye çalıştıkça çıkan çatırtılar az kalsın Meg'in ve diğerlerinin öğürmesine neden olacaktı. Cesedin boynu yan döndükçe görünen yanaklarından birisinin hayli şişkin olduğu göze çarpıyordu. Cesedin boynu biraz daha çevrilince adamın ağzına zorla sokulmuş bir beyzbol topu olduğu göze çarpıyordu. Gözlerinin oyulmuş olduğunu gördüğünü zanneden Meg, yanılmış olabileceğini dilemişti. Lucas, çevirdikçe çatırtılar çıkaran boynu yavaşça serbest bırakarak etrafında bekleyen memurlara eliyle bir işaret yapmıştı.

"Otopsiye gönderin, etrafı biraz daha araştırın. Alanı genişletin. Nasıl olsa birazdan gün ağaracak. Bakın bakalım kıyafetleriyle mi buraya getirilmiş? Yani kimliğiyle ilgili bir ipucu var mı?"

Lucas, çıkmak için elini uzatan bir memura tutunarak mezardan çıkmıştı. Meg'in dikkatini o zaman çekmişti Lucas'ın ayağındaki makosen ayakkabılar. Meg, Lucas'ın böyle bir havada nasıl böyle bir ayakkabıyla dışarı çıktığını garipsemişti. Lucas, cesedi çıkarmaya çalışan dört görevliye bakarken, arkada bekleyen basın ordusunu nasıl atlatacaklarını düşünüyordu. Meg'e ileriyi işaret ederek ilerlemesini belirtti. Arkasından hızlı adımlarla ilerlerdi.

"Meg, hemen bir önceki nakilleri yapan doktorları arıyorsun, sabahın körü olması umurumda değil. Bak bakalım bu gece organ nakli falan yapmışlar mı?"

"Tabi efendim, hemen arıyorum."

Meg, o iç kaldıran sahneden bu kadar kısa sürede kurtulmanın sevinciyle az ileride olay yerine saldırmayı bekleyen aç kurt sürüsünü unutmuş, bir yandan hızlı adımlarla ilerleyen Lucas'a yetişmeye çalışıyor, bir yandan da çıkardığı telefonundan Eliesha'nın numarasını bulmaya çalışıyordu. Bulur bulmaz çevirmişti numarayı. Uzunca bir bekleyişten sonra uykulu bir ses cevap vermişti. O telefonda konuşurken Lucas basın mensuplarının elinden kurtulmuş, Meg'in arabasının hemen yanıbaşında bekliyordu. Basın ordusu cesedin çıkarıldığını ve bir ceset torbasına koyulduğunu fark edince o sahneyi görüntülemek istemiş ve onları biraz da olsa unutmuşlardı. Lucas'ın arabanın yanında beklediğini gören Meg, telefonu mantosunun cebine koyarken diğer elinde sımsıkı tuttuğu kumandadan kapıları açmıştı. Sessizce arabaya binen Lucas her zamanki yerine oturarak Meg'in gelmesini bekliyordu. Meg arabaya yaklaşırken, neden bu adamın hep onun arabasıyla döndüğünü merak eder olmuştu. Kontağı çevirirken anlatmaya başladı.

"Efendim dediğiniz gibi bu gece bir kalp ve bir böbrek nakli gerçekleştirmişler. Diğer hastanedeki daha önce görüştüğümüz daha doğrusu böbreği elinden zorla aldığınız doktor, bu gece herhangi bir nakil gerçekleştirmediklerini söyledi."

"Tam tahmin ettiğim gibi," dedi Lucas ellerini arabanın kaloriferinde sıcak üfleyen radyatörlere yaklaştırarak. Adam veya kadın her kimse ki tahminim erkek olduğundan yana. Hatta bir ekip, bir organize grup bile olabilir. Cerrah oldukları ya da olamamış, tıbbı terketmiş yarım yamalak cerrahlar oldukları muhakkak, diye düşünüyorum. Bu kişi veya kişiler her kimse adalet sistemini cezalandırıyorlar. Yani onlara göre bizim yapamadığımızı onlar yapıyorlar."

"Ben de aynı şeyi düşünüyordum efendim. Görün bakın maktül ya eski bir suçlu, ya da suçu kanıtlanamamış bir şüpheli çıkacak."

"Belki," diyerek kafasını cama yaslamıştı Lucas. Kar yağışı olanca hızıyla devam ediyor Meg kaygan yoldan çıkmamak için Kırmızı Honda'yı belli bir hızda sürüyordu. Otoyola çıktıklarında turuncu boyalı tuzlama araçlarının hummalı bir şekilde asfaltı tuzladıklarını gördü. Yavaşça önlerine geçtikten sonra yolun çok karlı olmasından dolayı iyiden iyiye yavaşlamak zorunda kalmıştı.

"Efendim, evinizi bilmiyorum tarif eder misiniz?"

"Hayır Meg, beni merkeze bırak. Ondan sonra eve git birkaç saat uyu ve dinlen. Yine de gelebildiğin kadar erken gel. Gün içinde o doktoru sorgulamanı istiyorum."

"Cerrah Eliesha'yı mı efendim."

"Evet, bakalım nakiller kimlere yapılmış. Bu arada eyaletteki diğer hastanaleri de araştır. Kimliksiz, kayıtsız gelen bir organ var mı öğren."

"Tamam efendim. Sizi de evinize bıraksaydım. Siz de biraz dinlenseydiniz."

"Ben orada dinlenirim, beni düşünme."

"Peki efendim."

Polis merkezine geldiklerinde, birkaç basın mensubunun da orada avını bekleyen aslanlar gibi beklediklerini fark etmişlerdi. Bir aracın yaklaştığını gören kameramanlar hemen kameralarının ışıklarını yakarak araca doğru dönmüşlerdi.

"Beni burada indir, park yerine girersen eve zor gidersin," demişti Lucas gülümseyerek.

Meg cevap vermeden kendisine denileni yapmıştı. İyi sabahlar dileyerek, içeri girmeden yoluna devam etti. Saat neredeyse sekize gelmişti ve yavaş yavaş gün ağarmaya başlamıştı. Meg evin sokağına girmeden hemen önceki dönemeçte erken saatte ürünlerini çıkardıklarını bildiği fırının önüne yanaşarak sıcak çıkan kruvasanlardan doldurmuştu kesekağıdına.