36. Bölüm

29 6 0
                                    

"Sanırım Eliesha benden şüpheleniyor."

"Nasıl anladın bunu?"

"Sanırım tepkimi ölçmek için bana zarf attı. Ve galiba ben de yedim."

"Nasıl bir zarf," diye sordu Jason pikabın yanına giderek, üzerinde Columbia yazan plağın üzerindeki iğneyi kaldırırken.

"Biraz gaddar olalım ve kapımıza bırakılan o organları nakletmeyelim, ne dersin, diye sordu. Ben biraz bozulduğumu belli ettim sanırım."

"Ne söyledin ki?"

"O adamın çektiği bunca sıkıntıya, yakalanma riskine ve hatta bir seri katil olma riskine neden girdiğini düşünüp düşünmediğini sordum."

"O ne dedi peki?"

"Adam olduğunu nereden biliyorsun, dedi. Ayrıca bir veya birkaç hayat kurtarmak için, başka bir hayatı sonlandırmanın etik olmadığını söyledi. Ki, o insanların zaten organ beklediğini ve her zaman için bir umut olduğunu da ekledi. Biraz daha savunmak üzere sözler sarf edince, onun avukatı olup olmadığımı soracak kadar kızdı."

"Kaşınmışsın."

"Evet ama daha kötüsü var. Yiğeni Geoffrey'in organ bekleyen birisi olma ihtimali olduğunu düşünmesini istediğimde çok sinirlendi ve gitti."

"Peki bugünkü planı iptal mi ediyoruz yoksa devam mı? Onunla olan polemiğin bizi etkileyecek mi," diye sormuştu Jason jaluzilerin dar aralığından bahçeye bakarken. Bahçenin bakımı için tuttukları adam, bahçenin sınırlarını belirleyen gülleri çırpalayarak karların dökülmesi için çabalıyordu.

"İnan bana bilmiyorum. Yapacağımız organize için herşey hazır ama bilmiyorum işte, lanet olsun."

"Sakin ol doktor! Sakin. Bekle biraz müziğini geri açayım," dedi pikabın iğnesini tekrar plağın üzerine bırakırken. Kısa sessizliğe yayılan Edith Piaf'ın kadife sesiyle söylediği "La Vie En Rose" belirli bir süre düşüncelere dalmalarına neden olmuştu. Dylan'ın bu şarkıya ve bu şarkıcıya olan takıntısı yüzünden bahçenin güllerle dolu olduğunu biliyordu Jason. Rahat koltuğa gömülerek, eline aldığı CHIP dergisini manasızca karıştırmaya başladı. Dylan'la ilgilenmiyor gibi görünüyor, onun bazı takıntılarına kızdığını belli etmemeye çalışıyordu. Dylan, çalan müziğin eşliğinde içtiği şarap kadehini masaya bırakarak titreşimden çaldığını anladığı telefonunu neredeyse çalmadan açmıştı. Arayan Eliesha'ydı. Gerçekten üzgün olduğunu ve Dylan'ın söylediklerinde haklı olduğunu söyleyen cümleler kullanmıştı. Dylan'ın keyfine diyecek yoktu. Telefonu kapattıktan sonra çalan müzikte, kollarına aldığı hayâli Eliesha'yla kelebekler gibi dans ediyordu.

Plağın sonuna gelince hafif cızırtılı sesin üzerine Dylan'ın sesi eklendi.

"Hazırlanmalıyız J. Bu seferki hedef biraz zor olacak."

"Farkındayım," dedi Jason dergiyi sehpaya fırlatırken.

"Adamın adresi belirsiz. Ormanda yaşadığıyla ilgili yarım yamalak bilgiler var. Avcılık yaptığını ve yabani hayatı sevdiğini falan gevelemiş bir fotoğraf paylaşım sitesinde. Geçmiş hayatına bakarsak, sosyal medyayı tuzak kurmak için kullandığı apaçık ortada. Ve attığımız yeme direk takıldı. Operasyonda birbirimizden kopmamamız lazım."

"Evet, biliyorum adam güçlü, yapılı diyeceksin."

"Söylememe gerek var mı? Adam insan azmanı gibi görünüyor. Plana sadık kaldığın sürece, herhangi bir sıkıntı çıkmayacağına eminim."

"Bu arada, bilgin olsun," diyerek ekledi Jason. "Artık bir kişiden fazla olduğumuzu biliyorlar. Ayrıca ipuçları çoğalmaya başladı. Eski suçluların bu iş için zoraki donör seçildiğini bildiklerinden bahsetmeme bile gerek yok."

"İyi de tonla eski sapık mahkûm var, nasıl eleyecekler."

"Yine de filtreleyerek sayıyı aza indirgeyebilirler, dedi Jason ayağa kalkarken. "Ben biraz ara verelim derim," diyerek sürdürdü konuşmasını.

"Onlarca küçük yavru ve insan organ beklerken mi, hayır."

"Yakalanırsak hepsi biter doktor. Hepsi..."

"Yakalanmayacağız, inan bana. Çok titiz davranıyoruz ve dikkat çekecek hareketlerden kaçınıyoruz."

"Bugün Megan, Portland'daki Golf kulüplerinin listelerini buldu ve doktorları tek tek inceledi. Tanrıya şükür, senin ismin orada yoktu."

"O golf ayakkabısı sadece hedef şaşırtmak içindi, bunu biliyorsun."

"Ama Edith Piaf plağını almayı unuttun, hatırlatırım."

"Olabilir, bu küçük bir ayrıntı. Plağın, sapığa ait olmadığını kanıtlayan hiçbir emare yoktu."

"Sen bilirsin doktor, bazen takıntıların bizi uçurumun kıyısına getiriyor gibi hissediyorum. Bunu seninle tartışmak istemesem de bir yanım tekrar hapishaneye dönme fobimle baş etmeye çalışıyor. Hatırlatırım neredeyse nalları dikiyordum."

"Biliyor musun J, ben kadere inanmazdım. Ama senin sayende inancım arttı. Orada karşılaşmamız ve senin ağır yaralanman bir tesadüf olamaz."

Gülümsemişti Jason. "Puahh, inançlı bir katil!

"Neyse, saat öğleyi geçti. İzin günümü burada geçirmeye niyetli değilim. Sen de akşam için hazırlan. Peruğu sarışın olanından aldın değil mi?"

"Evet ve sayende satıcının bana transmışım gibi bakmasına katlanmak zorunda da kaldım. Ayrıca neden ben yolda müşteri bekleyen fahişe kılığındayım onu anlamadım, hem de sarışın bir fıstık olarak?"

"Başka çaremiz yok, adam barda hiç gelmeyecek olan bir lolitayı beklerken içecek, içecek ve içecek. O sarhoş hâliyle seni yolda gördü mü dayanamaz. Ondan sonrası da kolay zaten."

"Peki diyelim ki herif sarhoş olduğu için kaza yaptı."

"Bunları düşünme J. Neticeye odaklan. Tam dört yavrucak o sapığın organlarından hayat bulacak. Umarım organlarıyla birlikte sapıklığını da nakletmiş olmayız.

Sen araca bindikten sonra, kulübesine mi artık mağarasına mı, yaşadığı yer neresiyse; oraya kapağı namusun kirlenmeden atmaya bak."

"Umarım doktor umarım."

OrganizeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin