37. Bölüm

66 5 1
                                    

"Amirim, filtreleme başarılı. Oniki kişiye kadar düşürdüm."

"Bu iyi bir sonuç. Kalabalık semtlerde yaşayanları da elemeye çalış."

"Bir saniye. Tamam efendim 4 kişiye kadar düşürdüm," dedi Meg ekrandaki isimlere bakarken. İsimleri tek tek tıklayarak profillerine hızlıca göz gezdirmişti. Üçüncü tıkladığı kişiye bakınca donup kalmıştı. Koca kafalı, kel, suratı kırış kırış bir adam ona bakıyordu. Ekrandaki kocakafalı adam onunla konuşuyordu.

"Seni ve kokunu bir yerlerden tanıyorum küçüğüm."

"Hayır bu olamaz," diyerek fısıldadı kendine. Bu görüntü, ona tanıdık gelmişti. Hafızasının ona bir lütuf olarak sildiği görüntüyü mü hatırlıyordu? İstemsiz olarak bileklerini ovuşturmuştu.

"Bir sorun mu var Megan?"

"Hayır efendim," dedi hafifçe silkinerek. Hatırlamıyordu. Adı gibi emindi buna. Çocukluğunun kabus gibi hatıralarında tek hatırladığı, adamın yüzüne kesinlikle bakmadığıydı. Hayır bu, o adam olamazdı. Korkudan yüzüne bakmamıştı. Buna emindi. Doktorlar ve polisler ne kadar uğraşırsa uğraşsın yüzünü tarif edememişti. Hatıralar bir kasırga gibi beyin hücrelerine hücum etse de o bunu kabullenmek istemiyordu. Hatırlamak istemiyordu. İçindeki bütün çocukluğundan miras korkular gün yüzüne çıkmak üzereydi. Bastırmak için olanca gücüyle uğraşıyor, amirine hissettirmemeye çalışıyordu. İçinde tuttuğu bütün korkularının yeni göreviyle tetiklenme olasılığı ve tüm korkularıyla örtüşmesi tamamen bir tesadüftü ona göre. Korkmayacak ve tecrübeli bir dedektif edasıyla araştırmasını en yakın elden gerçekleştirecekti. Birebir kurban adayı sapıklarla. Tekrar bileklerindeki yanık izlerini ovuşturdu sırayla.

"Peki madem, bu dört kişiyle uzaktan bağlantı kurmanı istiyorum. Yaşıyorlar mı, ölüler mi, ölecekler mi? Kodeste olan var mı? Takip ettiğini hissettirmeden, nerede yaşadıklarını, işlerini, sosyal alışkanlıkları gibi bilgilerini hızlıca derlemen lazım."

"Merak etmeyin efendim, hızlı bir şekilde yapacağım."

"Bugün senin elemanın izin günü mü?"

Meg, bir an Lucas'ın kimden bahsettiğini anlayamadan etrafına bakındı. Jackson'ı göremeyince, ondan bahsettiğini anlamıştı.

"Evet efendim, bugün izinli günü." Aslında benim de izin günüm, diye fısıldadı iç sesiyle.

"Gerçekten başarılı oğlanmış, Adamın beyzbol sopasını satmak için konuştuğu kişiyi bulamasa da bulması ve sohbetlerini gözler önüne sermesi ilginçti."

"Evet efendim, aslında özel bir çaba gerektirmediğini anlattı. Sosyal paylaşım sitesinin sohbet böümünde, sohbet geçmişi silinmediği için herşey ortadaydı. Fakat adam ya da kadın, ki bir erkeğe benziyor kameradaki görüntüler. Anonim bir IP adresi kullandığı için Portland'daki herhangi bir yer olabilir bağlandığı yer, dedi. Amirim sanırım bizim de bu teknoljik gelişmeleri yakından takip etmemiz gerekiyor. Jackson'a rica ettim. Bu olayları çözebilirsek, bize kısa bir oryantasyon icra edecek, söz verdi." Megan'ın bütün çabası konuyu değiştirmeye odaklıydı.

"Yani biz de sosyal medya bağımlısı mı olacağız, orada burada selfieler, yemek paylaşımları?"

"Yeni trend bu efendim. Bu işin genci yaşlısı olmadığını söylüyorlar. Başkanımız bile kanunları tweetleriyle duyuruyor, dedi gülümseyerek.

"Hadi bakalım, fazla gecikme, her dakika aleyhimize işliyor."

"Tamam efendim," dedi Meg ekrandaki bilgileri yazıcıdan çıkarırken. Toparlanıp yola koyulması uzun sürmemişti. Kırmızı Honda, kâh karlı kâh tuzlama çalışmasının neticesinde, sulanmış yollarda ilerlemiş ve 2 saat sonunda Hood Yanardağı Köyü'ne ulaşmıştı. Köyün girişinde durarak yolcu koltuğunun üzerine gelişigüzel fırlattığı çıktıları incelemişti. Jackson'ın kısa verdiği brifing sonunda telefonunun sosyal medya uygulamasını kullanarak koca kafalı adamın sosyal medya hesabını incelemeye başlamıştı. Tekrar bilgileri teyit etme amaçlı hızlıca göz gezdirmişti. Adamın paylaştığı selfielerde gezinirken, arkasındaki bar tabelası dikkatini çekmişti. Holy Buckhorn Barı (Kutsal Geyik Boynuzu Barı) yazıyordu tabelada. İnsan işletmesine neden böyle bir isim koyar, diye mırıldansa da, tabelanın tepesinde yer alan devasa boynuzlar; barın Hood ormanına yakın olması; çoğunlukla hantal, kaba, kirli yasal ve kaçak avcıların buraya rağbet göstermesinden dolayı bu ismin seçildiğini düşünerek cevaplamıştı kendisini.

Megan'ın çakma navigasyon diye nitelendirdiği aygıta barın ismini girdiğinde, navigasyonun, 22 km. yol gitmesi gerektiğini söylemesi sinirini bozmuştu. Karla kaplı yollarda maceranın son sürat devam edeceğini düşündü. Çünkü 26 numaralı Hood Otobanı çok kullanılan bir yol olmadığından dolayı üzerinde fazla kar temizleme çalışması yapılmıyordu. Yavaş yavaş giderek, yarım saate kadar bara ulaşacağını düşündü. Hava, neredeyse kararmak üzereydi. Tek korkusu adamın orada bulamamasıydı. "Bu kadar yolu boşuna tepebilirsin kızım," diyerek kıkırdamıştı. Neyse ki kar yağışı durmuştu ve yerini kuru bir soğuğa bırakmıştı. Sıcak arabanın içinde olduğuna şükrederek, tüm dikkatini yola verdi. Kafasında nasıl bir planla hareket edeceğine dair en ufak bir fikri bile yoktu. Adamı, ki eğer bulabilirse, uzaktan inceleyecek, herhangi bir takip eden, onunla ilgilenen olup olmadığına bakacak, bir şey ikram eden olup olmadığını gözlemleyecek, becerebilirse onu takip edecek ve nerede yaşadığını öğrenecekti.

Oysa kafasının en ücra köşelerinden bir yerlerde kıpırdanan, harekete geçen şüphelerinin ortaya çıkma çabalarıydı, farkında olmadan sergilediği bütün davranışlar. Çakma navigasyonunun hemen yanında yine vantuzla cama tutturulmuş telefonunun yeşil tonlu ışığı yüzünde parlamıştı. Arayan annesiydi. Andrea'nın onu çok özlediğini ve akşam gelip gelmeyeceğini soruyordu. Megan, geç kalabileceğini düşünerek, kendi evine geçeceğini söyledi. Eğer sabah erken işi çıkmazsa kahvaltıya yetişmeye çalışacağını da ekledi. Vali, zaten çoktan alması gereken bir kararı nihayet almış ve okulları tatil etmişti. 

OrganizeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin