44. Bölüm

7 0 0
                                    


O kadar temkinli yürüyorlardı ki, aracın bulunduğu yere varmaları bir ömür gibi gelmişti her ikisine de. Ama Jackson'ın geldiği araç ortalarda görünmüyordu. Jackson küfürler ederek birkaç kere etrafında döndü. Yanlış yere geldiklerini düşünmüştü. Ama doğru geldiklerine emindi. Sık ağaçlıktan çıkar çıkmaz yolu andıran hafif bir genişlikteydi aracı.

"Lanet olasıca aracı çalmış."

"Gerçekten anahtarı üzerinde bırakacak kadar salak olamazsın değil mi?"

Jackson elindeki anahtarları Megan'a doğru sallıyordu. Etrafında dönerek uzaklaşan aracı görebileceğini düşünerek baktı. Ama etrafında görebildiği bir araç ışığı yoktu.

"Sen kelepçeleri düzgün takabildiğine emin misin? Kelepçelerle araba çalabildiğini söyleme bana adamın."

Jackson, bilmiyorum anlamında kafasını sallamıştı.

"Megan biliyorsun ben saha polisi değilim. Bu kadar kahramanlık yapabildiğime bile inanamıyorum şu anda. Şimdi ne yapıyoruz? Ya yürüyeceğiz, ya da kulübeye döneceğiz. Kıdemli olan sensin, sen seç."

Megan ikilemde kalmıştı. Üzerindeki kıyafet araçla seyahat ederken tamamdı ama ısının eksileri gösterdiği şu saatlerde dondurucu soğuk iliklerine işleyebilirdi.

"Senin fikrin ne," diye sordu tereddütle.

"Peki tamam gidelim, umarım kurtlara yem olmayız."

"Sen yanımızdayken bunun olacağını sanmam kahramanım."

"Tabi, üzerimize atlayan kurtları kelepçeler sonra da içeriye tıkarım. Abartıyorsun Megan. Ayrıca adamı da elimizden kaçırdık. Çok büyük bir başarı sayılmaz yani."

Megan, bu sözün üzerine biraz daha sokulmuştu Jackson'a içtenlikle gülümseyerek. Kollarını birbirine dolamış fenerin zayıf ışığının karlara vuran parıltısında yalpalayarak yürüyorlardı. Jackson'ın keyfine diyecek yoktu. Sevdiği kadını kurtarmış ve şu anda saçlarının insanın için gıdıklayan kokusu açık alanda bile burnunun deliklerini dolduruyordu.

Bir yandan da adamın nasıl kaçtığını çözümlemeye çalışıyordu kafasında. Arabayla kulübenin arası 200 metre ya var ya yoktu. Adam, Jackson kulübeye gidene kadar kaçmış ve arkadan arabanın yanına gelmiş olmalıydı. Bir yandan da Dylan'a içinden küfür ediyordu. Adamın arabasını ormanın derinliklerine götürebildikleri kadar götürmüş ve anahtarlarını da araçtan uzağa karların üzerine fırlatmışlardı. Hatırlayabildiği kadarıyla arabanın yerini tahmin edebilse de Megan'ı arabanın yanına götürme gibi bir şansı olmadığını biliyordu. Peşlerinde kedi-köpek kovalamacası yaşadıkları polis memuruna aşık olma gibi bir laneti vardı Jackson'ın.

Bata çıka yürümeye devam ediyorlardı.

"Jack, doğru yoldayız eminiz değil mi?"

"Sanırım," dedi Jackson, doğru yolda olduklarını bildiği halde. Bulutlar çekilmiş, dolunay sık ormanın üzerinde parıldıyor, biraz ürkütücü olsa da yollarını biraz olsun aydınlatıyordu. Çok geçmeden anayoldan ormana doğru gelen polis ekiplerinin farları ve çakarlarının rahatsız edici ışıkları görünür olmuştu. Geliyorlardı. Jackson, içinden hiçbir falso vermemiş olmasını ve vermeyeceğini umut ederek sarıldığı kollarıyla Megan'ı hafifçe sarstı.

"Geliyorlar, kurtulduk."

Jackson ve Megan yolun ortasına durmuş, gelenlere kendilerini göstermeye çalışıyorlardı. Araçlar karda hafif kayarak durmuş ve arabadan ilk atlayan Lucas olmuştu. Tam tamına üç ekip otosu gelmişti. Megan'ın üzerine bir battaniye örtmüş ve ilk ekip aracının arka koltuğuna oturtmuşlardı bile. Megan titreyerek, camları sıkıca kapalı ekip otosunda ısınmaya çalışıyordu. İçinden Lucas'ın anlayışsızlığına küfürler ediyor ve Jackson'ı ayaküstü sorgulamasını izliyordu. Jackson, eliyle koluyla kaçtıkları, daha doğrusu Jackson olmasaydı kendisine mezar olacak kulübeyi ve kaçan sapığı tarif ediyordu besbelli. Sonunda Jackson'da Megan'ın yanına oturabilmişti.

"Üzgünüm Jack, üzgünüm."

"Hayır, neden?"

"Adam o kadar anlayışsız ki, soğuktan titrediğimizi bile umursamıyor."

"Dert değil, hadi biz bir an önce seni evine götürelim."

Şöför koltuğunda oturan memura gidelim anlamında bir kafa işareti yapan Jackson, yanlarından geçip giden iki ekip otosu olay yerine doğru ilerlerken düşüncelere dalmıştı. Tek düşündüğü, tek umut ettiği, Dylan'la arkalarında bir iz bırakmamış olduğuydu.

Arabanın ön tarafından ısıtıcıdan gelen sıcak hava sayesinde üşümesi geçmiş, omuzunda uyuklayan Megan'a hafifçe sarılmıştı. Ne yapacaklardı şimdi? Devam mı edeceklerdi? Yoksa Megan'a bu kadar yakınlaşabilmişken, Dylan'dan yakayı sıyırmaya mı çalışacaktı? Isınmaya yeni başlamış olan kafatasının içi karmakarışık sorularla doluydu. Dylan buna izin verir miydi? Ekibi bırakabilir miydi? Eliesha da son zamanlarda şüpheleniyordu ikisinin hareketlerinden. Yoksa Eliesha biliyor muydu? Dylan ona hissettirmiş ya da söylemiş miydi? Onlarca soru... Hiçbirisinin de cevabı yoktu.

Sinir bozucu kırmızı mavi çakarlarının, karla kaplı yolları garip ışıklarla süsleyerek ilerleyen polis otosunun şoförü pek konuşkan değildi anlaşılan. Onu tebrik ve takdir eden bir iki cümlenin dışında pek soru sormamıştı. Belki de Megan uyuyor diye susuyordu adam. Megan, uykusunda iki kere sıçramış, Jackson onun saçlarını okşayarak sakin olmasını belirten birkaç hoş cümle mırıldanmıştı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 21, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

OrganizeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin