0541 *** ** ** : Seni kullandığımı mı düşünüyorsun?
Gazel : Sırf onları içeri tıktırtmak için beni kullanıyorsun ve benim tam bir aptal olduğumu düşünüyorsun.
Gazel : Ama yanılıyorsun, her şeyin farkındayım ben ve amacın her ne ise onu bulacağım.
0541 *** ** ** : Sana inanamıyorum...
0541 *** ** ** : Gazel neden seni kullanayım? Neden bir anda böyle düşünmeye başladın?
Gazel : Oflaz'ı tutuklatman için bana ihtiyacın yok çünkü. Elinde daha büyük bir kanıt var ve kullanmıyorsun.
0541 *** ** ** : Ne kanıtından bahsettiğini anlamıyorum? Eğer ortada bir kanıt olsaydı; sen bizim başvuracağımız en son kişi olurdun.
Gazel : Ne kanıtı öyle mi?
Gazel : Oflaz'ın bodrum katında, kurbanlarına ait fotoğraf ve bir derin dondurucuya saklanmış kalplerin olduğunu söylemiştin. Al sana kanıtların âlâsı!
Gazel : Bana ihtiyacın yok. Ver polislere o adresi, tık onu içeri!
0541 *** ** ** : Şaka gibisin gerçekten, zaten biz düşünememiştik onu!
0541 *** ** ** : Her neyse, uzatmayacağım.
0541 *** ** ** : Bak, sabaha enerjik başlamalısın. Bu konuya açıklık getirip, yarın Oflaz size gelmeden bütün mesajları silmeni istiyorum. Oflaz en ufak detaylara bile takılıp, telefonunu kurcalayabilir veya bir sözünden binlerce anlam çıkarabilir. Bu nedenle rahat ve her zamanki sen gibi olmalısın ona karşı.
0541 *** ** ** : Oflaz ne o evi kullanıyor ne de o eve, o bodrum katına, eldivensiz giriş yapıyor. Ev Oflaz'ın bir adamının üstüne tapulu, yani ben o evi polislere verirsem Oflaz yerine başka biri hapse girecek ve yine aradan sıyırılacak.
0541 *** ** ** : Oflaz'ın yarın tutuklanması lazım. Tabii onunla birlikte Yuşa'nın da. Bunun en hızlı yolu da senden geçiyor.
0541 *** ** ** : Umarım artık anlamışsındır. İyi geceler. (:
Görüldü.
Kafamı ekrandan kaldırdım ve kimsesiz bir kız çocuğu misali; bütün umutlarımı, sevgimi ve hayallerimi düşen omuzlarım ile birlikte salıverdim. Teker teker yere çakılmış olmaları, Oflaz'a beslediğim sevgi kadar yakmamıştı canımı. Oysa sevgi can yakmazdı, sevgi canlandırırdı... Zihnimde çalmaya başlayan, adını katiyen hatırlayamadığım hafif bir melodinin ritimleri kadar ağır yürüyordum şimdi çaresizler sokağında. Saat gece yarısını çoktan geçmişti, dışarıda sert bir soğuk vardı ve en az benim çaresizliğim kadar keskindi.
Yelkovan ve akrep birbirini ağır ağır kovalarken, güneş birkaç saat içerisinde uykusundan uyanıp sevdiğim adamın, sevdiğim kokusunu son kez bahşedip yeniden uyuyacaktı. Hayatta kalmak istemiyordum belki de? Oflaz ile yaşayıp, Oflaz ile ölmek istiyordum...
Neden tehlikeli bir sevdaya yelken açmış ve gittikçe batmama rağmen, yerimden kımıldayamıyordum?
Gece lambamdan yayılan, loş sarı ışığın gözlerimin önüne serdiği fotoğraf beni yerimde dikleştirirken bir süre öylece bakakalmıştım. ağlak bir biçimde fotoğrafı süzmeye devam ederken, içimden yükselen bir cümle yakıcı bir damla düşürmeme neden oldu.
Bu fotoğrafı çekildiğimiz sırada beni seviyordu.
Oysa o hiç sevmemişti ki beni. Neden bu cümle, her defasında kalbime ucu ısıtılmış bir hançer saplamaya yetiyordu? Gözlerim yeniden yan tarafımda bulunan komodinin üzerindeki çerçeveye iliştiğinde, yavaşça elimi kaldırmış ve ona doğru uzatarak avuçlamıştım.
Fotoğrafta gülümseyen iki yüz bulunuyordu. Soğuk bir öğle vakti, biz bahçedeyken çekilmiş sevimli bir fotoğraftı. En sevdiğim fotoğrafımızdı... Oflaz o sıralı dişlerini çıkarmış, kısılan gözleri ve elmacık kemikleri eşliğinde bana bakarak şahane bir poz vermişti. Ben de gülüyordum fakat onun yanında sönük kalmıştım. Ta o zamandan belliymiş ışığımı söndüreceği demek ki. Ben fark edememiştim...
Akan sıcak yaşlarım her seferinde boğazıma kocaman bir yumru armağan ederken içimdeki o histen bir türlü kurtulamıyordum. Aklıma sürekli olarak Sabahattin Ali'nin Kürk Mantolu Madonna adlı kitabında geçen şu cümle geliyordu; içimde bir yolculukta tanışıp alıştığım fakat pek çabuk ayrılmaya mecbur olduğum insana veda eder gibi bir his vardı.
"Bu bir veda mı olacak Oflaz?" diye mırıldandığımda sıcak nefesim eşliğinde fotoğrafa doğru yaklaşmış hıçkırıklara boğulmama ramak kala, "Bedenlerimiz veda ediyor olabilir ama ruhuma işlemiş olan ruhundan asla ayrılmayacağım." diye mırıldanıp dudaklarımı bastırmıştım fotoğrafa. Elleri kana bulanmış bir sahtekara karşı duyduğum akıl almaz ilgi ve sevgi beni tesiri altına almıştı. Kopamıyor, unutamıyor ve hepsinin bir oyun olmasını diliyordum. Fotoğrafa son kez göz gezdirip yerine baktım.
Meğer çöplükten kirli biri için yanıp tutuşuyormuş yüreğim. Ne kadar yazık, yüreğim kendisine yaptığım bu saygısızlık için beni asla affetmeyecekti.
༄
Bölüm sonu.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bu bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ayrıca büyümemiz için, Katakulli'yi arkadaşlarınıza önerebilir misiniz?