31 Ocak| 09.44 Pazartesi.
•
Atilla'nın omuzları düşmüştü. Oflaz'ın ne demek istediğini anlamış gibi bir hali vardı.
"Yaklaşık bir buçuk sene gecikti. Hemen kötüyü çağırma." dedi teselli etmek istercesine.
Oflaz kafasını sağa sola salladı, "Zombi gibiyim. Acıyı hissetmiyorum, insani duygularım yok ve en korkunç olanı da; kafamın içinde öfkeli bir canavar var. Yakında öleceğimi hissedebiliyorum..."Dudaklarımı birbirine bastırıp başımı öne eğdim. Eğer biraz daha ona ve şu anki haline baksaydım, hıçkıra hıçkıra ağlardım ama bunu yapmak istemiyordum.
"Küçükken mahalledeki çocuklar bana zombi derdi. Hatırlıyor musun? Oysaki ben sadece onlarla oyun oynamak istiyordum..." dediğinde sesi titremiş ve kurduğu cümlenin sonlarına doğru birkaç kez öksürmüştü."Şu, çizdiğim resimleri görüyor musun?"
Oflaz, yaşlı gözleriyle başını salladı ve burukça gülümsedi.
"Bu resimleri bir gün sana vermek için çizdim. Belki, gerçek değiller ama geçmişe dönüp onu düzeltemeyiz. Sadece bu resimlere bakıp hayal kurmanı ve mutlu bir hayat sürmüşsün gibi yaşamanı istiyorum."
"Hayal kurmak ne işe yarar ki?"
"Bir kitapta okumuştum. Şöyle yazıyordu; hayatta mutlu olamayanlar için en tatlı mutluluk hazinesi, hayal kurmaktır."
Göz ucuyla Oflaz'a baktım. Gözlerinin içinden bir pırıltı geçmiş ve dudakları kıvırılmıştı. İlk kez gülümsemesi korkunç gelmiyor, yüzünde sahici bir huzur yatıyordu.
Onun bu halini görmek beni birkaç ay öncesine götürmüştü. Ellerimi tutarken, benimle gezerken, sarılıp öperken... Hep bu ifade vardı yüzünde, gülümsemesi bana huzur veriyordu."Gazel," dedi ardından birini ararmış gibi etrafına bakındı. Korkuyla etrafına bakmaya devam ederken, birdenbire içi rahatlamış ve gülümsemesini sürdürmüştü.
"Artık bir emir değilsin. Yuşa'yı bu yüzden öldürttüm. Canavar, emri yerine getirmediğim için bana kızmayacak artık!" diye devam edip sustuğunda, ona anlamsız bir şekilde bakmaya devam ediyordum. Demek ki, ona verilen emirleri yerine getirmek için baskı altında kalıyor ve o kişiyi öldürene dek o canavar onu rahat bırakmıyordu."Beni hâlâ seviyorsun, değil mi?"
Gelen soruyla, gözlerim neredeyse yuvalarından çıkacak kadar açılmıştı.
Atilla'nın bakışlarını üzerimde hissettiğimde, bilerek o yöne bakmamış ve başımı eğmiştim.Ona olan saplantılı sevgim, hâlâ devam ediyor muydu?
Benliğime sorduğum bu soruyla birlikte alayla gülümsedim.
Sevmek mi?
Hayır, sevmiyordum.
"Sevmiyorum, sana karşı beslediğim tek duygu; acı. Sana acıyorum."
Oflaz, yeniden eski haline bürünmüş gibi korkutucu bir biçimde kahkaha atmaya başladı. Bir türlü durulmuyor, dakikalardır gülmeye devam ediyordu.
Atilla, omuzlarından tutup onu kendine getirdiğinde, durmuş ve bir anda bozulan suratıyla yeniden gözleri dolmuştu.
"Annem bile beni sevmediğini söylemişti. Senden beni sevmeni nasıl bekleyebilirim?" dedi ve hastane kıyafetlerinde kuruyan kanına bakıp, gülümsedi."Umut, hastaneyi aradım birazdan gelirler..." diye fısıldayan Atilla, başını öne eğmiş ve omuzlarını düşürmüştü.
Oflaz; inkar edecek, bağırıp çağıracak hatta saldıracak gibi olmuş ama kendine hakim olmayı başarmıştı ilk kez. Sessizliğini korumaya devam ederken, "Bana Umut diye seslenmen, bir zamanlar benim de bir ailem olduğunu hatırlatıyor." demiş ardından kafasını iki elinin arasına alıp, "Yuşa yüzünden, annemin bana verdiği tek hediyeyi yani ismimi, değiştirmek zorunda kaldım."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATAKULLİ / +18
Romance༄ Açık cinsellik ön plandadır, rahatsız olacaklar lütfen okumasın. • Kapak tasarımı : @japoncivciv