2.8

2K 60 35
                                    

31 Ocak | 01.01 Pazartesi.

Atilla'nın kapıyı çarpıp çıkmasıyla kendime gelmiş ve çarpan yüreğimi dizginlemeye çalışmıştım.
Çıkarken, "Kapıyı kilitle ve kimseye açma!" diye bağırmıştı. Bu cümlesi zihnimde yankılanmaya devam ederken, hemen dediğini yapıp kapıyı kilitlemiştim.

Kaza olduğunu söylemişti ama onu şüphelendiren bazı şeyler vardı ki, benden bunu istemiş ve endişeyle gözlerimin içine bakmıştı. Muhtemelen bu kazayı doğuran Oflaz'dı, ikimiz de aynı şeyi düşünüyorduk çünkü ruhumda filizlenen bu endişe ve tedirginliği başka hiçbir şekilde açıklayamazdım.

Titreyen bacaklarımla odama doğru ilerleyip, kapının arasından baktım ve mışıl mışıl uyuyan Gonca'yı görmemle ferahladığımı hissettim.
Yeniden salona döndüm. Odalarda dört dönüyor, kafamda kurduğum senaryoları çeşitlendiriyordum.
Bu böyle birkaç saat daha devam etmişti, artık yavaş yavaş gün doğuyor ve gözlerim kapanıyordu.
Başımı yastığa koyup göz kapaklarımı indirecektim ki, çalan telefonum beni yerimde sıçratmış ve kalbimi kütletmişti.

Arayan, Atilla'ydı. Hemen açıp telefonu kulağıma doğru götürdüm.
"Efendim?" diye fısıldayıp boğazımı temizledim.
"Uyumadığını biliyordum." diye cevap vermişti, sesi oldukça yorgun çıkıyordu.
"Her şey yolunda mı, Atilla?" diye sordum, ardından yeniden pencere tarafına doğru ilerleyip dışarı baktım. Atilla'nın uzun sessizliğinden midir, aldığı derin iç çekişlerden midir bilmiyorum ama o an, korkunç bir şey olduğunu hissetmiştim.

"Gonca uyuyor mu?"

"Oflaz kaçtı, değil mi?"

Cevap vermesini bekliyordum ki, çalan zil sesiyle ürküp yutkunmuştum.
"Sakin ol, benim." diye fısıldayan adam içimi rahatlatırken, kapıya doğru ilerleyip tuttuğum kolu yavaşça aşağı indirmiştim.
Atilla'nın mavilikleri gözlerime değince, ferahlamış ve hiç düşünmeden boynuna atlamıştım.
Bunu neden yaptığıma anlam verememiştim fakat onu görmem, kendimi güven altında hissetmeme neden olmuştu.
Atilla'nın kollarını belimde hissedip, gülümsedim. O an öyle huzurlu hissetmiştim ki...
Bir süre daha öyle kaldıktan sonra ondan ayrılıp, "İçeri geçsene." diye mırıldandım.

Atilla hiçbir şey söylemeden, dediğimi yaptı. Üzerinde bir durgunluk, tuhaf bir tedirginlik vardı.
"Neyin var, bir şey mi oldu?" diye konuştuğumda, Atilla ellerini saçlarına doğru geçirip derin bir nefes almış ardından, "Neler oluyor, anlamıyorum." diye konuşmuştu.
Daha çok kendi kendine fısıldamış gibiydi, kafasını kurcalayan bir şeyler vardı ve bu durum ikimizi de rahatsız edecek gibiydi.
Sıkıntıyla soluyup, "Kaza Umut yüzünden yaşanmış. Çok şükür ölü yok ama şoför ağır yaralandı fakat Umut, kılına bile zarar gelmeden kaçmayı başardı..." Sustu, ardından kaşları gevşedi ve hemen telefonuna yöneldi.

Ona anlamsız bir şekilde bakarken, kafamda bin bir türlü senaryo dönmeye başlamış ve onu gördüğüm o son an, gözlerimin önünde bir film gibi oynamaya başlamıştı.
"Seni öldüreceğim." demişti, kesin ve kararlıydı ama aynı zamanda da kafası yerinde değil gibiydi.
Bana armağan ettiği o korkunç bakışları ve kahkahasını düşündükçe, tüylerim diken diken oluyor ve korkmaya başlıyordum.
"Ya yeniden gelirse ya Gonca'ya zarar verirse?" diye fısıldayıp korkuyla yutkundum.

"Ne?" diye bağıran Atilla, içimde yarattığım korkuyu daha çok harlarken yerimde sıçramış ve sonuna kadar açık olan gözlerimi üzerine dikmiştim.
Atilla telefonu kapatıp, "Yuşa Yüzbaşıoğlu intihar etmiş." diye konuştu ve şaşkınlıktan sararan yüzü eşliğinde alt dudağını ıslattı.
Doğrusu yaşananlar hakkında hiçbir fikrim yoktu. Neler dönüyor, Yuşa denen katil neden birdenbire intihar etmiş ve bunun Oflaz ile bir bağlantısı var mıydı?..

KATAKULLİ / +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin