2.0

5.1K 178 132
                                        

19 Aralık | 15.14 Cumartesi.

Gazel : Oflaz'ın evde olduğu o saatlerde, polisler içeri nasıl girmeyi planlıyor anlamış değilim. Oldukça riskli olur, içeri gündüzden girseler daha akıllıca olmaz mı?

0541 *** ** ** : Ayrıntıları yazacağımı söylemiştim. Koskoca polislerin işleri güçleri var, saatler boyu o banyoda tıkalı kalırlar mı sence? Bu beni bile aşar.

Gazel : Neden, sen kimsin ki?

0541 *** ** ** : Tahmin bile edemezsin.

Gazel : Çok gizemlisin ve bu beni korkutuyor.

0541 *** ** ** : Oflaz'dan bile korkmayan sen, benden korkuyorsun öyle mi?

Okuduğum mesajla, kafamı ister istemez telefondan kaldırıp bir süre boş duvara daldım.
Oflaz'dan korkuyor muydum? Bu soruyu neden daha önce bu kadar sahici bir biçimde sormamıştım kendime?
Oflaz'a olan akıl almaz sevgim, onun o korkunç tarafını yok ediyordu kalbimde.
Belki de bu yüzden; ondan bir türlü korkmuyor, ruhum önünde tir tir titremiyordu.
Sevgim, onun o tehlikeli varlığına ağır basıyordu ve şüphesiz asıl korkunç olan şey de tam olarak buydu.
Kafamı yeniden telefona indirir indirmez, alelacele klavyeme yönelmiştim.

Gazel : Ondan korkmadığımı da nereden çıkardın?

0541 *** ** ** : Ondan korkuyor olsaydın, şu an bu gereksiz konuşmaları yapmıyor olurduk. Bir an evvel ondan kurtulmak için can atıyor olurdun. :) Fakat sen sakinsin, sanki bir şeye güveniyorsun ve bu senin hareket etmeni engelliyor.

0541 *** ** ** : Her kalp kendi mucizesini beklermiş Gazel, senin o mucizeyi beklemek gibi bir hakkın yok. Oflaz ve onun gerçeği, bunu senin ellerinden aldı. Yere çakılacağını bildiğin bütün umutlarını, onlar seni yıkmadan sen yık.

0541 *** ** ** : Bundan başka yol yok, bu yolu çiçeklendirmek ise tamamen senin ellerinde.

Görüldü.

Yanan şömine eşliğinde, gevşeyen bedenimi koltuğun üzerine bir güzel yayıp ahşaptan yapılma, antik komidonun üzerine bıraktığım telefonumu bir süre süzdüm.
Kafamın içi öyle yorgundu ki, her iki saniyede bir öyle garip bir heyecan ciğerlerimin arasından sıyrılıyordu ki...
Uyumak ve bir daha asla uyanmamak istiyordum. Sonra; karşımda bulunan koltukta mışıl mışıl uyuyan, anne ve baba sevgisine aç bir kız çocuğu göz bebeklerime değiyor ve onun için bile olsa, yaşamak zorunda olduğumu hatırlıyordum. Onun için hayata tutunmak zorundaydım, onun için o müebbet karanlık uykuya dalmamak zorundaydım...

Sol elimi sert bir biçimde saçlarımdan geçirip, yeniden doğruldum yattığım yerden ve sıkıntılı bir nefes alıp etrafıma bakındım.
Yengem ve amcam, bahçede ateş yakmış o keskin soğuğun altında birbirlerine sıkı sıkı sarılı bir biçimde uzanıyorlardı.
Kar yağışı durulmuştu, sisli bir hava vardı atmosferde ve onların keyfi oldukça yerinde görünüyordu. Buz tutmuş göle karşı, hamakta battaniyelere sarılı bir şekilde gözlerinin içine içine bakıp bir şeyler konuşuyorlardı.
İkisinin de keyfi yerindeydi, amcamı neredeyse bir ay sonra ilk defa böyle huzurlu görüyordum. Yengem de aynı şekilde, ondan beklediği ilgiyi gördüğü için bir hayli neşeliydi.

Kafamı cam mekandan çekerek, yeniden Gonca'ya diktim ve yüzüme yayılan o aptal sırıtış daha fazla genişledi.
Onları böyle aşk dolu görmek, bana hep sersem bir sevinç bahşediyordu ve bunun asıl nedeni gözlerimin önüne aynı tablo ile birlikte annem ve babamın gelmesiydi...
Onları bu sahneyi yaşarken görmeyi ölesiye istiyordum ama babamın bu sahneyi yaşamaya hakkı olmadığını düşünerek, yüzümü başka yöne çevirip duruyordum aynı zamanda.

KATAKULLİ / +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin