2.4

2.8K 106 101
                                    

31 Aralık | 17.17 Perşembe.

Savcı, Oflaz'ı görme konusunda uyguladığım bu ısrardan rahatsız olmuş gibiydi. Bıkkınlıkla nefes alıp veriyor ve dudaklarını ısırıyordu, bir süre sessizce birbirimize baktıktan sonra ellerini cebine  koymuş ve lakayt bir tavırla bana doğru ilerlemişti. Onun konuşmasına fırsat vermeden dudaklarımı yeniden aralayıp, "Onu görmek istiyorum sadece. Burada seni rahatsız eden ne, anlamış değilim." diyerek bir kaşımı kaldırmıştım. Savcı beni baştan aşağı süzdükten sonra, "Onu neden bu kadar çok görmek istiyorsun, Gazel?" deyip masanın üzerinde duran sigara paketini kaptığı gibi bir dal yakmıştı.

Sorduğu bu soruyu bir süre düşünmüş gibi yapıp boğazımı temizledim, "Ne hale düştüğünü görmek beni rahatlatacaktır herhalde, bilmiyorum." dedim ve saçlarımı geriye doğru attım, her ne kadar Oflaz'ı görmek isteme nedenimi tam olarak bilemesem bile şu an merak ettiğim tek şey; yengemin mi yoksa savcının yalan söylediğiydi. Savcı başını aşağı yukarı salladı ve sigara dumanını bana doğru üfleyip, "Onu görmek sadece travmanı azdıracaktır, ayrıca ondan önce görmen gereken daha önemli biri var." Demiş, ardından tekrar sigarasına yönelmişti. Yüzümü buruşturup sakince devam etmesini bekledim.
Savcı içine çektiği sigara dumanını yeniden odaya saldığında, derin bir nefes almış ve iğneleyici bir ses tonuyla konuşmaya başlamıştı.

"Yuşa Yüzbaşıoğlu, şu an yargılanmak adına cezaevinde tutuluyor. Annenin katiliyle konuşup gerçekleri öğrenmek istemez misin?"

Gözlerim sonuna kadar açılmıştı, nefesim soluk borumda tıkalı kalmış ve inanılmaz derecede heyecanlanmıştım. Heyecanlanma nedenim, yedi yıl sonra ilk kez gerçekleri öğreneceğimden dolayıydı fakat yine de annemin katiliyle karşılaşma fikri midemi bulandırıyordu. Yüzümde oluşan şaşkınlık  eşliğinde savcıya doğru dönüp, "Gerçekleri annemin katilinden öğrenebileceğimi hiç düşünmemiştim." Diyerek burnumu çektim. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum, onunla görüşmeli miydim yoksa ömür boyu o gün orada neler olduğunu bilmeyerek mi geçirmeliydim? Amcam bana yalan söylemişti, annem bir hiç uğruna ölmüş ve katili yedi yıl sonra cezasını alacaktı. Galiba bana en çok dokunanı, amcamın annemin katiline kumar borcunun olmasıydı...

Hayatım çıkmaz sokak gibiydi, büyük bir hırsla yürüyüp sonuna gelinmiş ama puslu duvarlardan geçilememiş...

"Bence gidip ona bunun hesabını sormalısın, gerçekleri ancak böyle öğrenebilirsin çünkü amcan bile detayları tam anlamıyla bilmiyor."
Savcının cümlesi bittiğinde kafamda şimşekler çakmaya devam ediyordu ve garip bir biçimde aynı anda annemi de düşünmeye başlamıştım. Karamel rengi saçları vardı, yaşadığımız fakirliğe rağmen tek zenginlik onun güzelliğiydi. Gülüşü çok güzeldi, akıllıca ve sakin konuşur hep kendi ailesinden bahsederdi. Gonca'ya hamile olduğunu öğrendiği gün mutluluktan ağlamıştı. Çocukları çok severdi ve el lezzeti inanılmaz derecede iyiydi, hep bir anaokulunda öğretmen olma hayalini anlatıp dururdu.

"Onunla görüşeceğim." Diye tek nefeste konuştuğumda, annemin kokusunu alıyor gibiydim uzaktan uzağa...
Gözlerim onu ararmışçasına etrafta gezinirken savcı sadece başını sallamakla yetinmişti.
Odanın kapısını açıp kendimi dışarı attığımda savcı iyi olup olmadığımı, istersem beni eve bırakabileceğini bile söylemişti. Aslında Yuşa'dan gerçekleri alır almaz bu defa sıra onda olacaktı çünkü Oflaz ile nasıl bir bağı var bilmek istiyordum. Hastaneden çıkıp savcının arabasına bindiğimde irkilmiştim, annemin ruhunu yanımda hissediyordum; beni koruyor gibiydi. Yedi yıl sonra katilinin karşısına geçip anneme yaptığı şeyin hesabını soracak olmam ne kadar işe yarardı bilmiyorum ama onu görmek ve gerçekleri öğrenmek istiyordum çünkü yıllardır amcam tarafından kandırılmıştım.

KATAKULLİ / +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin