18 Aralık | 19.11 Cuma.
•
Bütün mesajları tamı tamına üç kez okudum ve her üç defasında da gözyaşlarıma hakim olamadım. Bir savaşın ortasındaydım ve hangi tarafta olduğumu bilmiyordum. Herkes düşmandı bana, herkes o savaşın ortasında terk edip gitmişti beni.
Savaş alanında bir sürü ceset vardı ve cesetler benim kafama yayılan bu soru işaretlerinden daha fazlaydı. Yaşadığım hiçbir şey normal değildi ve hiçbir şey bu kadar can yakıcı da değildi. Çaresizdim, zihnim çok kalabalıktı ve uzun uzun düşünmek istiyordum bütün bu söylenenleri. Fakat işin kötü tarafı, bunları düşünmeye yeteri kadar zamanımın olmamasıydı.
Kafamı, saatler önce büyük bir hınçla bastırdığım yastığımdan çekerek, çalan kapı eşliğinde yerimden doğruldum. Yengem ve Gonca gelmişti, doğrusu onları böyle bir psikolojinin içerisindeyken hiç de göresim yoktu. Gonca, gülümseyen küçük suratıyla birlikte bana doğru koşar adımlarla geldiğinde kollarımı açıp boynuna doladım ve yanaklarını öptüm. Her ne kadar, ağlamak üzere olsam bile ağlamamak için çok direndim. Yengemin endişelenmesni istemiyordum.
Gonca'dan ayrılıp yengeme baktığımda, yanakları ıslaktı. Kızıl saçlarını dağınık bir biçimde toplamış ve oldukça belirgin olan çilleri eşliğinde zorla da olsa gülümsemeye çalışıyordu.
Gonca'yı yatağıma uzattım ve onun ellerinden tutarak, "Otursana yengeciğim." deyip saçlarımı kulağımın arkasına koydum.
Kendimi teselli etmeye bile mecalim yokken, onu teselli edebilmek için elimden gelen her şeyi yapmaya hazırdım."İyi misin?"
"Amcan çok kötü, neyi var bilmiyorum. Konuşmuyor!"
"Şirkette sorunlar vardır belki, düzelir birkaç güne."
"Öleceğim diyor kızım, bir hastalığı var da bize mi söylemiyor acaba?"
"Yoktur yenge, olsaydı elbette bilirdik. Yakında öğreniriz, üzülme lütfen."
Kafasını çaresizce aşağı yukarı sallarken, hemen boynuna sarılmış ve ağlamak için direnen yaşlarımı serbest bırakmıştım. Elim kolum bağlıydı, bilinmeyen numaranın söylediği her şey yavaş yavaş çıkacak ve ben sevdiğim adamın o kirli silahı ile öldürülecektim.
Hepimiz öldürülecektik. Peki ya Gonca? Bu yaşında öksüz kalan bir çocuk, hayatını yaşamadan ölüp gidecek miydi? Bir hiç uğruna..."Çok yoruldu yavrum." diye mırıldandığında benden ayrılmış ve Gonca'nın saçlarını okşamaya başlamıştı.
Oracıkta kıvrılıp kalmıştı meleğim, mışıl mışıl uyuyordu.
"Yatağına alalım mı onu?" diye soran yengeme bakmayarak, "Yanımda yatsın bugün." dedim ve onun yanına uzandım.
Yengem bir süre yanımızda kaldı, o güzel bakan iri gözleriyle bizi izledi ve kalkıp gitti.Onun gitmesi gerilen bedenimi gevşetirken, bir süre Gonca'ya sarılmış kokusunu çekmiştim ciğerlerime. Deliler gibi korkuyordum, deliller gibi kaçıp gitmek istiyordum. Aklım bazı şeylere asla ermiyordu. Birkaç dakika daha öyle kaldıktan sonra yastığımın altına attığım telefonumu çıkararak ekranı açtım.
Telefonum sessizdeydi, Oflaz üç kere aramıştı ve bilinmeyen numaradan bir mesaj vardı.
Ekran kilidini açarak hemen bilinmeyen numaranın mesajına tıkladım. Oflaz ile konuşmak şu an için isteyeceğim en son şey olabilirdi.0541 *** ** ** : İyi misin?
Gazel : Sevgilim bir seri katil ve ailemi avlamak istiyor. Babamın aslında ölü olduğunu ve annemin kasten öldürüldüğünü öğrendim. Hemde neyin nesi olduğunu bilmediğim aptal bir numaradan. Ama iyiyim ya, süperim!
0541 *** ** ** : Seni anlıyorum, çok üzgünüm gerçekten.
Gazel : Anlayamazsın, hiç kurban seçilmedin. Ölüm ile burun buruna değilsin, bir hiç uğruna korkmuyorsun.
0541 *** ** ** : Belki yaşından fazla katille tanıştım, belki bir katil ile aynı sofradan yemek yiyip, aynı kıyafetleri giyindim. Bilemezsin...
༄
Bölüm sonu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATAKULLİ / +18
Romance༄ Açık cinsellik ön plandadır, rahatsız olacaklar lütfen okumasın. • Kapak tasarımı : @japoncivciv