1 Ocak | 03.35 Cuma.
•
Ellerimi soğuk zemine dayayıp yine aynı soğuk zeminden destek alarak ayağı kalktım. Atilla, elini hemen geri çekmiş ve cebine koymuştu.
Ona güvenebilmem için aklımdaki sorular yok olmalıydı çünkü bu değerli duyguyu, bir kez daha heba etmek istemiyordum. Atilla'ya çok hafif ısınmıştım ama elini tutup onunla arkadaş olabilecek kadar da tanımıyordum onu."İstersen benim yatağımda uyuyabilirsin, ben salonda uyuyacağım."
"Gerek yok, yakın bir otele geçeceğim."
"Bana güvenmediğini biliyorum fakat bu saatte gitmene izin veremem. İstersen kapını kilitleyebilir, öyle uyuyabilirsin."
Cevap vermemi dahi beklemeden kendi odasına doğru ilerleyip, içeri girdi. Arkasından öylece bakarken birkaç dakika sonra tekrar yanıma geldi ve dudaklarını aralayıp, "Silahım yanında kalabilir. Korkmana gerek yok, sana zarar verecek en son kişiyim." dedi ve sıcak teniyle elimi kaldırarak, avuçlarımın içine metal bir soğukluk bıraktığı gibi hiçbir şey söylememe izin vermeden salona doğru ilerledi. Elimde duran siyah silaha şaşkınlıkla bakıyordum. Ne yani, ona bu kadar çok mu güvenmemi istiyordu?
Elimdeki silahı daha sert kavrayıp, peşinden gittim.
Salona girdiğimde, ne zaman çıkardığını bilmediğim kulaklıklarını takmış hemen ardından ise yine ne zaman getirdiğini bilmediğim yastık ve battaniyeyi düzenlemek ile uğraşıyordu.
"Yani, kafamı bozduğun an seni vurmakta serbest miyim?" deyip alayla kıkırdadım.
Atilla kulaklıklarından birini çıkarıp, "Serbestsin." dedi ve yeniden kulaklığını takarak az önce güzelce yerleştirdiği yastığa kafasını koyup, arkasını döndü."Çıkmadan önce ışığı kapatır mısın? Ayrıca, gardırobun içinde bulunan ikinci çekmecede temiz çarşaflar var. İstersen değiştirebilirsin."
Elimdeki silahla, dehşete düşmüş bir şekilde ona ve rahatlığına bakıyordum. Ciddi miydi bu adam? Gerçekten bu kadar çok mu istiyordu benim iyiliğimi?
Arkamı dönüp hiçbir şey demeden ışığı kapattım ve onun odasına doğru ilerledim. Gözlerimi elimde tutmuş olduğum silahtan bir an olsun çekmiyor, şaşkınlık ve büründüğüm o durgun kişilikten asla kurtulamıyordum. Atilla'nın odasına girdiğimde, kapıyı kapattım daha sonra ise dediği gibi yapıp kilitledim.Odasına göz gezdirdim. Sade, iç karartıcı ve oldukça itici bir odaydı. Birkaç lavanta özlü oda spreyi ve kendisinin kullandığı baharatlı, ferah bir parfüm dışında hiçbir şey yoktu. Lavantalara bu kadar değer vermesindeki neden neydi çok merak ediyordum çünkü evinin her köşesi lavanta kokuyordu, hatta salondaki vazonun içinde şoklanmış lavanta demeti bile vardı. Elimdeki silahı yatağın yanında bulunan komodinin üzerine koyup, bir anda üzerime çöken ağırlık ve yorgunluk eşliğinde yatağa yattım. Düşüncelerim bile uykuya dalmış gibiydi çünkü uzun zaman sonra ilk kez sesleri biraz da olsa kesilmişti.
Işığı kapatmamıştım, kapatmak için herhangi bir zahmete de girmek istemiyordum doğrusu çünkü göz kapaklarım buna engel oluyor, gittikçe kapanıyordu...•
"İyi uydun mu?"
"Evet, galiba ilk kez bu saate kadar kesintisiz uyudum."
"Sevindim."
Öğleden sonra, büyük bir enerjiyle uyanmıştım. İlk kez bu kadar geç saate kadar yatmış olmam iyice dinlenmeme neden olmuş olsa da, omzumdan yayılan sancılar rüyamda bile varlığını göstermişti fakat buna rağmen yine de güzel bir uyku çekmiştim.
Atilla'ya bakıp gülümsedim, beni doğru dürüst tanımamasına rağmen sırf kendimi güvende hissetmem için elinden geleni yapmış olması, garip bir şekilde hoşuma gitmişti.
"Teşekkür ederim." diye samimiyetle konuştuğumda, Atilla gözlerini yoldan çekmeyerek, "Ne için?" dedi ve dudaklarını ıslattı.
Ona cevap vermedim, ne için teşekkür ettiğimi az çok tahmin edebiliyordu fakat yine de sormuş olması benden duymak istediğinin küçük bir kanıtıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATAKULLİ / +18
Romance༄ Açık cinsellik ön plandadır, rahatsız olacaklar lütfen okumasın. • Kapak tasarımı : @japoncivciv