-Cameron-
Eve geldiğimde çatı katına çıkıp her tarafı temizlemiştim.Buraya 2 yıldır girmemiştim ve her taraf toz içindeydi.
Bu iki yılda değişen çok şey oldu. Okulu erkenden bitirip şirketin başına geçtim,sigaraya başladım,projeler çizdim ve en önemlisi aşık oldum.
Canım daha çok yanmaya başladı.Anlamsız bir acıydı ve geçecekmiş gibi durmuyordu.
Saat ona kadar çatı katındaydım.Temizlik işi fazla uzun sürmüştü ve ben her köşeye dikkat ediyordum.
Temizlik yaparken kutulardan birinde küçüklük fotoğrafımı buldum.Fotoğrafta beyaz önlüğüm ve oyuncak stetoskopumla gülümsüyordum.
Doktor olup çocukları iyileştirecektim,insanlara umut olacak,yaralarını saracaktım.
Ama olamadım.
Doktor olmak istediğimi söylediğimde babam bana karşı çıkıp mimar olmamı, böylece ailem için çalışabileceğimi söylemişti.
Neden mimar oldum bilmiyordum.Sanırım üstümdeki baskıdan kurtulabilmek için mimar olmuştum.
Yanılmıştım.
Mimar olduğumda her şey daha da ağırlaştı. Artık her dakika şirkete gidip projeleri kontrol etmem, misafirleri ağırlamam ve toplantılara katılmam gerekiyordu.
Ben bunları istemiyordum.Ben beyaz önlüğümle odamda oturup muayene için gelen çocuklara şeker vermek istiyordum.
Nash ise her zaman mimar olmak istemişti. Çocukken bile "Büyüdüğümde mimar olacağım." diyordu.
Nash şuan mutluydu.Sevdiği kız yanındaydı ve sevdiği işi yapıyordu.Ben ise çatın katında piyanomun önünde sigara içiyordum.
Sevdiğim kız yanımda değildi ve sevdiğim işi yapmıyordum.Duştan çıktıktan sonra kendimi yatağa bırakıp tavanı izledim.
Ne yapacaktım?
Belki de unutmalıydım.Hem bundan daha kötü zamanlarım da olmuştu.
Gözümü kapatıp derin bir nefes aldığımda bile aklıma o geliyordu.
Saat gece ikide gördüğüm rüyayla uyanıp balkona çıktım.
Rüyalara inanmazdım ama bu fazla gerçekçiydi.
"Tamam," dedim kendi kendime. "Kendine gel Dallas."
Kötü zamanlarımda kendi kendime konuşurdum ve emin olun bu her zaman işe yarardı.
Ama bu sefer yaramadı.
Bir sigara daha yakıp içtikten sonra çatı katına doğru çıktım.
"Beni özledin mi?" dedim piyanoya bakıp gülerek.
Dokuz yaşımdayken büyükbabam bana bu piyanoyu almıştı.
Ona "Ben piyano çalmayı bilmiyorum ki." dediğimde "Bazen bir şeyi önceden bilmen gerekmez.Denersen öğrenirsin.." demişti.
İşte büyükbabamın dediği her küçük şeyin altında kocaman bir anlam yattığını şimdi farketmeye başlamıştım.
İlk parçamı büyükbabam öğretmişti.Bunun için tam bir hafta boyunca her gün evimize gelmiş ve bıkmadan bana notaları öğretmişti.
Bana hep"Tuşlara basmış olmak için basma.Onları hissetmen gerek." derdi.
Yaklaşık on beş yaşıma gelene kadar büyükbabam bize her geldiğinde çatı katına çıkar,saatlerce orada kalıp piyano çalardık.
![](https://img.wattpad.com/cover/30507872-288-k637378.jpg)