"Cameron bu ikimizi taşımaz." dedim kafamı kaldırıp ağaç evdeki Cameron'a bakarken.
Elini biraz daha uzatıp "Düşersen seni tutarım."
"Düşersek beraber düşeriz gerizekalı." dedim gözlerimi devirip. Omuz silkip "Doğru." dedi.
Gözlerime dik dik bakıp hadi der gibi elini oynattı. Derin bir nefes alıp merdivenin ilk basamağına ayağımı bastım. Merdivene tırmanmaktan korkardım.
Eline doğru yaklaşınca sıkıca tuttum. Elini tuttuğum anda beni yukarı doğru çekti.
Kalçamın üstüne oturur bir şekilde ağaç eve baktım.
Küçüktü. Ağacın dalları üstünü kapatıyordu. Kenarda küçük bir kutu vardı.
"O kutuda ne var?" dedim.
"Hii-hiçbir şey." dedi gülüp ensesini tutarken.
Ayağa kalkıp kutuya doğru yürüdüm. Her adımımda ahşaptan sesler geliyordu.
Kutunun yanına gelince yere çöktüm ve yavaşça kapağını açtım.
Beyaz küçük bir doktor önlüğü, bir steteskop ve kahverengi bir ayıcık vardı.
"Doktorculuk mu?" dedim ayıcığı tutup ona doğru dönerek.
"Heey, beni yargılama. Doktor olmak istediğimi söylemiştim."
Gülüp ayıcıkla beraber ayağa kalktım. "Seni doktor olarak düşünemiyorum. "
"Neden? Bir doktor için fazla seksiyim diye mi?" dedi ve sırıttı. Ayıcıkla göğsüne vurdum.
"Hayır, yani.. Cidden düşünemiyorum. Kare gözlükler takmış, beyaz önlük giymiş, tüm hayatını işine adamış bir Cameron.."
"Aslında çocuk doktoru olmak istiyordum. Çünkü o zamanlar çocukların yetişkinlerden daha masum olduğunun farkındaydım. "
"Peki bu ağaç ev?" dedim.
"Büyükbabamla beraber yaptık." dedi ve ağaç evin içinden geçen kalın gövdeye yaslandı.
"Büyük baban nasıl biriydi?" dedim ve tekrar yere oturup ayaklarımı kendime çektim. Ayıcık kucağımda duruyorken bana bakıp güldü ve kollarını göğsünde birleştirdi.
"Büyükbabam kesinlikle bu dünya üzerindeki en harika insanlardandı. Bana her zaman doğru yolda olduğumu,benimle gurur duyduğunu söylerdi.
Ortaokulda küçük kızı kenara sıkıştıran çocuğu dövdüğüm zaman disipline gitmiştim. Babamın duymasını istemiyordum. Duyarsa bana kızacaktı.
Büyükbabamı arayıp okula gelmesini istedim. Müdürle uzun süre konuştuktan sonra odadan çıktı ve kolunu omzuma atıp 'Seninle gurur duyuyorum.' dedi. 'Neden?' diye sorduğumda hiçbir şey demeden eliyle saçımı dağıtmıştı." dedi ve yamukça güldü.
Hiçbir şey demeden ben de aynı şekilde güldüm. "Büyükanneme tapardı." dediğinde gözlerine baktım. Garip bir ışıltı tanesi arıyordum ama hiçbir şey yoktu. "Ona aşık olduğumu nasıl anlarım diye sorduğumda 'Anlayamazsın, zaten bu yüzden aşık olursun.' demişti. 'Peki birinin bana aşık olduğunu nasıl anlarım?' dediğimde ise durdu ve 'Gözlerine bak..' dedi. 'Gözler yalan söylemez.' "
Yaslandığı gövdeden ayrılıp bana doğru yürüdü ve tam önümde durdu. Yere eğilip oturdu.
"Gözler yalan söyleyemez." dedi. Dilimi yutmuş gibi ona baktım.
Cameron garipti, daha az önce bana göt kafalının teki gibi davranan çocuk şuan aşkı anlatmaya çalışıyordu.
"Sence aşk nedir, Maggie?" dedi birden. Sesinde bir anlam aramaya çalıştım ama yoktu. Netti.