~
Ancak insanlar nankördür. Aç gözlüdür. Her zaman her şeyin daha fazlasını isterler.
~
"Eğer şövalyem birini öldürürse sorumlusu ben olurum." Matarayı tutan elim havada kaldı.
Öldürmek mi demişti?
Sorumlusu mu olurum demişti?
Aaron'un atı harekete geçtiğinde hızla ayağa kalktım. " Orada durun Prens Aaron! Ben birini öldürmek için anlaşma yapmadım." Sertçe bağırdığımda Aaron'ın omuzları daha da gerildi, atı durdu." Evet birini öldürmek için yapmadın. Ancak bu anlaşmanın karşılıklı olduğunu unutma. Ne istersem yapacaksın. Ne istersen yapacağım." Benim gibi sert çıkan sesi kulaklarıma dolduğunda yumruklarımı sıktım.
" Ya yapmazsam. Son anda anlaşmayı bozarsam." Aaron donup kaldığında sinirle bir kaç adım attım ve atın önüne geçip yüzüne baktım. At yüzünden yukarıda kaldığı için kafamı hafif kaldırdım. Aaron'un gözlerine bir sis bulutu indi. O kadar yoğundu ki gözleri daha da kötü olmuştu.
" Sözünün eri ol Andrea. Bir anlaşma yaptık ve birbirimize söz verdik." Soğuk sözcükleri bedenimi sardığında kaşlarımı çatabildiğim kadar çattım.
" Bana birini öldürüceğimden bahsetmeliydiniz!" Bağırışım bulunduğumuz ormanı inletti." Ben birini öldürmek için değil sizin karşılıklı yardım talebinizi, iyi bir sonuca varacağını düşündüğüm için kabul ettim. Ancak siz beni birini öldürmek için kullanıyorsunuz! Siz Vitorja Krallığının gelecekteki Kralı Veliaht Prens değil misiniz? Bu yaptığınız bir suçtur! Halkınız bunu öğrenirse ne düşünür!?" Sözcükler bir bir dudaklarımdan döküldüğünde içimde anlamadığım bir his doğdu ve kalbimin üzerinde hakimiyetini kurdu.
"Benimle bu şekilde konuşman haddine değil, Andrea! Seninde dediği gibi ben Vitorja Krallığının gelecekteki Kralı, Veliaht Prens'im. Bu yüzden sözlerinize ve dilinize hakim olun." Atı ile yanımdan geçip gittiğinde yanımdaki ağaca yumruğumu savurdum. Kendini herkesden üstün görenleri, görmelerini sağlayan herkesden nefret ediyordum!
Bu dünyada bu yüzyılda bana göre bütün insanlar eşitti. Köleler, kasaba halkı, prensler, prensesler, krallar, leydiler, kraliçe , dük , düşes, şövalye ve dünyada yaşayan yaratıklar, diğer türler. Hepsi benim gözümde eşittiler. Kimse üstün değildi. Ancak bu yaptıklarına katlanmak zorundaydım. Belki korkaklıktı ya da değildi. Ama ben buna bir kez boyun eğmiştim. Bundan sonra eğmeyecektim.
Burada ki herkese Kralların bile bir köleyle aynı seviyede olduğunu gösterecektim!
Öfkemi sonraya saklayıp siyah ata adımladım. Ata binip Aaron'ın gittiği yerden gitmeye başladım. Madem bana bu şekilde davranacaktı, beni aptal yerine koyacaktı. Ona kim aptalmış gösterecektim. Sadece zamanı beklemem gerekti. Gün gelecekti onun da ensesine yapışacaktım.
Hemde şah damarına konumlanmış bir kılıçla.
⚔️
Günün ilerleyen saatlerinde hiç dinlenmedik ve yola sessizce devam ettik. Ne ben konuştum ne o. Sadece ormandaki kuşlar ve diğer hayvanların sesi vardı. Kafamı kaldırıp gökyüzüne çevirdim. Saatler sonra akşam olacak gibiydi. Kaşlarımı çatıp önümdeki atlıya baktım.
" Saatler sonra akşam olacak ama biz daha söylediğiniz küçük bir yerleşke yerine gelemedik bile." Dedim ve ekledim." Yoksa bunu da hesaplamayı falan mı unuttunuz?" Alaycı konuşmam ona ulaşmış olacak ki zaten dik olan sırtını hafif dikleşririp gökyüzüne baktı. Sonra kafasını aşağı yukarı sallayıp beni onayladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN RUHU
FantasyBazı gerçekler vardır, insanın canını yakacak. Bazı gerçekler vardır, insanın kurtuluşu olacak. Bu iki gerçekleri tatmak ise bir hayata bedeldir. Ben bunları bile bile bir hayatı feda etmeyi seçmiş, geleceğimi sonsuza kadar karanlığa boğmuştum. Kara...