~
Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.
...'Necip Fazıl Kısakürek'
~
Uzun bir süre geçmişti. Bu sırada da kardeşimi görmek için kasabaya gizlice girmiştim. Daha önce krallığa girmeyi denememiştim çünkü buna cesaret edememiştim. Şuan da insan formunda olduğum için bir sıkıntı olacağını düşünmüyordum.
Olmazdı dimi?
Kalabalık olan kasabaya baktım.
Burası eskiye göre fazlasıyla değişmişti.Hemde fazlasıyla.
Kimseye görünmeden yürüdüğüm kasabada giydiğim pelerin ve kafama geçirmiş olduğum kapüşonu ile dolaşıyordum. Şu an bir insan formundaydım bu yüzden kanatlarım, sivri dişlerim ve siyah-kırmızı karışımı gözlerim yoktu.
Şimdilik..
İnsan formuna girdiğim için kendimi fazla zorlamamam gerekti aksi taktirde eski halime dönemeden bir yere bayılabilirdim.
Kendim için olan düşüncelerime dalmışken önümden hızla geçmekte olan birine çarpmıştım. Kafamı hızla kaldırıp kim olduğuna baktığımda ise gördüğüm sarı parlak gözler ile duraksadım. Ancak o hızla kafasını çevirmiş ve koşmaya başlamıştı. Ben öylece ardından bakarken yanıma üç tane şövalye gelmişti.
" Buralarda pelerin giyen ve gözleri parlak sarı olan birini gördünüz mü?" Diye sordu aralarından biri. Ben ne diyeceğimi düşünürken hızla bir şeyler geveledim.
" Evet, şu tarafa doğru koştu." Dedim ters tarafı işaret ederek. Şövalyeler hızla gösterdiğim yere doğru koşarken az önce çarptığım kişinin gittiği yöne baktım. Kimdi bilmiyordum ama bana çok tanıdık biri gelmişti.
Gitmem gereken yöne doğru gitmeye devam ederken. Karşıma gazete dağıtan bir çocuk çıkmıştı. Birincisi param yoktu ikincisi fazla zamanımda yoktu bu yüzden hızla çocuğa doğru yürüdüm ve ona sanki yanlışlıkla çarpmış gibi yapıp gazete dolu çantasından bir tane gazete almıştım.
Ardından hızla koşmaya başladım. Çocuğun arkamdan bağırdığını duysamda durmadım ve bir tane duvarın arkasına geçip gazetede gözlerimi gezdirmeye başladım.
Sıradan haberlerden başka hiçbir şey yoktu taki gözüme bir şey takılana kadar. Gazeteye daha da yaklaştım ve doğru okuyup okumadığımı anlamaya çalıştım.
" Kral Exile'nin kızı, tahtın tek varisi olan Prenses Vanessa ile Kral Swamp'nın oğlu, tahtın sıradaki varisi Prens Albert'ın yakında bir düğünleri olacağı söylentisi hala dilden dile yayılmaktadır."
Gazetede yazan şeyleri iyice sindirdiğimde elimdeki gazeteyi sıkmaya başladım. Benim küçük kız kardeşim yakında evlenecek miydi? Hayır, bu sadece bir söylenti. Eğer böyle bir şey olsaydı illaki kardeşim bana ulaşmayı denerdi hatta denemekle kalmaz ulaşırdı.
Ulaşırdı dimi?
Kendimi bir söylenti olduğunu düşünerek avuttuğumda gazeteyi bir evin camının önüne bıraktım ve saraya yürümeye başladım. Ne olursa olsun o saraya girip kardeşim ile konuşacaktım.
⚔️
Hava kararmış akşam olmuştu fakat ben hala içeriye nasıl gireceğimi düşünüyordum. Buraya kardeşimi görmek için gelmiştim ama hiç birşey yapamıyordum üstüne birde formumu daha ne kadar insan halinde tutardım bilmiyordum. Burada durup hiç birşey yapmamak beni bir hayli sinirlendiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN RUHU
FantasyBazı gerçekler vardır, insanın canını yakacak. Bazı gerçekler vardır, insanın kurtuluşu olacak. Bu iki gerçekleri tatmak ise bir hayata bedeldir. Ben bunları bile bile bir hayatı feda etmeyi seçmiş, geleceğimi sonsuza kadar karanlığa boğmuştum. Kara...