~
"İnsan ne kadar isterse istesin, unutulması olanaksızdır. Her şeyin, geçilmesi tehlikeli olan bir sınırı vardır. Bu sınır bir aşıldı mı artık geriye dönüş yoktur."
'Dostoyevski'
~
Okuduğum sayfanın kenarıyla oynamayı bırakıp arkama yaslandım. Son iki saattir saraydaki kütüphanede kitap okuyordum. Ağrıyan gözlerimi ovaladım. Aaron'la en son konuştuklarımızın aklımdan çıkması için kendimi kitaplara vermiştim. Ancak aklım çok karışık olduğu için kitaba tam olarak odaklanamamıştım bile.
Oflayıp alnımı masaya koydum. Artık bu sarayda kısa bir süreliğine yaşayacaktım. Sıkıcı geçecekti ama ben bunu biraz eğlenceli bir hale getirecektim. Dudağımın kenarı kıvrıldı. Kafamı kaldırıp oturduğum yerde yayıldım. Küçük yaramazlıklar yapıp Aaron'ın sabrını sınayacaktım.
" İntikam vakti, Prens Aaron."
Yüzümde ki sırıtış daha da büyüdüğünde kapı gürültüyle açıldı. Bakışlarımı kapıya odakladım. Kısa boylu, saçı topuz olan bir hizmetli gelip hafif eğildi." Sizi görmek isteyen biri var." Hizmetlinin konuşması ile kaşlarım çatıldı. " Kim?"
"Kendisi kim olduğunu söylememi istemedi. Sizi arka bahçede bekliyor." Tekrar eğilip kütüphaneden çıktı. Bir süre oturduğum yerde durdum. Ardından yavaşça oturduğum yerden kalkıp, okuduğum kitabı yerine koydum. Yavaşça kapıya adımlayıp, kütüphaneden çıktım. Kimse beni tanımazdı. Benim varlığımdan haberi olan sayılı kişiler vardı. Bu da demek oluyor ki bu kişi ya Keitha'dır ya da, hiç ihtimal vermesem de Vanessa'dır.
Adımlarım arka bahçenin kapısında durdu. Bahçenin ortalarında olan masada birinin oturduğunu görebiliyordum. Yavaş adımlarla masaya adımladım. Masada çeşit çeşit tatlılar bulunuyordu. Bakışlarımı masadan çekip, bana bakan ela gözlerle buluşturdum. Adımlarım durdu. Ayaklarım yere çivilendi. Ela gözlerin içindeki duygu karmaşası oldukça açık bir şekilde görünüyordu.
Dudaklarımı aralayıp bir şey söylemek istedim ama ela gözlerin sahibi aniden ayağa kalkıp, önümde durdu. Ardından boynuma dolanan sıkı kolları hissettim. Ellerim havada kalmıştı." Bir daha öylece kaçıp gitme." Duyduklarımı sindirip kollarımı ona doladım." Söz. Bir daha kaçıp gitmeyeceğim, Keitha." Yüzümde büyük bir gülümseme oluştu.
Keitha'nın bana karşı olan bu arkadaşlığını anlamasam da bu iyi geliyordu.
Keitha benden ayrılıp endişeyle yüzüme baktı." Neden burada olduğunu bilmiyorum ama umarım kötü bir şey değildir." Söyledikleri üzerine hızla kafamı iki yana salladım. " Endişelenecek bir şey yok. Hadi oturalım." Masayı gösterip konuştuğumda beni onaylayıp yerine geri oturdu. Ben de karşısında ki yerde yerimi aldım. Masada kısaca göz gezdirdim. Önümdeki fincanı alıp kokladım. Yüzüme büyük bir gülümseme yayıldı.
"Papatya çayı." Keitha fincanı dudaklarına götürürken fısıldadı. Keitha'yla içtiğimiz ilk çaydı. "İçmeyeli tadını unutmuşum." Bende bir yudum aldığımda içime bir sıcaklık geldi." Neden burada olduğumu merak mı ediyorsun?" Keitha hızla kafasıyla beni onayladı. Fincanı tekrar dudaklarıma götürdüm. Dudağımın kenarını kıvırıp büyük bir yudum aldım.
"Prens Aaron ile nişanlıyız."
Fincanı masaya koyarken söylediklerim ile Keitha'nın ağzı bir karış açıldı. Onu son gördüğümdeki gibi donup kaldığın da büyük bir kahkaha patlattım. Gülmekten karnım ağrımaya başladığında elimle karnımı tuttum." Keitha bu kadar şaşıracak ne vardı?" Hâlâ gülmeye devam ediyordum. Gülmem durduğun da elimi Keitha'nın önüne tutup salladım. Keitha girdiği şoktan çıktığında hızla öne doğru eğildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN RUHU
FantasiBazı gerçekler vardır, insanın canını yakacak. Bazı gerçekler vardır, insanın kurtuluşu olacak. Bu iki gerçekleri tatmak ise bir hayata bedeldir. Ben bunları bile bile bir hayatı feda etmeyi seçmiş, geleceğimi sonsuza kadar karanlığa boğmuştum. Kara...