~
"Beni öpecek kadar yakınıma giren birini kokusundan bile tanırım."~
"Şimdi seni nasıl öldürmemi istersin, Koruyucu Alex?"
Dudaklarıma genişçe bir gülümseme kondurdum. Alex'in bakışları ortaya çıkan dişlerime kaymıştı. Yüzümdeki gülümsemeyi silmeden ayağa kalktım. Zincirlerin sürtünme sesi odayı doldurduğunda göz ucuyla İmparator'a baktım.
Onun beni görmesi iyi mi olmuştu?
Tekrar Alex'e döndüm. Kendini hemen toparlayıp ayağa kalktı ve iki elini öne uzatıp elinde küçük mavi bir top oluşturdu. Bir dalgayı andıran topun içinde hareket eden bir şeyler vardı. Ben Alex'in elindekine odaklanmışken top hızla bana doğru gelmeye başladı. Elimi uzatıp bana doğru gelen topu havada durdurup ona tekrar gönderdim. Alex bunu yaptığıma şaşırmış olacak ki toptan kurtulup konuşmaya başladı.
" Sen bunu nasıl yapıyorsun!? Gücünü kullanamazsın. Güvenlik duvarları aktifken gücünün etkisiz durumda olması gerekiyor." Alex anlamadığını belirten bir şekilde karşımda dikildi." Belki de benim gücüme karşı bir etkisi yoktur." Yüzümde bir sırıtış belirdiğinde Alex'in sinirden kendini sıktığını gördüm. Göz ucuyla İmparator'a baktı. Kara büyü kullanmak istiyor gibiydi." Hiç çekinme ben her türlü senin canını alacağım." Alex'e doğru atıldım. Şövalyeden aldığım hançeri Alex'e savurdum. Alex geri doğru kaçtığında elinde siyah bir toz bulutu oluştu ve anında bir kılıca dönüştü. Kaşlarımı çattığımda kılıcı bana savurdu. Hançerle kılıcı engelleyip geri çekildim.
" Kaçma Andrea, sen bir şövalyesin!" Alex bağırıp üzerime saldırdığında tüm darbeleri hızla savuşturdum. Şuanda aklımda sadece Aaron'ın bana söyledikleri vardı. Alex'le silahlarımız metalik bir sesle buluştuğunda dudağımın kenarı kıvrıldı. Hızla diğer elimle Alex'in yüzünü boydan boya tırnaklarımı geçirdim. Alex'in acı dolu çığlığı salonda yankılandığında kılıcı yeri boyladı.
Alex'in geriye sendelemesini fırsat bilip hançeri boynuna dayayacaktım ki yüzündeki yara anında kapandı ve elinde farklı bir kılıç belirdi. Ben daha ne olduğunu anlamadan kılıç kalbime doğru yol bulduğunda elim ile kılıcı kavradım. Kılıcı durdurmuş olabilirdim ama bu kılıç büyü ile yapıldığı için bana bir eksi vermişti. Alex'e tekme atıp onu uzaklaştırdım. Elimdeki kesiğe küçük bir bakış atıp dişlerimi sıktım.
" İyi dövüşüyorsun ama benim sınırım bu kadar." Alex'in elinde tuttuğu kılıçtan siyah bir duman çıkmaya başladığında bana saldıracağını sanmıştım ama hedefi İmparator olmuştu. Ben şaşkınca Alex'e atılacaktım ki o sırada büyük bir kuvvet beni savurdu. Ben salondaki dev camlara savruldum ve camı kırmam ile yere düşmeye başladım. Havada süzülürken uzun zamandır kullanmadığım kanatlarımı açıp yükseldim. Tekrar solana doğru hızla girdim.
Gördüğüm manzara beni şaşırmıştı. İmparatorun hemen önünde, sanki görünmez duvar varmış gibi havada aslı kalmış bir kılıç vardı. Ben üzerimdeki şaşkınlığa kapılmış olacağım ki karnımda hissettiğim keskin acı ile Alex'in bunu sadece şaşırtmak için kullandığını anladım. Havadaki kılıcın aynısı karnıma saplanmıştı. Bakışlarım önümdeki Alex'e kaydı. Yüzündeki pis gülümsemesi ile bana bakıyordu. Kılıç karnıma daha da girdiğinde ağzıma gelen kanı tükürdüm.
" Yakında öleceksin. Karnındaki kılıçta senin gücünü emecek." Yüzündeki gülümseme büyüdüğünde kılıcın kabzasındaki elini sıkıca tuttum. " Karanlık seni ele geçiriyor, ona itaat et ve acımı al!" Salonda bağırışım yankılandığında acım yok oldu. Alex'in acıyla dizinin üzerine düşüşünü izledim." Ben gücümün emilmesi ve kan kaybından öleceğim ama sen, sen acıyla kıvranarak hiçbir şeyin yokken öleceksin." Karnımdaki kılıcı daha da derine ittim. Kılıcın sırtımdan çıktığını hissetmiştim. Ağzımdaki kanı tükürdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN RUHU
FantasyBazı gerçekler vardır, insanın canını yakacak. Bazı gerçekler vardır, insanın kurtuluşu olacak. Bu iki gerçekleri tatmak ise bir hayata bedeldir. Ben bunları bile bile bir hayatı feda etmeyi seçmiş, geleceğimi sonsuza kadar karanlığa boğmuştum. Kara...